Eveeeeet yine bir bölüm ve bolca kaos. Fakat diğerlerinden tek bir farkla;
Bugün benim için çok özel bir gün. Çünkü bugün biriciğim, hepbiparanoya 'nın doğum günü. Bu güzel günün şerefine bu bölüm de benden sana armağan olsun bir tanem. İyi ki varsın, iyi ki doğmuşsun. Seni çoooook seviyorum 💜💜
Herkese keyifli okumalar <3
* * * * *
Bir kez daha hapşırıp yüzümü buruşturdum. Emir'in "Çok yaşa." diyerek uzattığı mendili alıp burnumu silerken başımı 'eyvallah' dercesine salladım.
"Oğlum şaka maka ölümsüzlüğü buldun lan."
Kendi yaptığı espriye yine kendi gülen Yağız'a göz devirerek baktım. Bugün aldığım 'çok yaşa'lar sayesinde ölümsüzlüğe erişebileceğimi sanmıyordum ama en azından bi' 150 yılı garantilemiştim sanırım. Zira sabahtan bu yana 30 küsür kez falan hapşırmıştım.
Arda elinin tersini alnıma yaslayıp ateşime bakarken burnumu çektim. Dün akşam Özgür'le güreşeceğim hevesiyle montumu çıkarmanın bedelini ödüyordum. Üşütmüştüm ve her yerim ağrıyordu. Yine de eğlendiğimi inkar edemezdim.
"Ateşin var biraz. Birinden ağrı kesici bulsak güzel olur."
"Sıkıntı yok, dayanabilirim." diye mırıldandım. "Biraz üşüyorum sadece." Zaten kaloriferin yanında oturmama ve üzerimde montum olmasına rağmen ara ara içim ürperiyor, üşüdüğümü hissediyordum.
Arda etrafına bakınıp Uraz'ın sırasının üzerindeki monta uzanarak eline aldı. "Al bunu da üzerine ört." diyerek bana uzatmıştı. Uraz'a ait olduğunu bildiğim montu elime alıp omuzlarıma yerleştirdim. Normal şartlarda Uraz'la aramız bozukken ondan ve eşyalarından uzak durmaya özen gösterirdim fakat şu an kendimle inat edemeyecek kadar üşüyordum.
Ayrıca bu mont da tıpkı Uraz gibi kokuyordu..
"Şu, üniversite tanıtım zımbırtısı bu dersti değil mi?"
Emir, Yağız'ı onaylayarak başını salladı. "Aynen, zil çalınca konferans salonuna ineceğiz."
Rehberlik hocası ve diğer birkaç öğretmen tarafından belli başlı bazı üniversiteleri tanıtmak adına hazırlanan bir sunum yapılacaktı ve bu ders tüm 12. sınıfların konferans salonunda toplanması icap ediyordu. Fakat benim çok daha farklı planlarım vardı. Sınıfta kalıp uyumak gibi. Çünkü her yerim ağrıyordu ve sürekli hapşırıyordum. Üstelik sunumda bahsi geçen hiçbir üniversite ilgimi çekmiyordu. Zira ben de tıpkı babam gibi bir subay olmak istiyordum.
Ve iyi bir subay olabilmenin ilk kuralı sağlıklı olmaktı.
Biraz sonra zil çaldığında Arda bana baktı. "Gelmemekte emin misin?"
Başımı hafifçe sallayıp "Eminim." diye yanıtladım onu. "Siz gidin, ben de hazır sınıf boşken uyumaya çalışayım. Yorgun hissediyorum."
Arda, başını sallayıp elini saçlarıma daldırarak hunharca karıştırdığında göz devirdim. "Bir şey olursa mesaj at veya çaldır."
"Tamam annecim." diye söylenip saçlarımı düzelttikten sonra parmak uçlarımı öperek Arda'ya doğru üfledim. Evde nasıl ki annemin biricik oğluysam okulda da Arda'nın biricik oğlu olduğuma dair yoğun şüphelerim vardı.
Sonunda sınıftaki herkes çıktığında rahat bir nefes alıp ellerimi şakaklarıma götürerek avuç içlerimle kafama baskı uyguladım. Şimdi de başım ağrıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ritalin (bxb)
General FictionSıradan bir kağıt bile en fazla yedi kez katlanıyor, sekizinciye izin vermiyordu. Ben ise bu günlere gelebilmek için o kadar çok şeye katlanmıştım ki, çevremdeki diğer her şeyin arasında ufacık kalmıştım. Bir kağıt kadar incelmiş fakat kimsenin parm...