İnsan yalnızca çocukluğunda özgürdür.
Geriye kalan bütün yaşları esir altında geçer.
Sara Lorenen, onu cehennemin üçüncü katına indiren asansördeyken bugünden itibaren yaşayacağı bütün yaşları bir kafese kilitlediğini bilmiyordu.
Yanında ondan yaşlarca büyük bir adam duruyordu. Adam kız çocuğuna ne zaman baksa yüzünde bir pişmanlığın artçıları dolanıyordu. Sara bunu okuyordu, insanların yüzlerini okumayı çok iyi bilirdi.
O asansör yolculuğu birkaç dakikadan ibaretti sadece ama Sara'ya bir ömür gibi geldi. Aslında öyleydi de, ömrünün hepsini feda ediyordu.
Asansör sonunda durduğunda kapılar açıldı ve adamın ardından ilk adımını atar atmaz bir koku doldu burnuna. Çürümüş bir kokuydu ancak çok yoğun değildi. Kötü kokuyordu ancak daha önce hiç böyle bir koku aldığını anımsamıyordu. Kötü kokuyordu, hayır, günah kokuyordu.
Adam ona elini uzattığında Sara onun tek güvencesinin bu olduğunu bilerek karşı çıkmadı ve elini tuttu. Asansörün onları çıkardığı yer tıpkı yukarıdaki gibi bir bara benziyordu. Bir sahne vardı, sahnede siyah elbiseli bir kadın şarkı söylüyordu ve arkasında bir orkestra vardı. Piyano vardı ve piyanonun başına kimse oturmamıştı.
Sara daha önce bu şarkıyı hiç duymamıştı ancak kadının çok güzel bir ses tonu vardı. Keza buna karşılık olarak da sahnenin önüne konumlandırılmış masaların etrafı doluydu. Herkesin masasında kadeh kadeh içkiler bulunuyordu. Ve bir de insanlar.
Sara korkuyla duraksadı. Gördüğü herkesin yüzüne bakmaya başladı ancak gözlerini ne kadar farklı noktaya çevirsede gördüğünden kaçamadı. Adam da ona ayak uydurarak durmak zorunda kaldı ve Sara'nın baktığı şeye, maskeli yüzlere baktı.
Burada herkesin yüzünde kocaman maskeler vardı. Tüm yüzlerini kaplıyordu ve herkesinki birbirinden farklıydı. Bazıları fazlasıyla özenli, tam olarak bir baloda kullanılmalıktı ancak neden herkeste vardı?
Adam derin bir nefes verdi ve Sara'nın elini sakin olmasını söylercesine sıktığında Sara başını kaldırarak adama baktı, yutkundu ve gözlerini kapadı sıkı sıkı. Kimseye bakmayacaktı çünkü bu çok korkunç bir görüntüydü.
Herkesin yüzünde maske vardı. Buradaki maskesiz iki kişiden biri oydu, diğeride elini tuttuğu adam.
Adam onu bu salonun içinden ilerleyen bir koridordan geçirdi. Uzun koridor oldukça kalabalıktı. Bir adam bir kadını duvara yaslamıştı ve birbirlerine dokunuyorlardı. İkisinin de yüzünde maske vardı ama Sara ikisinden dökülen iniltileri duyabiliyordu.
Midesinde bir sarsıntı, bir bulantı hissetti ama kusmayacaktı elbette. Yalnızca bu seslere odaklanmamaya çalıştı. Göğüs kafesinde bir korku büyüdü, burası gerçekten de neyin nesiydi?
Başka bir salona giriş yaptılar ve Sara müzik sesinin fazlasıyla azaldığını fark etti. Burası da bir bar gibiydi ancak bir sahne yoktu. Bir bar vardı ve yine aynı şekilde masalar dizilmişti. Herkesin yüzünde maskeler vardı.
Başka bir salon ve burada da aynı görüntü. Yine bir koridor ve başka bir oda. Başka bir tane daha. Yeniden ve yeniden.
Bir odadan çıktıklarında uzun bir koridor belirdi önlerinde. Kalabalıktı her yer, eğer Sara bu adamın elini tutmasaydı kesinlikle kaybolmuştu şimdiye.
Koridordan ilerlerken sağ taraflarındaki odaların birinin yanından geçtiler ve Sara içeriye bakmaktan alamadı kendini. Bir ring vardı, yükseğe konumlandırılmıştı. İçeride iki adam vardı ve ellerinde de siyah boks eldivenleri. Üstleri çıplaktı ancak onların yüzünde maskeler yoktu. İnsanlar ringin etrafına doluşmuşlardı ve bağıra bağıra tezahürat yapıyorlardı. Bazıları ellerinde para tutuyorlardı, bir bahis oynandığı kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULANTI | +18
Actionİnsanlar ölüyordu, insanlar yaşamayı hiç öğrenememişti. Maskelerden kimse kimseyi tanıyamıyordu artık, bu devir böyle bir devirdi. İnsanlar birbirlerinin yüzlerini değil, maskelerini ezberlemeye çalışıyordu. Dünya artık yaşanacak değil, ölünecek bir...