bugün...son günümüz.
en güzel günümüz olmasını istiyordum. şansımıza hava çok güzeldi, hala soğuktu ama güneş vardı en azından.
tam dışarı çıkmak için hazırlanmayı bitirmiştik ki kapı çaldı, taehyun ve hyuka gelmişti. dün dedikleri gibi biz dışarıdayken kedilere bakacaklardı.
"ad koydunuz mu?"
"minik 1, minik 2, minik 3"
"bravo çok yaratıcısınız"
"yeonjun uzun adlarını söylemesene. minbi minki minü koyduk adlarını"
"hadi çıkın gidin siz dayanamıyorum artık"
ve dışarı postalandık.
"nereye götüreceksin beni?"
"neresi olduğunu söylemeyeceğim ama çok mutlu olacaksın"
"dorayaki yediğimiz yere götürüyorsun yani?"
"bir kere de aklımı okuma ya"
beomgyuyla el ele tutuşarak metroya gittik ve yine el ele inip kafeye geldik. içeri girdiğimizde teyze heyecanlı heyecanlı yanımıza geldi ve ona kenetli ellerimizi gösterdim.
"ayy yeonjunum başarmışsın sonunda, çok sevindim"
"evet...sonunda" gülümsemeyle beomgyuya döndüm.
"bugün dorayakileriniz ve kahveleriniz benden! hadi geçin içeri, birazdan geleceğim yanınıza ki anlatın bana her şeyi"
kafenin bir köşesine geçtik ve teyzeyi beklemeye başladık. kahveler ve dorayakilerle geldiğinde beomgyu dorayakilere daldı ben de teyzeye her şeyin nasıl geliştiğini, nasıl sevgili olduğumuzu anlattım.
anlatmayı bitirince siz biraz yalnız kalın diye yanımızdan ayrıldı. buraya beomgyuyla sevgili olarak gelebilmek çok güzeldi, ne zamandır bunun hayalini kuruyordum.
"ne düşünüyorsun? gözlerin parlıyor resmen"
"buraya hep yalnız gelip seni teyzeye anlatırdım, şimdiyse beraber ve sevgili olarak geldik. çok duygusal benim için"
gülümseyerek karşılık verdi.
bir süre daha orda oturduktan sonra çıktık ve etrafta gezinmeye başladık. beomgyu takı satan bir dükkan görünce dışarda beklememi söyleyip içeri koştu. elinde iki tane kırmızı kurdeleyle geri döndü.
"bunlar ne için?"
"bilekliğini hala takıyor musum?"
"evet"
"tamam o zaman getirsene bileğini"
bilekliği dışarı çıkartıp beomgyuya uzattım. bilekliğini etrafına aldığı kırmızı kurdeleyi sardı. benimkisini bitirince kendi bilekliğini çıkardı ve kurdeleyi bilekliğe sarmam için bana verdi. bitirdiğimde gülümseyerek bilekliklerimize bakıyordu.
"bu kurdeleler ne için?"
"bileklikleri aldığımızda daha arkadaştık, bu yüzden arkadaşlığımızı simgeliyorlar gibi hissediyordum. bu kurdeleler de sevgili oluşumuzu simgelesin istedim"
"kurdele sonsuza kadar benimle kalacak" diyerek bilekliğimi gösterdim. beomgyu da aynısını yapıp ben de dedi.
biraz daha yürüdükten sonra yağmur yağabileceğini fark ettik ve hemen metroya gittik. yolda bir marketten şemsiye aldık, bu havada ıslanmak hiç iyi olmazdı çünkü.
şansımıza metroya gidene kadar yağmur yağmamıştı. bu sırada taehyun kedilerin uyuduğunu, hyukayla yağmur bastırmadan gideceklerini söylemişti. metrodan indiğimizde de yağmur yağmaya başlamıştı.
ne kadar yağmur yağıyor olsa sa eve yavaş yavaş döndük. ikimiz de bugünün bitmesini istemiyorduk. evin yakınlarına geldiğimizde adımlarımız daha da yavaşladı.
"son günümüzdü..."
"inanması çok güç geliyor"
"sanki hep böyle beraber yaşamışız ve bundan sonra da böyle olacakmış gibi hissediyorum"
"değil mi ben de öyle hissediyorum. her neyse, hemen yarın olmasa da ileride yaşantımız böyle olacak"
"beraber..."
"...üç kedimizle..."
"...sadece beşimiz..."
"çok güzel olacak"
"sabırsızlanıyorum"
evin tam önüne geldiğimizde ikimiz de durduk ve aynı anda birbirinizin dudaklarına yapıştık. bir süre öyle durduk ve sonrasında dudaklarımızı ayırıp alınlarımızı yasladık birbirine. bir süre de öyle kalıp ayrıldık ve gülerek eve girdik.
kurulanıp kahve yaptık ve battaniyelerimizle salona geçtik. önce en sevdiğimiz filmi izledik. sonra da acıktığımızı fark edip yemek hazırlayıp yine salona döndük ve ışıkları kapatıp mumları yaktık ve gecenin dördüne kadar yanımızda kedilerimizle sohbet ettik.
bu üç hafta içerisinde geçirdiğim en güzel geceydi.
bundan sonraki bölüm final :"