O gece iblis odamdan çıkıp gittikten sonra bir hafta oldu ve ben onu aramadım.
Sanki daha mesafeli ve neredeyse gerçekten bir iblis gibi olmuştu.Onunla ilk tanıştığım zamanlar nasıl davrandığını düşündüğümde, bir iblisten çok bir insan gibi davranmaya meyilliydi.
Yalnız hissettiriyordu ama Jimin'i geri almaya daha da yaklaşıyormuşum gibi hissediyordum. Belki dediği gibi bir yıl sürmezdi.
Şu an saat 12:31, Cumartesi sabahı, yatağımda yatarken düşünüyordum.Düşüncelere dalıp gitmişken bir gece uykusuna sürüklendiğimi hissediyordum.
"Hiç hayatın sonsuza kadar sürdüğünü düşündün mü?" dedim koca bir ayın uzandığı gecede gökyüzüne bakarken
"Ne demek istiyorsun?" İç çektim
"Hayatın nasıl bittiğini ve bittikten sonra insanların sanki o tek hayat hiç var olmamış gibi unuttuklarını biliyorsun "Yanımdaki kişiye bakmıyordum bile.
"Evet ne demek istediğini anlıyorum ,eskiden bende aynı şeyi düşünürdüm . " Sadece kıkırdadım
" Artık hayatım var olmadığında gidebileceğim bir yer istiyorum , huzurlu olmasını istiyorum ve tıpkı bu gece gibi olmasını istiyorum . " Gülümsedim " Ağlamadığım , üzgün olmadığım , hayattan korkmadığım , birinin ne zaman ve neden gittiğini ve ne zaman döneceğini merak etmediğim bir yer . " Ay'a bakıyordum
"Burası kulağa harika geliyor." Yanımda ki soluk sillüet söylemişti.
"Hey bana bir söz verebilir misin?" dedim
"Evet ne istersen ?" dediğinde ayağa kalktım
" Ben yok olduktan sonra bir gün böyle bir yer bulursam benimle gelir misin ?" Gülümseyip arkamı döndüğümde yanımdaki kişi
"Tabii ki, seni her yerde takip edeceğim" dedi.
Tam o sırada siluet netleşti ve bu silik sillüet iblis Hoseok'tu.
Penceremden ay ışığı parlarken rüyamdan gözlerimde yaşlarla uyandım.
Kafam karışmıştı, daha az önce 12:31 değil miydi, ay değil güneş olmalıydı.Saate baktığımda bütün gün uyuduğumu gördüm. Vay canına.
Görüntüsünü ezberlediğim aya bakarken gözyaşlarının yüzümü ıslatmaya başladığını hissedebiliyordum. Bu neydi ? Neden aya böyle çekiliyordum?
Balkona çıkmaya karar verdiğimde iç çektim. Aya ve yıldızlara bakarken sadece havanın esintisini hissediyordum. Bu an mutluluk gibi gelmişti ve nedense adı ağzımdan tekrar çıkmayı seçti.
"Seni aptal iblis, neden rüyalarımdasın Hoseok."
Hafifçe kıkırdadım ve başımı tırabzana yasladım, sadece çok yumuşak bir şekilde nefes alıyordum.
Arkamda ki ayak seslerini duyduğumda yanımda duran iblise bakıyordum.O aya bakarken ay üzerinde parlıyordu. Neredeyse sakinleştirici bir manzaraydı
" Sakin bir molaya ihtiyacın varmış gibi görünüyorsun " Sadece kafa salladım
" Evet , gerçi bütün gün uyuyacağımı bilmiyordum . " Biraz kıkırdadı
" Evet , hayat sadece bir kargaşa." Sadece başımı sallayarak onayladım.
"Keşke gidebileceğin huzurlu ve böyle geceler geçirebileceğin bir yer olsaydı."
Ona bakarken gözlerim fal taşı gibi açıldı... o az önce ? ... bana baktı ve çok yumuşak bir şekilde sırıttı sanki güzel bir jest gibiydi. Kalbimin ısındığını hissederken o ecstasy/coşku hissi geri geliyordu. Bana ne yaptın seni aptal şeytan.
Her zaman kafamda olması çok garip geliyordu,Çok... farklı hissettiriyordu, geçecek miydi?
Uyuyamadığım için yatağımdan kalkmaya karar verdim, dün gece çok tuhaftı.
"Keşke gidebileceğin huzurlu ve böyle geceler geçirebileceğin bir yer olsaydı."
Rüyamda ona tam olarak söylediğim şey buydu. İblis olduğu için mi? Rüyalarıma mı baktı ? Hayır, bunu yapmazdı, değil mi?
Lavaboya gidip yüzümü yıkadım.Kafamı kaldırdığımda kendi yüzüm yerime iblisi görüyordum. Sıçrayıp biraz çığlık atarak sırtımı duvara çarptım. Aklımın oyun oynadığını fark ettiğimde yavaş yavaş düşmeye başladım.
Kalbimi tuttum ve yavaşça nefes almaya çalıştım.Belki her şey çok fazla geliyordu, belki o bir iblis olduğu için ben böyleydim.
Başımı salladım ve mutfağa doğru yürüdüm ve biraz su alıp hemen içtim. Alnımı ovuşturup derin bir iç çektim.
Jimin ile olan anlaşmanın nasıl gittiğini merak ediyordum. Ona ihtiyacım vardı, sanırım onsuz çıldıracağım.
Bu gün için bara gitmeye karar verdim ve içeri girdiğimde iyi bir arkadaşım olan Jackson'ı gördüm
"Hey Yoongi!" Ona el salladım
"Hey, nasıl gidiyor." Sadece gülümsedi
"İyi gidiyor, işler iyi gidiyor, peki ya sen? Seni uzun zamandır görmedim." Sadece iç çektim
"İyiyim, sekreterliğe terfi ettim." Jackson'ın gözleri genişledi
"Gerçekten mi? Patronu henüz kimsenin görmediğini duydum. Nasıl birine benziyor."İbli- Hoseok'un dedikleri aklıma geldi
"Hiçbir fikrim yok, onu hiç görmedim. Programını ya o gelmeden masasına bırakıyorum ya da telefon aracılığıyla iletiyorum" Jackson sadece kaşlarını çattı
"Gerçekten mi? Berbat olmalı "Gülümsedim
" Pek sayılmaz, komik mesajlar gönderiyor ve iş gerçekten çok kolay." Güldüğümü fark etmemiştim ama gülümsüyordum.
"Pekala Yoongi, Jimin'i gerçekten aşmışsın gibi görünüyor."
Kalbim çarpmaya başladı. Jimin .... doğru Jimin . Nasıl unuturum asıl aşık olduğum kişi Jimin
Aşk mı bekle ? O ibli-Hoseok'a aşık olduğumdan değil- onun adı Hoseok...İblis değil Hoseok.
Anlaşmamızı nasıl unutabilirim. Sadece Jimin'e ihtiyacım var, o kadar. Yani onu hiç unutmadım, bugün düşündüm! ama şimdi Hoseok, Jimin'den daha fazla aklımdaymış gibi görünüyordu.Jackson'a baktım.
"Ha hayır, Onu aşmadım aslında ona her zamankinden daha fazla ihtiyacım var." Jackson, gülümsememin solduğunu gördüğünde yüzü düştü ve endişelenmeye başladı.
"Biliyorum benim üstüme vazife değil ama onu unutman gerek." Şaşkın ve biraz kızgın bir şekilde ona bakıyordum
"Evet üstüne vazife değil o yüzden uzak dur." İçkimden bir yudum alıp ona parasını uzattım .
"Onu unutmam gerekiyormuş.Evet, aynen"
Parkın yakınındaki bir yere yürüdüm ve bir banka oturdum.Jiminle her zaman buraya gelirdik. Anılar zihnimi doldurmaya başlarken kendi acılarımda boğulduğumu hissediyordum.
Yaklaşan ayak seslerini duyup yukarı baktığımda gördüğüm kişi ..... Hoseok?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST SAY THE WORD (SOPE)
Teen FictionYoongi, Jimin ile dağılmakta olan bir ilişki içindedir.Bir gün sarhoş ve depresif bir ruh halindeyken istediği her şeyi yerine getirecek bir İblis çağırır.