gece dört gibi beomgyunun hareket ettiğini hissedip uyanmıştım. bakmaya korktuğum için gözlerimi açmamıştım. birlikte yatmamızdan rahatsız olur muydu?
tam tersi olmuştu. korktuğum gibi gitmek yerine göğsüme yatmıştı. ben de gözlerimi açıp beomgyuyu izleyip geri yattım.
sabah uyandığımda şaşkın şaşkın bana bakan bir beomgyuyla karşılaşmıştım. bir süre bakışımıştık ve sonra beomgyu kendini yataktan atmıştı.
"ÖZÜR DİLERİM NASIL GELDİM BEN BURAYA SARILMIŞIM BİR DE ÇOK ÖZÜR Dİ-" hepsini iki saniyede söylemişti.
"SAKİN OL BEOMGYU BEN GETİRDİM SENİ BURAYA"
"nasıl"
"dün film izlerken uyuyakalınca seni yatağa getirdim. sonra giderken kolumdan tutup sen burda ben yer yatağı gibi şeyler sayıkladın. her kolumu çekişimde geri tuttuğun için de en son burda yattım. rahatsız olmamışsındır umarım..." başımı eğip konuşuyordum çünkü çok korkmuştum rahatsız olma ihtimalinden ama kafamı kaldırdığımda bambaşka bir beomgyuyle karşılaşmıştım: kıpkırmızı bir beomgyu.
"yok sen niye bana uydun ki niye rahatsız olayım asıl sen rahatsız olmamışsındır umarım o kadar sarıldım neyse sorun yok galiba ben bir banyoya gideyim evet görüşürüz" deyip koşarak banyoya gitmişti.
10-15 dakika sonra anca çıkmıştı. hala biraz kırmızıydı ve yanıma gelmek yerine kapının önünde dikiliyordu.
"eh benim gibi muhteşem biriyle aynı yerde yatabildiğin için şanslı birisin." deyip saçlarını savurmuştu. peki ben bunun altında kalır mıydım, hayır.
kalkıp beomgyuya doğru yürümeye başladım. beomgyu bunu görünce olduğu yerde kaldı ve iyice yakınına girdim. şu an aramızdaki mesafe az denilebilecek kadar azdı.
"sen de benim gibi mükemmel biriyle benim yatağımda yatabildiğin için çok şanslısın" deyip saçlarını karıştırdım. ve aldığım cevap karnıma bir tekme oldu.
ben karnımı tutarken beomgyu aradan sıyrılıp mutfağa doğru koştu. normalde ben de karşılık verirdim ve kavgaya dönerdi ama daha çok uzatmamak için yavaş yavaş arkasından gittim.
beomgyu mutfaktaki masaya oturmuş beni bekliyordu. ben de ona bakıp güldükten sonra kahvaltı yapmaya başladım.
uzun bir kahvaltı sefasından sonra bugün ne yapalım diye konuşmaya başladık.
"hava güzel gibi bugün dışarı çıkabiliriz."
"güzel dediğin hava 17 derece beomgyu."
"ne güzel işte."
"hayatımda senin kadar sıcak antisi görmedim."
"işte her şeyde ilkin ben oluyorum."
"tabii tabii."bir süre daha konuştuktan sonra ikimiz de hazırlanmış çıkıyorduk ki beomgyunun sadece paltosu olduğunu gördüm. bu soğukta hasta mı olmaya çalışıyordu bu çocuk?
"atkın nerde senin?"
"yok."
"beren?"
"yok."
"eldivenlerin?"
"o da yok."
"hasta mı olmak istiyorsun bu soğukta?"
"bir şey olmaz bana."
"geçen sene de böyle demiştin ve bir hafta yataktan kalkamamıştın"
"o bir kerelikti tamam mı"
"neyse bekle beni bakayım"gidip bere eldiven atkı ne varsa toplayıp gelmiştim. beomgyu başta takmamak için savaş verse de kazanamamıştı.
"ayıya benzedin"
"yuh öyle denir mi"
"ama pofuduk tatlı bir ayıya"
"teşekkürler?"
"bir şey değil canım" dedikten sonra öpücük atarmış gibi yaptım. o da yüzünü buruşturarak cevap verdi."ee nereye gidelim?"
"buraları sen biliyorsun götür işte bir yere"
"üşüdün değil mi?"
"hayır"
"titriyorsun"
"yoo"
"peki öyle olsun, gel metroya gidelim sana çok güzel bir kafe göstereceğim, çok güzel dorayakileri var"
"HADİ NE BEKLİYORSUN GİDELİM"
"DUR KOŞMA"