BÖLÜM 15

10.6K 579 132
                                    



Lütfen bölüme başlamadan önce yıldızı parlatın ve okurken satır aralarına yorum yapın.


Keyifli okumalar dilerim.🖤🦋







*APTAL MAŞA*













Hayatım boyunca babam olmamıştı. Evet, vardı ama varlığı ve yokluğu birdi. Hatta çoğu zaman babamın olmamasını bile isterdim. Belki daha az acırdı canım. Bazı insanlara bu saçma ve kötü bir düşünce olarak gelebilir ama yaşamayan hiçbir insan bilmez 'varlığın içinde yokluk' ne demek. Çocukluğum boyunca hatta bu yaşımda bile babası tarafından sevgi gören, şımartılan çocuklara hayranlıkla bakıyorum. Küçük Miray kıskandırdı o şanslı kızları, şimdi ise büyüdü ve hala özeniyor. Ne denir buna bilmem, dilsiz acı mı? Belkide.

Bir aydır aynı yastığa baş koyduğum adam bile bana bu denli yakın ve sevgi doluyken babam neden hiç sevmedi ki beni? Ağlaya ağlaya anlattığım geçmişim yüzünden bir kere bile bakışlarımı kaldırıp karşımda duran adama bakamadım. Kurduğum cümleler dile kuş kadar hafif gelsede yüreğe koca bir taştı. Taş büyüklüğünde çayır çayır yakan közdü.

"Böyle işte," dedim gözyaşları içinde omzumu silkerken " Benim hayatım böyleydi. Kaçarak okudum ben. Babam benimle gurur duyarak göndermedi okumaya. Seninle ilk karşılaştığımız gün benim kaçtığım gündü."

Hazer daha fazla uzak duramayarak beni kendine doğru çekip sıkıca sarıldı.
Bu hareketi beni daha çok ağlamam için tetiklediğinde kendimi tutamayarak hıçkırmaya başladım. Sanki yıllardır rahatlamak için bu anı beklemiş gibi dakikalarca Hazer'in omzunda ağladım.

Ben ağladım, o saçlarımı okşadı.

Ben ağladım, o öptü.

Ben ağladım, o sıcacık şefkati ile bana destek oldu.

Ben ağladım, o ağladı. En acısı da buydu ya.

Hazer Mirza ağladı.

Benim gibi bağırarak ağlamadı, aksine sessiz sessiz döktü gözyaşlarını. Ben görmedim ama biliyordum çünkü başını gömdüğü boynum ıslanıyordu. Gözyaşlarıma eşlik ediyordu.

Kaç dakika ağladım bilmiyorum ama sonunda hıçkırıklarım iç çekişlere dönüştüğünde hayatımda ilk defa bu kadar rahatladığımı hissediyordum.
Yirmi dört yılın birikimiydi bu, gözyaşlarım yirmi dört yıl için aktı. Gözyaşları ile bir saate sığdırdığım acının bedeli benden bir ömür çalmıştı.

Geri çekildiğimde ellerimi yanaklarıma götürüp hızlı bir şekilde sildim. Ağlamaktan başıma ağrılar girmişti, emindim ki yüzüm şuan ruh gibiydi ve gözlerim kan gölü.

"Ben..." Dediğimde yutkundum. Bunlara şahitlik etmesini istemiyordum. Kimsenin şahitlik etmesini istemiyordum ve kendimi açıklama yapmak zorunda hissediyordum.

Hazer, iki avcunu yanaklarıma yerleştirdiğinde baş parmakları ile gözlerimin altındaki ıslaklığı sildi. "Ben seni anlıyorum." Dedi içimi acıtarak. Pek yabancı sayılmazdı bu duyguya. Keşke sayılsaydın... "Kendini kötü hissettiğini de bilmiyorum. Daha önce sana gelemediğim için özür dilerim. Sana geç kaldığım için özür dilerim. Ben yaşadığın herşey adına senden özür dilerim. Bu kadar kötü geçen yirmi dört yılın için özür dilerim." Dediğinde başımı iki yana salladım. Onun bir suçu yoktu. Şehadet parmağı ile beni susturup devam etti.
"O akşam niye yardım istemedin benden, niye sana 'Akşamın yarısı burda ne arıyorsun?' diye sorduğumda söylemedin" Dedi. Kaçtığım o akşam onunla karşılaştığım zaman neden ondan yardım istemediğimi soruyordu.

ZÜMRÜT TAŞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin