(Diğer bölümde belirttiğim gibi işaret dili hakkında bilgim yok. Kalın fontlu yazılar işaret diliyle konuşulanlar olacak ve bu bölüm olmasada diğer bölümlerde uzun konuşmalar var umarım gözünüze batmaz.)
-
Hazırlığım düşündüğümden daha uzun sürüyordu.
Özellikle yalnızdım çünkü biliyordum ki o ikisi beni daha çok strese sokmaktan başka işe yaramayacaktı ama kendi başıma bile o kadar heyecanlıydım ki elim ayağıma dolaşıyor, makyajım sürekli berbat oluyordu ve şu anda da ayakkabımın tekini bulamıyordum.
Tanrım lütfen. O ayakkabıyı bulmam uzun zaman aldı!
Küçük evimin içinde ordan oraya koştururken sürekli elbisemin eteğine takılıp duruyordum ve bu artık cidden sinir bozucu olmaya başlamıştı. En sonunda dayanamayıp salondaki küçük koltuğuma kendimi bırakmıştım.
Tanrım yalvarıyorum. Bu akşam olaysız geçsin.
Arkama yaslanmış kara kara baloyu düşünürken çalan kapıyla kendime geldim. Şimdi gelecek kimse yoktu. Jeongin çalışıyordu ve Ryujin her zaman olduğu gibi arkadaşındaydı.
Lanet olsun. Her kimse umarım kısa sürer.
Kalbim heyecanın yanında birde gerilmekten daha da hızlı çarparken tek hamlede koltuktaki battaniyeyi üstüme kapattım.
Titreyen ellerimle kapıya uzanırken uzun saçlarımı da yüzüme doğru dağıtmıştım.
"Kimsiniz?"
"Benim Jisung!"
Gerçekten. İğrenç. Bir. Hayat.
Sakince kapıyı açtığımda Jisung her zamanki şirin ifadesiyle karşımdaydı.
Sevimli biriydi ama fazla konuşuyordu.
"Felix selam! Gelirken yine Minho'yu gördüm. Agh cidden ona katlanamıyorum o suratsız yüzüyle herkese bombok bir enerji yayıyor!"
Daha içeriye bile girmeden konuşmaya başlamış ve tam beni iteleyerek içeriye girmeye çalışıyordu ki kapıyı sert şekilde tutmamla ilerleyemediğinde kaşları kalktı.
"Hey bir sorun mu var? Neden beni içeri almıyorsun?" kaşları daha da kalkarken bir anda çatıp büzdüğü dudaklarıyla yerinde tepindi.
"Yoksa bana küstün mü? Ama gerçekten o bücürlere tikin olduğunu ben söylemedim. Yani belki konuşurken ağzımdan kaçırmış da olabilirim ama büyük ihtimalle ben söylemedim, hayır. Cidden Lix beni içeri almayacak mıs-"
"Tanrı aşkına sadece biraz susmanı istiyorum!"
"BANA BAĞIRMANA GEREK YOKTU TAMAM MI? BEN GİDİYORUM BİR DAHA DA GELMEM- ama yarın büyük ihtimalle gelirim. GÖRÜŞMEMEK ÜZERE!"
Ve gitti.
Bunu isteyerek yapmamıştım ama her şekilde işe yaradığı için şükürler olsun.
🫅🏼-
Ah merak etmeyin, emin olun yarın yine gelecek.
🫅🏼
Pekala.
Şu an da planımı sorguladığım o andayım.
Yani tam da sarayın önünde, onlarca yaşıtım genç kız ile kuyruktayım.
Keşke tam da şu an kolumdan tutup beni eve sürükleyecek biri olsaydı.
"Tamam hanımlar. Sırayı bozmadan ilerleyin. Hepiniz tek tek aranacaksınız."
Gardiyanı konuşurken duyduğumda yutkundum. Kesinlikle boşluğuma gelmemeli ve konuşmamalıydım.
"KİMSE BANA DOKUNAMAZ! BEN PRENSİMİZİN EŞİ OLACAĞIM SİZ PİSLİKLER BANA DOKUNAMAZSINIZ!" aptal gibi tepinen kıza bakarken yarım ağız sırıttım. Durduk yere elenmişti.
"PRENSİM! PRENSİM EŞİNİZİ GÖTÜRÜYORLAR YARDIM EDİN! DURDURUN ONLARI! BI-BIRAK BENİ SENİ UCUBE!"
Ve sarayın sınırlanırdan atıldı.
Ne deliydi ama!
🫅🏼
"Sıradaki gelsin."
Eteklerimi zarif olduğunu düşündüğüm şekilde tutarken gerek olmadığını bilmeme rağmen hafifçe eğildim. Bu gardiyanın hoşuna gitmiş olacak ki sırıtmaya başlamıştı.
"Adınızı alabilir miyim küçük hanım?"
Hah.
İşaret diliyle anlaşmaya başladığımda çattığı kaşlarıyla bana baktığında beni anlamadığını fark ederek ellerimi indirdim.
Çok fazla insan bunu bilmezdi ve bu beni nedensizce rahatlattı.
Adam, bana beklememi söyleyerek gittiğinde benimle anlaşabilecek birini getirmeye gittiğini tahmin ediyordum.
Öyle de olmuştu.
Uzun boylu, düz saçlı ve şirin biriyle geldiğinde diğeri bana hafifçe gülümsedi.
"İşte konuş onunla. Adını sor."
Ne dediğini anlasamda boş boş bakmaya devam ederek gelen genci bekledim.
"Merhaba ismin nedir?"
"Merhaba, ben Lee Fairy."
"İsmi Lee Fairy."
"İyi de bu isim yabancı ve adı da listede yok. Bu demek oluyor ki bu çevrede bu isimde biri yok."
"Buralı değil misin?"
"Burada doğup büyüdüm ama ailem buralı değildi. Kral Beakje zamanı buraya sığınmışlar."
"Uzun zaman olmuş ama ismin neden kayıtlarda yok?"
"Annem doğumda ölmüş, babamı bilmiyorum yani orada burada büyüdüm. Hiç resmi işlerle ilgim olmadı efendim."
Dediklerimi aktarırken gardiyan ismimi not edip kafasını olumsuzca salladı.
"Baloya katılması mantıksız. Prensimize eş arıyoruz dilsiz bir göçmenin burada işi olamaz."
Dedikleriyle dudağımı dişlemeye başladım.
"Dudak okuyabiliyorsun değil mi?"
Başımı salladım.
"Haklısınız ama sadece prensimizi yakından görmek ve saraya girmiş olmak istiyorum. Bir daha böyle bir şansı bulamam. Lütfen efendim."
Ve içerideydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aware | hyunlix
FanfictionHoşlandığım prensin balosuna kadın kılığında girmek yapabileceğim en delice şeydi. 080922 -minific -soft? Aware; Japonca'da kısa ve geçici ancak olağanüstü güzellikte bir an anlamına gelir. Hyunlix fanart cr Twitter - alexstayart