BÖLÜM 16

9.9K 599 350
                                    

Lütfen başlamadan önce oy vermeyi ve okurken satır aralarına yorum yapmayı unutmayın. Beni mahper_i buradan takip edersiniz duyurulardan haberdar olabilirsiniz. Daha fazla uzatmadan keyifli okumalar diliyorum hepinize. ❤️🌸


Bölüm şarkısı;
Cem Adrian
- Gaziantep yolunda
...
İbrahim Erkal
-A bebeğim






*ROJA RÊŞ*





Miran abinin vurulduğu günün üzerinden koca üç gün geçmişti ve bu süreçte konaktaki güvenlik önlemleri artırılmıştı. Dışarıdaki adamlar etrafta kuş uçurtmuyordu ve Hazer'in emriyle bizi dışarıya çıkartmıyorlardı. Baran abi hayati tehlikeyi atlatsada ameliyatın büyüklüğünden dolayı birkaç gün daha hastanede doktor gözleminde tutulacaktı.

Yine kocamın yanımda olmadığı bir sabaha uyandığım için her ne kadar husursuz olsamda giyinip aşağıya indim. Ortalık sessizdi çünkü ev ahalisinin çoğu hastanedeydi. Kadriye hanım o gece yaşadığı rahatsızlıktan dolayı önlem amaçlı hastahaneye götürülmüş ve ne kadar hastanede kalmak için ısrarcı olsa da tekrar eve getirilmişti. Yaşından ve kalp rahatsızlığından dolayı günlerdir odasındaydı. Şimal yemeğini odasına götürüyordu. Çoğu zaman huysuzluk edip yemek istemese de ilaçlarından dolayı zorluyorduk. Yaşının verdiği huysuzluğun üzerine bir de Miran abinin acısı eklenince iyice işimizi zorlaştırıyordu.

Şimal, Kadriye hanımın kahvaltısını yukarıya çıkarttıktan sonra avluya geri döndüğünde birlikte mutfağa geçtik.
O, mutfaktaki masaya oturduğunda ben de kahve pişirmek için elime cezveyi aldım. Kahveyi görmem ile aklıma üç gündür doğru dürüst görmediğim kocam gelince istemsizce gülümsedim. Zamanında adama neler etmişim öyle. Aceba kahvene tükürdüm desem tepkisi ne olurdu? Herhalde beni cezveye koyup kahve ile boğardı.

Suyu ve kahveyi cezveye koyduktan sonra şekeri de atıp ocağa koydum.

"Kahveye gülücük saçanı da ilk defa görüyorum. Olaylardan dolayı tertemiz delirdin galiba yengecim." Diyen şimalin sesini duyduğumda ona döndüm. Normalde bana adımla seslenirdi, şuan neden yenge dediğini anlamasam da takılmak için yaptığını düşündüm.

Hak veriyordum ona bunları kim yaşasa delirirdi ama ben daha delirmemiştim.

Arkama döndüğümde muzipçe gülümsedim. Bu sırrı yalnız sırtlamak zorunda değildim ve ikizi ile ilgili olan bu sırrı onunla paylaşabilirim diye düşünüyorum. "Aklıma bişey geldi sadece, çok şükür daha delirmedim." Dedim. En azından şimdilik.

"Ne geldi?" Diye sordu merakla. Yüz ifademden de muzur birşey olduğu anlaşılıyor olmalıydı.

"Hiç," dedim omzumu umursamaz bir şekilde kaldırıp indirirken. "Bir ara ikizinin kahvesine bol köpük yapmıştım da, o geldi aklıma." Bir yandan kahveyi pişiriyor bir yandan sırıtmaya devam ediyordum. Gerçekten de çok kötüyüm. Biri bana böyle bir şey yapsa çıldırırdım herhalde. Neyse canım, ben böyle bir şey yaptıysam eğer; o da mutlaka hak etmiştir.

"Sakın," dedi yüzü dehşet bir hal alırken. Gözleri kocaman açılmıştı ve bu da yaptığım şeyi anladığını belli ediyordu.
"Sakın düşündüğüm şeyi yapmış olma." Sona doğru yüzünü buruşturmuştu. "Yaptın mı?"

Elim kaldırıp kulağımın arkasını kaşıdım. Yüzümde mahçup bir ifade oluşmuştu. "oldu öyle bir şeyler." Diye mırıldandım.

"Gerçekten Hazerin kahvesine tükürdün mü?" Hala inanamıyordu. Tamam tepkisine hak veriyorum. Çünkü şuan bende kendime inanamıyordum. O zaman Hazerden haz etmiyordum ve beni sinir etmişti.

ZÜMRÜT TAŞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin