21

98 11 138
                                    

Selamlar!

Bu defa bir önceki bölümün kısalığını telafi edecek kadar uzun bir bölümle geldim. Herkese keyifli okumalar dilerim!

(Yorum yapın arkadaşlar♡)

* * * * *

Sıcacık yatağımdan mecburi olarak ayrılmanın huzursuzluğu eşliğinde yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Annem, Sıla'yı -kapağı kapalı- klozetin üzerine çıkarmış elindeki süslü püslü, pembe tokalarla saçlarını tutturmaya çalışıyordu.

Uyuşuk adımlarla lavabonun karşısına geçerken "Günaydın hanımlar." diye mırıldandım.

"Günaydın canım." dedi, annem. Sıla'nın saçlarına karşı verdiği mücadele bittiğinde rahatlamış bir nefes verdi.

Sıla, klozetin üzerinden inip yanıma yaklaşarak kollarını bana doğru uzattı. "Abi, saçlarımı aynaya göstersene." derken Türkçeyi katlettiğinden bihaberdi.

Ellerimi Sıla'nın koltuk altlarından geçirip ufak bedenini kucağıma alarak lavabonun üzerindeki aynada kendine bakmasına yardımcı oldum. Başını sağa sola çevirip saçlarını dikkatle inceledikten sonra iri gözlerini yüzüme dikti.

"Güzel olmuş muyum abi?"

"Çok güzel olmuşsun." diyerek yanağını öptüğümde sevimlice gülümsedi.

"Tamam, indir beni."

Sıla'yı yere indirirken göz devirmeden edememiştim. Küçük büyük fark etmez, sanırım her kadın güzel olduğunu duymayı seviyordu.

Annem, elindeki tarak ve tokaları yerine kaldırırken musluğu açarak ellerimi yıkamaya başladım.

"Baban bu ayki iznini erken kullanacak."

"Sebep?" diye sordum.

Bir şeylerin ters gidip gitmediğini anlamak için anneme bakma gereği duymuştum. Çünkü biliyordum ki babam görevine sırılsıklam aşık bir adamdı. Onun için düğünler, cenazeler veya doğum günleri yaptığı işten daha önemli değildi. İznini erken kullanmak istemesinin nedeni her ne ise gerçekten de önemli bir şey olmalıydı.

Annem, gülümseyerek Sıla'ya baktı. "Hadi anneciğim sen mutfağa git kahvaltıya başla, ben de geliyorum birazdan." Belli ki söyleyeceği şeyleri Sıla'nın duymasını istemiyordu. Zaten Sıla'da inat etmeden kafa sallayıp banyodan çıkmıştı.

"Dün gece Mehtap Halan aradı. Akşamüstü babaanneni yine apar topar hastaneye kaldırmışlar." Bir yandan annemi dinlerken diğer yandan avuçlarıma dolan soğuk suyla yüzümü yıkıyordum. "Doktorlar bu defa durumun ciddi olduğunu ve her şeye hazırlıklı olmak gerektiğini söylemiş." İşim bitince musluğu kapatıp doğrulurken annem askıdan aldığı havluyu bana uzattı. "Biz de babanla bu hafta sonu babaannenin yanına gidip hiç değilse birkaç gün refakatçi olalım diye düşündük.. Sıla'yı da yanımıza alacağız ama maalesef sen evde tek kalacaksın."

Yüzümü güzelce kuruladıktan sonra havluyu duvardaki askıya asarken "Kalırım, ne olacak ki?" diye mırıldandım. "Küçük çocuk değilim artık."

"Tabii ki küçük çocuk değilsin. Ama babaannenin durumuna göre oradaki işimiz uzayabilir, eğer durumu dedikleri kadar kötüyse kadını öylece bırakmak olmaz sonuçta..." Söylediklerine hak verircesine başımı salladım. "Olur da işimiz uzarsa senin için yemek olayını nasıl çözeriz onu düşünüyorum."

Annemin karşısına dikilip "Dert ettiğin şeye bak." diye söylendim. "Aç kalacak değilim ya. Kendi yemeğimi yapar yerim ben."

Annem, ellerini kaldırıp yüzümü avuçlarının arasına alarak sıkıntılı bir ifadeyle gözlerime baktı. Sanki baktığı şey pek sevgili oğlu değil de umutsuz bir vakaydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ritalin (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin