16

219 20 127
                                    

Sanki son bölümün üzerinden 75 gün geçmemiş gibi kaldığımız yerden devam...

Keyifli okumalar :)

* * * * *

Sıkkın bir nefes verip arkasını ısırmaktan haşat ettiğim kalemi test kitabımın arasına bırakarak geri yaslandım. Şu sıralar beni en çok yoran şeylerden biri matematik, diğeri ise Uraz'dı. Zira son iki senedir ikisinden de hiçbir sikim anlamadığım hâlde inatla çözmeye çalışıyordum.

Başımı sağa sola yatırarak geneline uğultu hakim olan sınıfta göz gezdirdim. Ders tarihti ve tarih hocası, birkaç evrak dolduracağını söyleyerek sessizce test çözmemiz şartıyla sınıfı serbest bırakmıştı. Tabii gizlice telefonla oynamak veya sıra arkadaşıyla sohbet etmek daha cazip olduğundan, sessizce test çözebilen kişi sayısı oldukça azdı.

Hemen önümde oturan Arda ve Yağız, aralarında derin bir futbol muhabbeti çevirirken; Emir ise elinde gezdirmekten piç ettiği test kitabının dokunulmazlığına sığınarak duvar kenarındaki kız grubuyla kaynatıyordu.

Yan tarafımda uyuklayan Özgür'e bakıp dudaklarımı büzdüm. Bir yandan garsonluk gibi yorucu bir işte çalışıp diğer yandan okula ayak uydurmak onun için zor olmalıydı. 

Dirseğimi masaya yaslayıp çenemi de avcumun içine alarak Özgür'e bakmaya devam ettim. Dağınık sarı saçları ve hafif aralık duran dolgun dudaklarıyla, her zamankinden daha masum görünüyordu. Ve garip bir şekilde, Özgür, daha önce tanıdığım kimseye benzemiyordu. Onu tek bir kalıbın içine sokarak tanımlamaya çalışmak zordu. Genelde soğukkanlı, bağımsız ve mesafeli bir tipti. Fakat asosyal denemeyecek kadar konuşkandı da.

Özgür'ün karmaşık karakter yapısı Arda'ya güven vermese de, ben frekanslarımızın uyduğu kanısındaydım. Dün, bana ıhlamur alarak gayet düşünceli biri olduğunu kanıtlamıştı üstelik.

"Hayırdır oğlum, elini çenene koymuş sapık gibi uyuyan çocuğu izliyorsun?"

Yağız'ın fısıltısı kendime gelmemi sağlarken elimi çenemden çekip yavaşça doğruldum.

"Boş yapma." diye söylendim, göz devirerek. "Kimseyi izlediğim yok. Dalmışım öyle."

Yağız, umursamazca omuz silkip "Sen bilirsin, Maviş bugün niye gelmedi?" diye sorduğunda bakışlarım istemsizce Uraz'ın boş sırasına takılmıştı. Dünki tartışmamızdan sonra hiç konuşmamıştım altı numarayla.

Tekrardan Yağız'a baktım. "Bilmiyorum. Dün, okulda gördüm en son." dedikten sonra yaşadığım farkındalıkla tahammülsüzce bir soluk verdim. Sanki her an Uraz'ın ne yaptığını bilmek zorundaymışım gibi davranmalarına ayar olmaya başlamıştım. Daha 20 dakika önce Emir'de aynı soruyu sormuştu.

Yeterince derdim yokmuş gibi, şu genç yaşımda resmen beni Uraz sahibi yapmışlardı!

"Ben Uraz'ın özel sekreteri miyim amına koyayım? Ne bileyim niye gelmedi!?"

Bu, ani ve yersiz çıkışımın aslında ne Emir'le ne de Yağız'la alakası yoktu. Derdim Uraz'dı. Dün, damarıma basmak için kullandığı cümlelerin hiçbirini hak etmemiştim. Evet, bir başkasının telefonunu gizlice kurcalamanın son derece yanlış olduğunun ben de farkındaydım. Fakat yaptığım yanlışın Uraz tarafındaki yaptırımının bu kadar yıkıcı olması kırıcıydı.

Ve an itibarıyla kararlıydım. Bir süre -Uraz, hatasını anlayıncaya dek- altı numara için kılımı dahi kıpırdatmayacaktım.

Yağız cevap vereceği esnada Arda, eliyle camdan dışarıyı işaret etti. "İyi insan lafın üstüne.. Gelene bakın."

Ritalin (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin