15

186 24 65
                                    

"Hoş geldin oğlum."

Ayakkabılarımı çıkarıp annemin açtığı kapıdan içeri girerken her zamanki güler yüzüyle karşılaşmıştı beni.

"Hoş buldum." diye mırıldanarak çantamı yere bıraktım. "Sıla nerede, uyuyor mu?"

"İçerde oyun oynuyordu en son."

Başımı sallayıp üzerimden çıkardığım montu girişteki vestiyere asarken oturma odasının kapısından adeta fırlayarak üzerime doğru koşturan Sıla yüzünden irkilsem de bozuntuya vermedim. Demek, iyi kardeş lafın üstüneydi.

"Abi! Kucağına alsana!"

Kollarını bana doğru uzatarak olduğu yerde deli gibi zıplamaya başlayan Sıla'yı koltuk altlarından kavrayarak havaya kaldırdığımda eline geçirdiği çorabı yeni fark etmiştim.

"O elindeki benim çorabım değil mi?" diye sordum. Bir yandan da koridorun sonundaki odama doğru ilerliyordum.

"Bugün okulda çoraptan kukla yaptık. Annem de senin çorabını verdi." Eline geçirdiği kuklayı yüzüme doğru uzattı. "Ben de Uraz abimi yaptım. Nasıl olmuş? Benzemiş mi?"

Uraz ismini duyduğumda burnumun ucundaki kuklaya tiksinir gibi bir ifadeyle baktım. Çorabın üstüne göz niyetiyle tutturulmuş iki adet mavi düğme dışında bu kuklanın altı numaraya benzeyen hiçbir yeri yoktu. Yine de başımı salladım.

"Çok benzemiş. Tıpkı Uraz gibi çok çirkin olmuş, ellerine sağlık."

Sıla anında kaşlarını çatıp "Hayır! Sensin çirkin!" diye bağırdığında yüzümü buruşturdum. "Uraz abim çoook yakışıklı. Mavi gözleri var! Aynı bi' prens gibi.. Hem de bana hep çikolata alıyor."

Odaya girip Sıla'yı yatağımın üzerine bırakırken göz devirdim. Sıla'nın, Uraz'ı savunduğu kadar Sokrates kendini savunmamıştı muhtemelen.

"Bir çikolataya öz abini sattın ya gerçekten yazıklar olsun sana Sıla. Git, bundan sonra da Uraz'ın kardeşi ol."

Gardırobumun önüne geçip kapağı açtım.

"Olurum! Uraz abime götür beni! Hem Limon'u severim." Sıla, yatağımın üzerinde hevesle zıplamaya başladığında sabır dilenir gibi iç çektim. "Uraz abime gidelim! Gidelim! Gidelim! Gide-.."

Üzerimden çıkardığım üniformayı top haline getirip Sıla'nın kafasına fırlattığım için sesi kesilmişti.

"Ne Uraz'mış arkadaş! Bi' sus artık. Sabahtan beri Uraz, Uraz, Uraz! Midem bulandı artık."

Sıla, yüzüne çarpan bordo renkli üniformayı kenara iterken kaşlarını çatıp bana baktı. Ardından ağlamaklı bir ses tonuyla konuştu. "Seni babama söyleyeceğim, görürsün sen. Barbie bebeğimin kafasını kopardığını da söyleyeceğim." Daha sonra yataktan inip odadan koşarak çıkmıştı.

"Selam da söyle." Kendi kendime söylenip dolaptan çıkardığım kazağı sinirle üzerime geçirdim. "Oroz obom çok yokoşoklo.. Oyno prons gobo.."

"Onun her yeri prens olsa kaç yazar ha?! Kıçımın prensi.." Kazağı ters giydiğimi fark edince okkalı bir küfür mırıldanarak gerisin geri çıkardım. Tam da şu an Uraz'ın kulakları bir miktar (!) çınlıyor olsa gerekti. "Ulan altı numara.. Doğumuna vesile olan doktoru sikeyim, kafa mı bıraktın sabahtan beri!?"

Kazağımı bu defa düzgün giydiğimden emin olup derin bir nefes aldım. Başımı sağa sola yatırırken yatağımın üzerindeki kuklayla göz göze gelmiştim. Sıla, az önce zıplarken düşürmüş olmalıydı.

Ritalin (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin