8

235 34 95
                                    

Telefonumu kulağıma götürürken elimi tutarak yürümeye devam eden Sıla'ya göz ucuyla baktım. Gayet keyifli görünüyordu. Ve telefon üçüncü çalışında açılmıştı.

"Ne var amına koyduğum ne var!? Geliyoruz dedik işte! Dakika başı aramak zorunda mısın? Zaten zor ikna ettim Arda'yı."

Yüzümü buruşturup göz devirdim. Uraz'ın en çok sabahları çekilmez olduğunu düşünürdüm ama günün her saati çekilmediğine şu an kanaat getirmiştim.

"O, ne güzel telefon açmaktır öyle. Hayat enerjimi sömürdün resmen."

"Doğru, her aradığında 'aşkım' diye açardım telefonu zaten.. Gaflet anıma denk geldi, kusura bakma."

"Boş yapma Uraz. Gelirken pamuk şeker bul.." Sıla'nın bakışları anlık olarak bana döndüğünde gülümseyerek göz kırptım. "Mavisinden olsun, çok acil."

Karşı tarafta oluşan birkaç saniyelik sessizliğin ardından bir çakmağın çakılma sesini duymuştum.

"Pamuk şeker ne alaka şimdi? Ve nasıl bir aciliyeti olabilir?"

"O alaka işte. Bulmadan gelme."

"Hey Allah'ım ya!"

"Ben de seni seviyorum Uraz'cığım. Hadi canım, kapatıyorum."

Karşı taraftan cevap gelmesini beklemeyerek telefonu kapatıp cebime koydum. Bana merakla bakan Sıla'yı kucağıma alarak yanağını öptüm.

"Pamuk şekeri sen almayacak mısın?"

Sıla tarafından bana yöneltilen soru karşısında başımı olumsuzca iki yana salladım.

"Uraz Abi'n çok ısrar etti. "İlle de ben alayım." dedi. O alacakmış gelirken."

Sıla, uysalca başını sallayıp kazağımın açıkta bıraktığı boyunumdan sarkan ince zinciri kavrayarak ucundaki künyeyi dışarı çıkardı. Minik parmakları künyemle oyalanırken kaldırımda ilerlemeye devam ettim.

Hafta sonu geldiği için geçenlerde verdiğim sözü tutmak ve iyi bir abi olmak adına Sıla'yı parka götürüyordum.

Diğer yandan dünkü saçma olay yüzünden bir anda ortadan kaybolan Arda'ya asla ulaşamıyordum. Ne mesajlarıma cevap veriyordu ne de aramalarıma geri dönüyordu.

Bir ara evini basmayı düşünsem de özel alanına saygı duymam gerektiğinin farkında olarak onu biraz kendiyle baş başa bırakmayı tercih etmiştim. Ama böylesine hassas bir konuda yanlış anlaşılmak, özellikle de en yakın arkadaşıma karşı yanlış anlaşılmak dünden bu yana içimi yiyip bitirmişti. O yüzden; bu, 'özel alana saygı' muhabbetine 28 saat falan dayanabilmiş, sonrasında işin içine Uraz'ı dahil ederek Arda'yı parka getirmesi için ikna etmiştim. Bir an önce Arda'yla konuşup kendimi açıklamalıydım.

Bu iki planı ortak bir kümede buluşturarak bir taşla iki kuş vurmuş olacaktım. Pamuk şekeri Uraz'a kitlememin sebebi ise tamamen keyfiydi.

Sıla, künyemi bırakıp tüm ilgisini az ilerideki parka yönelttiğinde yolun karşısına geçtim. Parkın girişine geldiğimizde Sıla'yı çimenlerle kaplı yere bıraktım.

Parkın hiçbir yere kaçtığı yoktu ama son sürat koşan Sıla'nın parkı kovalar gibi bir hali vardı.

Gündüzleri çocukların eğlence merkezi olan bu park, geceleri mahallenin gençleri tarafından mesken tutulurdu. Benim de sık sık takıldığım bir yerdi.

Sıla'nın park anlayışı salıncaktan ibaret olduğu için direkt olarak boş bulduğu bir salıncağa oturmuştu bile. Onu sallamam için bana bakınırken salıncaklara doğru ilerledim. Bu kızın salıncak aşkını bir türlü çözemiyordum.

Ritalin (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin