Bölüm-9 The Sky

125 18 8
                                    

Ölüm giderek yaklaşırken, tüm hayatım gözümün önünden akıp giderken sadece bekliyordum. Anıları kenara atıp kalbimin en derinliklerindeki acıya yoğunlaştım. Yesi... O her zaman kokan erkek şampuanı, üstüne giydiği simsiyah kıyafetler, ben hastayken başımda beklediği geceler... Sevgili babam. Ben elimden geleni yaptım, belki de ülkeyi kurtardım ama kahraman ben değil Flash ilan edilecek. Olsun. Sen görüyorsun, hissediyorum. Aç kollarını baba ben geliyorum...

Bir anlık acıyla gözlerimi açtım. Bu acı çarpma gibi değil yakıcıydı... Canım acıyor vücudum sanki alev almış gibiydi. Öldüm mü? Ölmek böyle mi acı veriyordu? Yesi... Sana geliyorum...
Etrafıma bakındığımda anladım, sky'ın kucağındaydım. Yere o kadar sert düşmüştük ki yerde yarı çapı 2 metre olan bir delik açmıştık. Sky'ın gözleri kapalı bedeni suyla kaplıydı. kucağında ben, öylece duruyorduk. Korkuyla titriyordum. Bedenimi yakan ölümün acısı değil Sky'ın bedenindeki suydu.

İyi miydi o? Hala gözleri kapalı bekliyordu. “Sky?” dedim zorla. Kulaklarım basınçtan tıkanmış, ağrımaya başlamıştı. Öyle keskin bir ağrıydı ki kulaklarımdan beynime ulaşıyor, beynimi yerinden alıp sökesim geliyordu. Gözlerini yavaşça açıp bana bakmaya başladı. Gözleri kıpkırmızı olmuş burnu kanamıştı. Bana uzun uzun bakıp ardından alnımı öpüp uzun bir süre orada bekledi. Sesli bir şekilde yutkundum. Geri çekilirken vücudundaki suyu yok edip “Ben senin liderinim ve ben öl diyene kadar ölemezsin güzelim” dedi. şaşkın şaşkın ona bakarken bir kez daha yutkundum. Aman tanrım! Beni kurtarmak için son sürat aşağı inip kendi canını riske atmıştı! Diğer elementler korkuyla çukurum başında dikildiğinde Toprak gür sesiyle bağırdı “İyi misiniz!”
sky tek çırpıda ben hala kucağındayken çıkurdan çıkıp diğer elementlerin yanına gitti. Beni bırakmak gibi bir niyeti yoktu ve zaten ben de bunu istemezdim. Ayakta duracak gücüm yoktu. Tüm enerjimi flasha aktarmıştım. Sadece baygın baygın etrafı seyrediyordum. Sesler sanki çok uzaklardan geliyordu. Diğer elementler kutlama yaparken onları mal mal seyrettim. Başım...

Heraklitos yanımıza gelip benim ateşime eliyle baktı. Ardından zar zor duyabildiğim bir kaç cümle kurdu. “Tebrik ederim çocuklar. Hepinizi! Başardınız! Gözümden bir damla yaş süzülürken Heraklitos sky’a “Ateş neden düştü?” diye sordu. Sky “Tüm enerjisini flasha vermesini emrettim. Çünkü flash bizi ve füzenin ağırlığını tartıp ışık hızına çıkamadı. Gücü tükenince de düştü” diye yanıtladı.

“Tebrik ederim sky, çok doğru karar vermişsin.” Güvenlikler bize su getirdiğinde sky çukurun kenarına oturdu. Ona bakarken hala ağlıyor, olayın şokundaydım. Tek eliyle başımı destekleyip bana su içirdi. Bir bebek gibiydim...

Suyu içip geri çekildiğimde benden artan şişedeki suyu kafasına dikti. Başımın ağrısına daha fazla dayanamıyordum. Sky’ın koluna iyice uzanıp gözlerimi kapadım.

...

Uyandığımda, göz kapaklarım açılmamakta direniyor, hala kulaklarım tıkalıydı. Ancak birkaç saat öncesine nazaran daha azdı. Biri saçlarımı elleriyle okşuyordu. Diğer elementlerin tanıdık sesleri ve kahkahaları kulağımın dibinde yankılanıyordu. Huzursuzca kıpırdanıp üstüme ne ara örtüldüğünü bilmediğim battaniyeyi daha çok çektim. Saçlarımı okşayan el anlık dursa da ben kıpırdandıktan sonra kaldığı yerden devam etti. Sırt üstü uzanıp derin derin nefes almaya başladığında alnımda bir baskı hissettim. Sıcak bir nefes de bu baskıya eklenince birinin ateşimi kontrol ettiğini anlamıştım. Rüzgar endişeyle sordu “Ateşi düşmüş mü?” sky yanıtladı “Düşmüş. Gayet iyi” ne! Skyın kucağında mı uyuyordum ben? Lanet olsun... Sky olduğunu varsaydığım kişi tekrar saçlarımı okşamaya başladı. Flash muhtemelen ayakta bir şeyler anlatıyordu.

Mavi Ateş (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin