BÖLÜM 3

15.1K 678 314
                                    




Motivasyonum için oy vermeyi
Ve satır aralarına yorum yapmayı
ihmal etmeyin , kitabı düzenlemeye aldığım için satır aralarına yapılan yorumlar kaybolmuş maalesef, yine dolduralım oraları Lütfen !

Keyifli okumalar.🕯️




*NİKÂH*





Hayat, senaryoları yazarken bize sadece oynamak düşüyordu. Kendimizi yazar sanarken, bu hayatta birer oyuncu olduğumuzu unutuyorduk. Kader yazdıklarımıza parmak çalıp mürekkebi dağıtıyor, müdahale edip silgi ile sildiğimiz mürekkep, daha çok dağılıp bembeyaz sayfamızı mahfediyordu. İşte o zaman anlıyorduk, mürekkep silgi ile silinmez. Belki o mürekkebi kurumaya bıraksak, daha da karman çorman bir hale gelmezdi.
Ama ne yazık ki hayatımız gözlerimizin önünde kayarken müdahale etme gereği duyuyorduk ve daha da çıkmaza sürükleniyorduk.
Annemin dediği gibi razı gelsek belki de daha da çekilir bir hale gelirdi.

Akşam beni uyuturken defalarca kez 'Bir şey yapma. Onları kızdırma." Diye tembihlemişti. Onu dinlerken sesiyle uykuya dalmıştım.
Sabah yine onun sesi ile gözlerimi açarken karşımda duruyordu gözleri dolu dolu bana bakarken " Kalk son kahvaltımızı birlikte yapalım." Dedi üzgün bir tonda.

Başımı sallayıp yataktan doğrulduğumda
"Son değil! Olamayacak." Diye fısıldadım kendi kendime.

Bana yapma der gibi bakıyordu.
" Kendi canını hiç mi düşünmüyorsun? öldürürler seni. Karar verildi artık." Diye konuştu.
Başımı iki yana salladım. "Ne olursa olsun bu sefer hayatın yazdığı senaryoya ben parmak çalıp, mürekkebi bozacağım. Varsın sonunda ölüm olsun." Dedim. Banyoya geçerken.

Avcuma su doldurup, yüzüme  çırpıp kendime gelmiştim. Banyodan çıktığımda yanımda getirdiğim bol paça pantolon ve lacivert kazağı üzerime geçirdim.
Odadan çıktığımda herkes avluda kahvaltı masasındaydı. Annem hariç herkesin yüzünde gülücükler açıyordu.
Masaya doğru yürürken "Son kez gülün bakalım." Diye fısıldadım.

Helinin bakışları beni bulunca hemen önüne dönmüştü.
"Günaydın annem." Diyince geçip annemin yanına oturdum.
Öbürlerinin bakışları üzerimde geziyordu. "Bize yok mu?" Diye konuşan babamdı. He sana zıkkım var.
Bakışlarım onu bulduğunda omuz silkip önüme döndüm. "İnsan dili biliyorum ben." Dediğimde laf yerini bulmuştu.

Sinirlenmiş gözüküyordu. " Dua et son günün." Dedi.
Çayımdan bir yudum alıp yüzüne bakmadan cevap verdim. " Senin mi?
Evet, son günün." Duraksayıp tekrar devam ettim. " Hatta son kahvaltın." Dedim kendimden emin bir şekilde.
Amacım sinirleriyle oynamaktı.

"Kalk masada!" Diye bağırdı. Elini masaya vururken. Hiç oralı olmayıp kahvaltıma devam ettim. Kudursun sinirden.
"Sana diyorum, kalk. Hazer ağa gelecek git hazırlan." Diye devam etti.
Birkaç lokma daha ağzıma attıktan sonra ayağa kalktım elimdeki çayımla birlikte.
" Seni görünce iştahım kaçtı." Diye mırıldanıp arkamı döndüğüm sırada dış kapı çaldı.
Oğuz kapıyı açtığında içeri elinde silahı ile akın ve birkaç adam dalmıştı.
Şaşkınlıkla kapıya bakarken elimdeki bardak yere düşmüş tuzla buz olmuştu.
Akın ile dışarda buluşacağımızı planlarken akın planı kendi kafasına göre bozup buraya kadar gelmişti.
Hızlı adımlarla ona doğru yürürken o da bana doğru geliyordu. Adamlar babam ve Oğuzun başına silah dayamıştı.

Beni kollarının arasına çekip sarıldı.
"İyi misin?" Diye sordu. Ben hala şaşkın olduğum için onu cevapsız bıraktığımın bile farkında değildim.
Geri çekilip ellerinin arasına aldı yüzümü. Gözleri yüzümü incelerken
"İyi misin?" Diye tekrar sordu. Başımı sallamakla yetindim.

ZÜMRÜT TAŞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin