Fazla yorulmamış olmama rağmen terlemiştim. Üstümdeki ceketi çıkarıp köşeye fırlattım. Rüzgarın “Ateş şimdi!” demesiyle oluşturduğu, her iki taraftan birbirine vuran rüzgarların başlangıç noktasına alev yarattım. Alev rüzgarlarla akıp ortada bileşirken alevden duvar oluşmuştu. Bu duvarı ben bizzat oluşruramazdım. Ateş elementi fazla kuralları olan bir elementti...
Rüzgar benden daha fazla yorulmuştu. Rüzgarı kesip uçtuğu yerden yere inip yanıma yürümeye başladı. Büyük bir tebessümle el çalıştıktan sonra rüzgar nefes nefese “Başardık!” dedi.
Aklımıza gelen tüm komboları yapmıştık. Ateşle rüzgar birleşince fazlasıyla yılıcı bir kaosa neden oluyordu. Rüzgarla yere bağdaş kurduğumuzda yanımızda sudan oluşmuş küçük havyzlar belirdi. Sky.
Ona baktığımda tebessüm edip bizi seyrettiğini gördüm. Zoraki tebessüm edip yarattığı sudan avucuma su alıp kanana kadar içtim. Çok düşünceli bir hareketti. Elimin acısına daha fazla dayanamayınca suyu içmeyi bıraktım. Rüzgar da benim gibi içtiği suyu bitirince bana dönüp “Ateş sky o kadar da kötü biri değil sanki? Zamala anlaşırsınız gibi geliyor bana” ona nefretle bakıp föz devirirken “Ben onu istemiyorum.” Dedim buz gibi bir sesle.
“Kendini ona borçlu hissetmek zorunda değilsin. Sonuç olarak yapması gerekeni yaptı. Sen de Cat’in hayatını kurtarmadın mı? Ama onu kölen gibi kullanmıyorsun. Neyse bence zamanla anlaşırsınız.”
“Demesi basit rüzgar. Ama ben sandığın gibi bir kız değilim. Ben erkek doğacakmışım da son anda kız olmaya karar vermişim gibiyim. Yanlış anlama hemcinsimden falan hoşlanmıyorum. Sadece erkeklere karşı içimde sempati yok. Hayatımda ben varım ve her şeyden değerliyim. Bir erkeğin boyunduruğu altına girecek bir tip değilim. Olay burada sevgi falan değil. Ben... Bencilim. Bunu egoma yediremiyorum”
Yaptığım itiraflarla biraz rahatlamış hissetmiştim. Evet bencildm. Sorunum buydu. Yesi haklıydı “Egom önümden yürüyordu” sırf bu yüzden hayatımda kimseyi istemiyordum. Hayatımda bir tek Yesi’ye yer vardı ancak... Derin bir iç çektim. Rüzgar dostane bir şekilde elini omzuma attı “Anlıyorum seni. İçindeki enerji yüzünden kimsenin olmak istemiyorsun. Çünkü sen... Asisin?”
Ona bakıp tebessüm ederken “Asiydim...” dedim. Evet eskidendi...
“Üzülme halledeceğiz. Sky böyledir hep istediklerini elde etmek için en kötü yollara bile başvurur. Onda da aşağılık kompleksi var. Enerjileriniz sizi yönetiyor”
Sky’da aşağılık kompleksi olduğunu tek düşünenin ben olmadığımı bilmenin verdiği huzurla “Teşekkür ederim rüzgar. Beni dinlediğin için” desim.
“ya rica ederim!” derken hızlı bir hamleyle bana sarıldı.
Heraklitos yanımıza gelip konuşmaya başkayana dek ikimiz de yerdeki toprağı seyretmiştik.
“Çocuklar sizi yakından izledim. Elementleriniz çok güzel birleşti. Kombolarınız gayet iyiydi. Herhangi bir savaşta yıkıcı etki yaratmak için sizi kullanacağız”
Kelimeleri üzerine vücuduma anlık sinir dolmaya başladı. Yine başlıyorduk... Elementim gereği gelen sinir...
Bizi bir eşya gibi görüyormuşçasına konuluyordu. Saçlarımdan yere kıvılcımlar düşerken “Biz senin malın değiliz, baba” dedim her kelimeye vurgu yaparak. Ardından yerden destek alarak Heraklitos’a bile bakmadan idman salonunu terk ettim.
Aptal herif. Her şeyi o biliyordu biz onun eşyasıydık. Hep o hep o hep o. Biz niye bu bunağı dinliyorduk sanki? Neymiş efendim kutsal kitapmışmış. Hani, nerede o kitap? Bize niye göstermiyor. Yalan söyleme olasılığı o kadar yüksekti ki! Bizi kullanarak belki dünyaya hükmetmeye zemin hazırlıyor, kendini padişah ilan edecekti. Bunları neden daha önce sorgulamadım ya da sorgulamadık?Bu saçmalığa son vermeliydim ama nasıl yapacağım konusunda tek bir fikrim yoktu. Bu adamda istemediğim bir şeyler vardı. Enerjim sayesinde hissediyordum. Onda istemediğim bir şeyler vardı... Ama ne?
Ağır adımlarla odama girip kısa bir duş faslından sonra vucüdümda oluşan morarıkları fark etmemle toparlanıp bu yeraltı zindanında revir ya da hastane tarzı bir yer aramaya koyuldum. B12 eksikliğim o kadar fazlaydı ki, bacaklarımda elim kadar morarıklar oluşmuştu. Doktora daha rahat gösterebilmek adına üstüme şort giymiştim. Uzun koridorlarda bir tane bile tabela yoktu. Kaybolacağımı bile bile etrafı gezinmeye başladım. O anda bazı odaların kapılarının kilitli olduğunu fark ettim. Neden ki? Burada sadece belirli insanlar vardı? Bizden saklanan bir şey mi vardı? Madem babamızsın beyefendi neden kapıları kilitliyorsun?
Sinirle kilitli bir kapının önünde dururken Heraklitos’un sesiyle ona döndüm. “Ateş burada napıyorsun?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ateş (Tamamlandı)
FantasyElementler ve sayılar... 0 yokluk mudur, sonsuzluk mu? İsyankar bir kız istemediği bir hayat ve beklemediği bir aşk. Ateş elementine hükmeden bir kızla, Suya hükmeden bir erkek sizce bir olabilir mi? 0 ile 1 savaşa girse kim kazanır? (Kitap için +18...