Bölüm-15 The Yesi...

118 13 18
                                    

Şaşkınlıkla bana silah çekenlere bakarken Heraklitos'un tok sesi benim kısmen boş odamda yankılandı
"ATEŞ EDİN!"
hiçbir ses gelmemesine rağmen aynı anda bilmem kaç tane silahdan mermi gibi bir şey fırlatıldı. Tepki vermek için geç kalmıştım. Vücudumun çeşitli yerlerine batan iğneler ve vücudumu saran cılız bir ateşle yatağa yığıldım. Gözlerim hâlâ açıkken yatağa birisi oturdu. Sky...
....
"Efendim diğer elementler greve girdi. Ateş'i görmek istiyorlar. Ve hasta olduğuna daha inanmıyorlar. Şu an kapıda bekliyorlar, ne yapacağız?" Dedi yabancı bir ses endişeyle
"Def edin! Gerekirse zor kullanın!"
Heraklitos....
"Efendim binayı yıkmakla tehdit ediyorlar, zor kullanırsak anında yok ederler burayı."
Heraklitos sinirli sinirli homurdandı. Uzun bir sessizlik çöktüğünde gözlerimi zar zor kısık bir şekidle açıp etrafa bakınmaya başladım. Sky başı ucumdaki koltukta oturuyordu. Heraklitos ise yattığım yatağın ayak ucuna yaslanmış bir şeyler düşünüyordu. Bir de hemşire vardı. Gözlerimi sky'a çevirdiğimde o da bana bakıp "uyandı." Dedi düz bir sesle. Heraklitos yanıma geldiğinde içgüdüsel kendimi korumak için atağa geçtim. Bir dk?
Hareket edememin sebebi ayaklarımın ellerimin hatta belimin bile yatağa zincirlenmiş olmasıydı. Yatak ise tamamen metalden yapılmıştı. Ateş enerjimi içinde hissedemiyordum... Çok uykum vardı ve ateş yakamayacak kadar yorgundum. Koluma bağlanan serum muhtemelen sakinleştiriciydi.

Heraklitos yanıma geldiğinde kaşlarımı çatmış ona bakıyordum. Eliyle saçlarımı okşamaya yeltendiğinde kafamı sertçe sağa çevirdim. Elini geri çekerken "Günaydın kızım" dddi. "Seni öldüreceğim. Acının en beterini götünden sokarak yaşatacağım" diye homurdandım. Heraklitos kısık bir şekilde gülüp "Demek her şeyi öğrendin ha, hem de benim çalışanlarımdan birini tehdit ederek?"
Neyden bahsediyordu bu mal? Sky? Yalan söylemişti...
Heraklitos'un gözlerinin içine nefretle bakarken "Çalışanını falan tehdit etmedim. Sky söyledi. Anladın mı!"
Heraklitos yine çarpık çarpık gülerken "Tabi tabi... Öyledir" dedi.
Derin bir nefes aldım. "Ne istiyorsun benden? Senin pislik planlarını öğrendiğim için ömrümün sonuna kadar beni burada mı tutacaksın?"
"Hayır. Sadece biraz uyuman lazımdı. Hepsi bu. Ha bir de. Üstüne çip taktım. Tam olarak... Kalbinin üzerinde. Bir küçük bomba da olabilir yanında..."
Gözlerim irileşirken "MANYAK HERİF! AŞAĞILIKSIN SEN!..." diye bağırmaya başladım. Heraklitos bağırarak brni susturdu. "Kes sesini. Aynısı sky'da da var!" Kelimeler ağzıma tıkılırken susup yutkundum. "Senden tek istediğim şey anlaşmamı kabul etmen."
Sorgulayıcı bir şekilde ona bakarken Heraklitos bağırdı "Yesi'yi getirin!"
Yesi? Yesi! Burada mıydı? Ama o ölmüştü? Nasıl? Nasıl olabilir?
İçeriye iki güvenlikle birlikte Yesi'nin girmesiyle şaşkınlığım daha çok arttı. Asla yüzünden eksik olmayan tebessümüyle bana bakıyordu. Gözyaşlarım usulca akarken "Yesi! Yaşıyorsun!" Diye bağırdım.
"Evet yaşıyor." Diyen Heraklitos'du. Onu dinlemeden yesi'ye tekrar bağırdım "Yesi kurtar beni bu manyaktan!"
Kalbime inen yumrukla acıyla yerimde kıvrandım. Aslında Heraklitos hafif bir yumruk geçirmişti ama canım çok acımış, kalbim ağrımaya başlamıştı. Doğru ya çip. ameliyatlı yerime vurmuştu. Acıyla debelenirken "SİKİCEM SENİ OROSBU ÇOCUĞU!" diye bağırdım. Heraklitos alayla tekrar konuşmaya başladı.
"Aynen yaparsın benim asi kızım. Şimdi beni dinle. Yesi'de de bu çipten var. Anlıyor musun? Anlaşmamız şu. Bana itaat edeceksin ve diğerlerine tek kelime söylemeyeceksin. Diğer elementler bunu bilmeyecek anladın mı? Yoksa barbarların yapmadığını ben yapar, yesi'yi öldürürüm." Gözyaşlarım akarken küçük Bir kız çocuğu gibi Heraklitos'a bakıyordum.
Saçımı okşamak için yeltendiğinde gözlerimi kapatıp ona izin verdim. Yesi... Onu bir kez kaybetmenin acısını yaşamıştım. 2. Kez kaldıramazdım...
Heraklitos daha sakin bir sesle konuşmaya başladı
"Biliyorum kendi canını umursamıyorsun, bu yüzden seni durdurmak için kendi canınla tehdit edemem. Çünkü bana "Öldürsene!' diye bağıracağına adım gibi eminim. O yüzden Anlaşmamız Yesi'yle alakalı. Yesi'nin yaşamasına karşı bana itaat edeceksin" hiç bir şey demedim. Gözlerim kapalıyken sesli bir şekilde yutkundum. Titriyordum...
En sonunda kendimi sakinleştirebildiğimde "tamam" dedim. Heraklitos 32 diş sırıtırken "aferin sana, pişman olmayacaksın. Yesi'yi her daim koruyacağım. Hiç şüphen olmasın"
Bunu bana, bizim kalbimize bomba yerleştiren adam mı diyordu! Ruh hastası!
Kafamı iki yana sallayıp sinirden kurtulmaya çalıştım.
"Yesiyle konuşmak istiyorum. Ve beni de çözün. Sorun çıkartmayacağım tamam mı?"
Heraklitos bana uzun uzun bakıp Sky'a kaş işareti yaptı. Sky tek tek zincirleri açmaya başladı. En sonunda yatakta doğrulup kolumdaki serumu kendi elimle çıkarttım. Kolumdan akan kan üstüme akarken yesi'ye baktım. Tebessümü silinmiş olan biteni seyrediyordu. Heraklitos tok sesiyle "Biz çıkalım artık. Ateşle yesi'nin konuşması gereken çok şey var" diyerek kapıya yöneldi. Tam Yesi'nin önünde durduğunda Yesi'nin omzuna dostane bir şekilde 2 kez vurdu. Yesi de tebessüm etti. Enteresan...
Herkes odadan çıktığında yesi ilk kez konuştu "Ateşim..." Ayağa kalkıp zar zor ona gittim. onun da bana yürümesiyle ortada buluşup sarıldık. Özlediğim kokusunu içime çekerken omzunda hıçkırıklara boğulmuştum "baba..."
Saçlarımı büyük bir şefkatle okşarken
"Şşt geçti gitti... Üzülmek yok. Ben sana bunu mu öğrettim? Ağlamak yasak"
Geri çekilip sulu gözlerle yüzüne baktım. Onun da gözleri dolmuştu.
"Seni çok özledim..."
....
Birlikte birkaç saattir konuşuyorduk. Nasıl kurtarıldığını anlattı. Barbarlardan biri Yesi'yi vuracağı esnada diğerinin silaha saldırmasıyla omzundan vurulduğunu, kendisini öldürmek yerine, birkaç bilgi öğrenmek için işkence yaptıklarını anlattı. Heraklitos'un adamlarıyla onu kurtardığını buraya geleli daha bir kaç saat olduğunu söyledi. Dolu gözlerle onu dinlemiş, ilk kez karşısında ona nefretle değil sevgiyle bakıyordum.
"Ateş neden Heraklitos'a karşı geldin? Ben sana bunu öğretmedim. Beni küçük düşürdün..."
Sesi kırgındı. Ellerini tutarak "özür dilerim ben ne yaptığımı bilmiyordum. Senden sonra çok kötü oldum..."
Yüzümü elleriyle kavrayıp "biliyorum, o gece şehre kıyameti yaşatmışsın. Sen baygınken seni almaya bile gelememişler lav yağmurundan... Ama geçti. Şimdi senden tek istediğim Heraklitos'a itaat etmen. Anlıyor musun?" Gözyaşları içerisinde kafamı sallayıp ona sarldım. Yesi... Sen iste yeter ki, ben senin için her şeyi yaparım.
...
Birkaç saat içinde elementlerle konuşup onlara kalbimden hasta olduğumu ve kalp krizi geçirdiğimle alakalı bir yalan attım. Beni gördüklerine çok mutlulardı. Onlar yesi'den sonraki ailemdi. Sanki ben onların parçasıymışım gibi, beni günlerdir kapının önünde bekleyip yemek yememiş, idman yapmamış, olayı protesto etmişlerdi. Beni bu kadar sevdiklerini görmek beni çok mutlu etmişti. Onları tek tek yesi'yle tabıştırıp, sohbet ettim.
...
Birkaç saattir uyuyordum. Anonsla uyanıp etrafıma bakındım. Yesi gitmişti... Neredeydi acaba?
Gözlerim yan tarafımda koltukta uyuyan Sky'ı bulduğunda artık onun yanımda olması içimde korku veya nefret yaratmıyordu. Sadece ondan tiksiniyordum. Beni ölümle baş başa bırakmıştı. Bir daha onunla konuşmayacak, en küçük olayda onu öldürmek için elimden geleni yapacaktım. Derin bir iç çekip metal yataktan kalktım. Daha iyiydim. Yemek anonsu bittiğinde sky'ı dürterek uyandırdım.
Homurdanmasına karşılık daha hızlı dürttüm. En sonunda "ne var amına!" Diye homurdanarak uyandı. Beni görünce siniri anında yok olup uykulu gözleriyle uzun uzun beni süzdü. "Yemek zamanı sky. Yemekhaneye gidelim"
Evet ondan nefret ediyordum ama her ne olursa olsun o da ailenin bir parçasıydı. Artık ben diğer elementler gibi temiz değil, sky gibi kirli biriydim....
Hızla su enerjisiyle beni duvara yapıştırdığında ameliyatlı bölgemin acısıyla inledim. "Napıyorsun be?"
Kafasını boynuma gömüp derin derin brni kokladı. "Artık, bir şeyleri saklamak zorunda değilim. Sen de benim gibi düştün bu çukura" derken dudakları boynuma değiyordu. Onu itme girişimin başarısızlıkla sonuçlanınca sinirle çemkirdim. "Sky! Bırak beni! Ağzına sıçarım oğlum senin!"
Kafasını kaldırıp bana uzun uzun baktı. Yüzünü iyice bana yaklaştırdığında şaşkınlıktan hiçbir şey diyemiyordum. Bileklerimi tuttuğu için de tokat da atamıyordum. Daha fazla yaklaşırsa enerjimle onu itecektim. Nokta.
Yüzlerimiz arasında ince bir hava çizgisinden başka bir şey kalmadığında uzun uzun bana baktı. Gözlerimden bir şeyleri okumak, görmek istiyor gibiydi. Sıcak nefesini hissediyor hatta hayal ürünü olduğunu bilmesem onun kalbinin atışını duyduğumu söyleyebilirdim.
Karşımda yutkunup, adem elması kuğu misali süzülerek eski yerine indiğinde birden dudaklarıma yapıştı. Aman tanrım!
Ve bir kez daha aman tanrım!
Çünkü içimdeki isteğe yenik düşüp ben de onu öpmeye başlamıştım.
Bileklerimi elleri yavaşça çözülüp bedenimden aşağı inerek belimde durdu. Dokunduğu yerler alev alırken ellerimi siyah, yumuşak saçlarına ensesinden yukarı laydırarak geçirip kafasını kollarımın arasına hapsettim. Üstü dudağını harsretli bir şekilde öperken, o ustaca dilini kullanmaya başlamıştı bile. Ağzıma soktuğu diline biran bile tiksinti duymadan emmeye başladığımda, üstüne atladım. Bu hareketimle kalbim acısa da onu öpmeye devam ettim. Ellerini kalçama indirip beni kucağında desteklerken, ellerimle yüzünü kavradım. İçimdeki yoğun şehvet, damarlarımda geziyor ve "Daha fazla daha fazla!" Diye bağıroyorlardı.

Sky'ın altımda hırladığını fark ettiğimde bir anlık durdum. Napıyorduk biz? Ayaktaydık, ben onun kucağında... Ve öpüşüyorduk. Uzun uzun beni bir şahaeser gibi izlerken tekrardan yapıştım dudaklarına. Neden yaptığım konusunda bir fikrim yoktu. Sevgi değildi, aşk hiç değil. Sadece arzulamak... İçimdeki şehvete engel olamıyordum. İlaç mı vermişlerdi?

Israrla onun dudaklarını emerken, ağzıma gelen bal gibi bir tad beni daha fazla istekli hale geliyordu. Erkeksi kokusu burnuma geliyor, benim çiçek kokan psrfümümle karışıyordu. O bu işte usta, ben ise cahil olsam da ona karşılık veriyor, kendimi ona bastırıp, ona sürtünüyordum. O anda kapının açılmasıyla ikimiz de durup kapıya baktık. Basılmıştık....
Ben hala sky'in kucağındayken Heraklitos bize bakıp sırıtıyordu. Hem de ilk kez bu kadar içten sırıttığını görüyordum.

***
(Bebeklerim, istediğimiz oldu mu? Bence olmadı... Sizce bu ilişki devam eder mi? Ateş bunu neden yaptı? :) Okuyan üzümlü keklerime teşekkür ederim<3)

Mavi Ateş (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin