Bölüm 8

248 30 40
                                    

Sekreter olarak çalışmaya başlayalı yaklaşık 1 hafta oldu ama iblis patronunuz için sekreterlik yapmanın can sıkıcı ve bir o kadar da kolay olduğunu söyleyebilirim.

Jimin'i geri alma süreci yavaş ilerliyordu ama iblis bir ipucu olabileceğini söyledi. Keşke daha hızlı olabilse, duvarımızın üzerindeki fotoğrafları görmek canımı acıtıyor.  

Çoğu günler o kavgaya hiç girmemiş olmayı diliyorum.Evet, hala deli gibi çalışıyor olurdu ama en azından benimle olurdu... 

Çoğu zaman kilit ekranıma bakıyorum, sadece onu geri istiyorum... Ona ihtiyacım var.  

Hüzünlü anılarımın ortasında asansör kapısının sesini duydum.Biraz hızlı kalktım çünkü iblisin vereceği haberleri duymak için heyecanlıydım  

"Merhaba efendim, bugünkü toplantılar 14.00, 15.30 ve 17.00'de" başını sallayıp ofisine doğru yürümeye devam etti.

Onu ofisine kadar takip ettim ve koltuğa oturana kadar  sessizce bekledim.İç çekip bana baktı 

"Evet?" Biraz kaşlarımı çattım ama kendimi çabuk toparladım.  

"Bana Jimin hakkındaki haberleri anlatacaktın. "Bana bakarken iç çekiyordu.

" Doğru, bir arkadaşının evinde kaldığını ve ona daha fazla iş yüklediklerini öğrendim. Neyse ki istersem şirketi satın alabilirim." Teknik olarak bilmediğim bir şey değildi ama yine de iyi olduğunu bilmek güzeldi. 

 "Ama o şirkette çalışmayacak mısın?" Başını salladı ve ayağa kalktı. 

"Kimse benim neye benzediğimi gerçekten bilmediğinden ve eğer öğrenirlerse hafızalarını silebileceğim için, içeri sızmak benim için kolay olacak."  

Sadece başımı salladım ve biraz gülümsedim 

"Tamam o zaman işi sana bırakıp masama geri döneceğim." 

Bir an durdum çünkü bana bir şey söylemek istiyormuş gibi görünüyordu ama durdu.  Sadece arkamı dönüp işime baktım.  

Masama oturup çalışmaya başladım.  İblis bir arkadaşıyla kaldığını söyledi, ama ne arkadaşı, pek bir arkadaşı yoktu.

Klübe gittiği insanlar mı acaba? İyi olup olmadığımı görmek için ...... beni kontrol etmeyi bile umursamayacağı kadar değerli insanlar mıydı ?  Artık onun zamanına değmez miydim? 

 "Hey Yoongi kes şunu! Depresyonunu ofisimden hissedebiliyorum." 

Korkuyla biraz zıplamıştım ama sonra sakinleştim. 

 İşten sonra eve gittiğimde bir şeyler farklı görünüyordu, düzenli olarak yaptığım şeyi yaptım ;  buzdolabından bir içecek alıp kanepeye oturdum.  Kravatımı çözüp televizyonu açtım ve  içkimi içerken iç çekmeye başladım.  

Jimin'in ofisine girmeye karar verdim ama gördüğüm şeyle olduğum yerde durdum. Tüm eşyaları gitmişti, daha önce sadece evraklarını ve birkaç eşyasını almıştı ama şimdi bilgisayarı, hatta masası bile yoktu.

Mobilyalarını alacak kadar ileri gitmesi... Kalbimi kırıyordu, sadece uyuşmuş hissediyordum. 

Mutfaktan bir şarap şişesi alarak kanepeye geri dönüp oturduğumda şişenin yarısını içtim ve başımı kanepeye geri koydum.

Ağlamaya başlayınca elimi gözlerimin üzerine koydum. Jimin ile tanıştığımdan beri gerçekten hiç ağlamamıştım ama şimdi tek yaptığım buymuş gibi geliyordu.

Bu noktadan sonra perişan halde ağlıyordum.Sadece kendimi toplayamıyordum.Bu canımı gerçekten acıtıyordu, duramıyordum.  

Yavaş yavaş elimdeki şişeyle, neredeyse şişeyi kucaklayarak uykuya dalmaya başladım.  Kendimden geçmişken birinin bana dokunduğunu hissetmiştim.  

JUST SAY THE WORD (SOPE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin