Bu Jimin, onun figürü,onun saçı, hepsi o işte...
Hoseok, baktığım yere dönerken eğilmeyi bıraktı. Neye baktığımı anlayabiliyordu bu yüzden kalçamda ki ellerini sıkılaştırdı ve yüzümü kendine döndürmek için parmağını çeneme koydu.
"İyi misin?"
Gözlerinde ki nefretle endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Onu görmezden geldim ve ellerini ittirdim.
"Gitmem lazım"
Jimin'in ayrılmak üzere olduğunu görünce arkasından koştum. Hoseok kollarımdan tuttu ama ona çaresiz gözlerle baktığımı görünce kolumu bıraktı ve onu dans pistinde yalnız bırakırken kaçmamı izledi.
Umutsuzca Jimin'e koşuyordum, bu oydu. Öyle olduğunu biliyordum, Jimin lütfen... kal...lütfen.
Elini tutup gitmesini engellerken ona yetişmiştim. Jimin arkasını döndü ama bu
Jimin değildi, birbirlerine benzemiyorlardı bile."Ah, pardon. Seni başka biri sandım." Yabancının gözlerinin hüzün ve kederle dolduğunu gördüm.
"Ah tatlım her ne arıyorsan umarım bulursun ama aradığın şey göründüğünden çok daha yakın olabilir." Bunun üzerine ayrıldı. Kolumda bir el hissettiğimde Namjoon'u görmek için arkama baktım.
"Hey nereye gittin?" İç çektim
"Hiç sadece... Jimin'i gördüğümü sandım." Namjoon'un yüzü hafifçe düştü
"Ah, hadi geri dönelim." Sadece başımı salladım.Dans pistine baktığımda kimseyi görememiştim. Jin ve Hoseok görülecek bir yerde değillerdi.Bara baktığımda sadece Jin'i görüyordum o yüzden yanına gittim,
"Hoseok nerede?" Jin bana baktı.
"Ah, gitti. Yorgun olmakla ve yarın işinin olmasıyla ilgili bir şeyler dedi ."Kafam karışmıştı
"Bugün cumartesi, yarın işimiz yok ki?" Jin Namjoon'a bakarken ben de çıkışa bakıyordum. Hoseok'a mesaj attım çünkü sonunda numarasını alabilmiştim ama cevap vermiyordu.
"Geç oldu, dışarı çıksak nasıl olur?" dedi Namjoon.
"Olur, sorun değil." Jin de başını salladı.
Eşyalarımızı almaya karar verdik. Bar masasında Hoseok'un ceketini gördüğümde çıkarken yanıma aldım. Dışarısı soğuktu bu yüzden ceketini giymeye karar verdim. Bana çok sıcak ve büyük gelmişti ve iyi hissettiriyordu.
Namjoon ve Jin beni evime bıraktılar. İç çekerek içeri girdiğimde boştu, sanırım Hoseok cehenneme falan gitti. Odama gidip yatağa uzandım.Gerçekten Jimin olduğunu düşünmüştüm. Ama o adam ne demek istedi?
"Umarım aradığın kişiyi bulursun, ama düşündüğünden çok daha yakın olabilir."
Kim olabilir ki , Jimin bana yakın değil .
Kokusunu beğenerek Hoseok'un ceketine sarıldım.Onu özledim . Ama kimden bahsettiğimi bilmiyordum. Ceketiyle uyuyakaldım ve öylece yattım. Hoseok bir süre sonra içeri girdi ve bana gülümsedi.
"Kime bacağını anlamıyorsun değil mi..." Ceketinin içinde ki bana bakarak içini çekti.
"Bir iblisin kafasını karıştırıyorsun,ve bunu yapması gerçekten zor seni aptal insan. Umarım aradığını bulursun."
Biraz daha iç çektikten sonra başımı öpüp beni terk etti.Uykumda, az önce benimle olan sıcaklığın kaybolmasına kaşlarımı çattım ve sızlandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST SAY THE WORD (SOPE)
Teen FictionYoongi, Jimin ile dağılmakta olan bir ilişki içindedir.Bir gün sarhoş ve depresif bir ruh halindeyken istediği her şeyi yerine getirecek bir İblis çağırır.