Bölüm 11

210 28 33
                                    

"Burada tek başına ne yapıyorsun? Evde olman gerekmiyor mu? Yarın iş var. "Öfledim.

" Bara gittim ve bir şeyler içtim. " Sırıttı 

"Öyle mi? Genelde elde etmek için çok uğraştığın bir aşk için ağlayarak bütün gece orada kalmaz mıydın?" Gözlerimi devirdim. 

 "Evet, genellikle böyle olurdu ama biri beni sinirlendirdi" İç çektim.

"Ne dediler bilmiyorum ama eğer seni bu kadar etkilediyse,içinden bir parçanın bunun doğru olduğunu düşündüğüne eminim" 

Dediği şeyle durakladım.. Ona baktığımda, ay tam arkasında parlıyordu ve gözleri yine o alevle doluydu, sadece mavi bir alev.Bu çarpıcı bir sahneydi.  

Bakmadan duramıyordum .... Jimin , Jimin'i seviyorum .  Bir anda gözlerimi kaçırdım.

 "Hayır, sadece bilmediği şeylere karışan insanları sevmiyorum." 

Yanıma oturdu ve yıldızlara bakarak arkasına yaslandı.

"Peki bu beni nasıl biri yapar ?" 

Sustum, buna bir şey diyemiyordum.  Çünkü içinde bulunduğum durum hakkında yardım etmesi için ona resmen yalvarmıştım.  

Tam bir şey söyleyecekken arkamı döndüğümde orada kimseyi göremedim .... ama asıl olay buydu çünkü en başından orada kimse yoktu. Benimle konuşan  sadece hayal gücümdü.  

Arkama yaslanıp kendime gelmeye çalıştım.  Artık inkar edemezmişim gibi geliyordu. 

O haklıydı ,içimde bir yerde artık bırakmam gerektiğini biliyordum ve görünüşe göre tam gözümün önünde göremediğim bir şey vardı.  

Sakin bir nefes alıp eve yürümeye karar vererek ayağa kalktım.Bu aralar günler çabuk geçiyordu belki biraz fazla hızlıydı ve ben nasıl hissedeceğimi bilmiyordum.  

Evime girip nefesimi tutarak anahtarlarımı tezgahın üzerine koydum ve ceketimi yukarı astım.

"Yo." Hoseok'u görmek için arkama baktım.

"Her yerdesin, değil mi?" Kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Biliyor musun, senin gerçek olup olmadığını asla söyleyemiyorum."

Alkolün kontrolü ele geçirmeye başladığını ve kararlarımın belirsizleştiğini hissederken iç çektim. 

 "Hayatımda, rüyalarımda ve daha da kötüsü, hayallerimde o kadar  gerçeksin ki, aslında gerçekten oradaymışsın gibi hissettiriyor." 

Ne olacağını umursamadan ona doğru yürüdüm.Onu öperken yakasından tutup aşağı çektim.  Gözleri büyümüştü ama durmadı, ellerini kalçalarıma koydu ve öpücüğü derinleştirdi. 

"Çık kafamdan" diyerek kendimi üzerinden çektim. 

Bu sözleri söyledikten sonra, sarhoş olduğum için kendimden geçtim.  Beni tutarken bırakmak istemeyerek bana bakıyordu. 

 "O seni hak etmiyor." 

Dedikten sonra iç çekti ve beni odama götürüp yatağıma yatırdı.Saçlarımı okşadıktan sonra sonra bir anda kayboldu.

Yorgundum ve baş ağrısıyla uyandım. Yavaşça doğrulurken biraz nefes almaya çalıştım ve sonra saate bakmak için döndüm. Saatin 13:45 olduğunu görünce gözlerim büyüdü. 

Neredeyse düşerek hızla kalkıp hazırlanmaya çalıştım.Telefonuma uzanırken pantolonumu giydim.  

Ama telefonumun altında bir not gördüğümde durdum.  

Hey şapşal , dün gece sarhoş oldun , muhtemelen kendini pek iyi hissetmiyorsundur .Bugün izinlisin, ancak yarın iki kat daha fazla çalışmanı bekliyorum. 

                                                                                                                                                                                               Aptal İblis

Yorumuna kıkırdadım ve yatağıma düşerek iç geçirdim.  Tanrıya şükür bugün gitmek zorunda değildim. Zaten büyük bir baş ağrım vardı.

Biraz Advil ve su almak için  mutfağa girdim.Haptan iki tane içtikten sonra suyu tek seferde içtim ve  nefesimi düzenlemeye çalıştım.  

Bu günü kesinlikle rahatlamak için kullanacaktım.  Kanepede oturup biraz anime izlemeye karar verdim.  Fotoğraflarımı gözden geçirirken Jimin ile olan fotoğraflarımıza bakıyordum.

Tanrım, ne zaman yalnız kalsam bu duruma düşüyormuşum gibi geliyordu. Umarım yakında senden haber alabilirim.Umarım benim seni özlediğim kadar sende beni özlüyorsundur.  

Zaman normalde çabuk geçerdi ama seninle durmuş gibiydi, ben bir plaktım ve sen her zaman ne tür müzik çalacağımı biliyor gibiydin.

Nasıl bu hale geldik, ne zaman güvenimizi kaybettik.Hep birbirimize sahiptik, birbirimizi hiç bırakmadık.  Her zaman birbirimizin yanındaydık ve birbirimizi ne zaman görsek gülümserdik.  

Oynar ve birbirimizi kovalardık.  Birbirimizi çok sevdik.  Birbirimizi sevdiğimizden ve birbirimize güvendiğimizden emin olmadan asla bir gün geçirmedik.  

Şimdi neredesin, mutlu musun?  Üzgün ​​müsün ?  Sarılmalarımızı özlüyor musun?  Bana geri dönmek istiyor musun ?  

Çünkü sana ihtiyacım var.  Sana çok ihtiyacım var ve seni çok fena istiyorum, lütfen boğuluyorum.Sana ihtiyacım var Jimin.  Neden bu hale geldik.  

Tekrar bir araya gelirsek çiçekler açacak mı yoksa sonsuza kadar solup gidecekler mi?Seni kovalamalı mıyım?  Yoksa beklemeye devam mı etmeliyim

Hayatıma devam mı etmeliyim ?  Yoksa beklemeye devam mı etmeliyim ? .  Beklerken boğulduğumu biliyorsundur umarım.  Tanrım seni özlüyorum.  

Boğulduğumu hissetmeye başlarken ağlamak üzere olduğumu biliyordum bu yüzden Jimin'le en sevdiğimiz filmi açıp en sevdiğimiz şarkıyı dinlerken izlemeye karar verdim.  

Sadece orada oturup ağlamak için kendime izin verdim, sadece büyük bir iyi ağlama, akıl sağlığıma ve ilerlememe yardım edecek tarzdan bir ağlama.  

Hoseok onu geri almama yardım edecek, yapacağını biliyorum.  Fotoğraflarımıza baktığımda Jimin'in gülümsediği ve mutlu olduğu bir video gördüğümde kendi kendime gülümsüyordum.  

İhtiyacım olanı geri almamı sağlayacak, her şeyi yapacağım.  Lütfen Jimin, bana geri dön. 

 Eğer gerçekten beni istemediğin bir gün gelirse, sonsuza kadar senden uzak duracağım ve seni aşmaya çalışacağım.

  Ama şu anda sana ihtiyacım var.

JUST SAY THE WORD (SOPE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin