19

161 12 158
                                    

Gri şehir, kasım ayını şanına en yakışır şekilde ağırlamıştı. Her ne kadar soğuk ve kasvetli havaları sevmesem de Ankara'ya en çok yakışan mevsim kesinlikle sonbahardı. Gece boyunca sağanak halinde yağan yağmur, sabaha karşı şiddetini azaltmış fakat durmamıştı.

Esen rüzgar içimi titretirken, ellerim cebimde, kararsızca okulun bahçe kapısına baktım. Yaklaşık bir dakikanın sonunda içeri girmek istemediğime kanaat getirince yolun karşısındaki -iki yıldır kepenkleri kapalı duran- dükkana doğru yürüdüm. Derse başlamadan önce hiç değilse bir sigara içecek kadar vaktim vardı.

Yağmurdan korunmak için dükkanın çatısına sığınıp cebimdeki sigara paketini çıkardım. Ardından çakmağımı almak için elimi cebime daldırdım ama bulamadım. Hafifçe çatılan kaşlarımla diğer ceplerimi aramaya devam ederken dün, okul çıkışında, çakmağımı Emir'e verdiğimi anımsayınca duraksadım.

"Ah salak kafa.." diye söylendim kendi kendime. "Bir işin de rast gitsin!"  Elimdeki paketi gerisin geri cebime koyacağım esnada duyduğum sesle kafamı kaldırdım.

"Bi' dal ikram edersen ateş veririm."

Muzip bir ifadeyle bana bakan Özgür'ü görünce kendimi gülümserken bulmuştum. "Tabii, buyur." diyerek hiç düşünmeden paketi Özgür'e doğru uzattım. "Günaydın bu arada."

Paketten çektiği tek dal sigarayı dudaklarının arasına yerleştirmeden önce "Günaydın." dedikten sonra cebinden çıkardığı çakmakla sigarasının ucunu yakışını izledim.

Benim aksime, Özgür, yağan yağmurun tadını çıkarmış gibi görünüyordu. Islandığı için birkaç ton daha koyulaşmış sarı tutamlar alnına özensizce dökülmüştü. O an nedense elimi dalgalı tutamların arasına daldırıp karıştırmak istemiştim. Bu garip isteği kafamdan hızlıca defederek dudaklarımı birbirine bastırdım.

Özgür, elindeki çakmağı bana doğru uzattığında çakmağı alarak kendi sigaramın ucunu tutuşturup sonra derin bir nefes çektim.

"Bileğin nasıl oldu?"

Özgür'ün sorusuyla dün olanlar aklıma geldiğinde sigaramı parmaklarımın arasına alarak dumanı üfledim. "Sayende daha iyi." Kanıtlamak ister gibi elimi kaldırıp bileğimi sağa sola oynattım. Özgür, müdahale etmeseydi, hiç yoktan birkaç gün bilek ağrısı çekeceğim kesindi ve ona doğru düzgün bir teşekkür bile edememiştim.

"Bu arada teşekkür ederim.." Dün, Uraz gittikten sonra Arda'nın karşıma dikilişini, ardından sahanın ortasında göt gibi kalışımı hatırlayınca duraksadım. "Hem bileğim için hem de yanımda olduğun için."

Oldukça mütevazi bir baş hareketiyle teşekkürümü kabul etti. "İyi olmana sevindim." 

Sigaramdan birkaç fırt daha çekip tekrardan Özgür'e döndüm. Yavaştan konuya girme ihtiyacıyla, "Bugün izinlisin değil mi?" diye sordum. Daha önce, laf arasında cuma günleri çalışmadığını öğrenmiştim.

Başını olumlu anlamda salladı. "İzinliyim, evet."

"Okuldan sonrası için bir planın var mı peki?"

Sigarasının ucundaki külü çırptıktan sonra "Yani..." diye mırıldandı, düşünceli bir ses tonuyla. "Spesifik bir planım yok. Neden sordun?"

İşte bu güzel haberdi. "Bugün benimlesin o zaman." dedim, emrivakinin dibine vurarak. "Seni biriyle tanıştıracağım."

Özgür, meraktan ziyade şüpheyle yüzüme baktı. "Kimle tanıştıracaksın?" diye sordu.

Omuzlarımı hafifçe silktim. "Orası sürpriz. Gidince görürsün artık." Sigaramın ucunda biriken külü çırptım.

Ritalin (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin