-
Bir akşamüstü , rüzgâr ezip geçiyordu gencin saçlarını. Üşüyordu belki , parmak uçlarına baktı solmuşlardı. Hafifçe dokundu dudaklarına , hissizleşmişti. Belki de kalbiydi hissizleşen. Yalnızca soğukla hissizleşen dudakları , önemli miydi acıyla hissizleşen kalbinden? Onca şeye boyun eğmedikten sonra bir soğuğa büzüşecek hale gelmek gururuna dokunuyordu belki , ondan mıydı bu hırsı? Kapatmadı pencereleri , yüzsüzce esen rüzgâra inat açık tuttu hepsini. Ne içeriye dolan tozla kaşınan burnu , ne moraran dudakları , ne de sararmış parmak uçları bir sorundu onun için , tüm sorunu onunlaydı. Han Jisung ileydi.
Tüm siniri onun yüzündendi , gördüğü tüm zararlar onun yüzündendi. Yıpranmış kalbi onun yüzünden bu haldeydi. Acı çektirmişti ona , yüzünü göremediği her gün acıyla can çekişirken , defalarca ölmüştü Minho. Jisung yapmıştı ona bunları. Canını almadan , canını almıştı. Süründürmüştü onu aylarca. O da farkındaydı her şeyin , biliyordu Minho. Bilmediği tek şey nasıl bu hale geldikleriydi. Ayrı kalmazdı onlar , yapışık bir çiftlerdi. Şimdi neden böyle olmuşlardı. 3 ay demişti doktor , 91 gün , 2.191 saat , 131.487 dakika ve sayılamayacak kadar çok saniye. Delirirdi belki insan Minho'nun yerinde olsaydı. Ancak Minho bir gün bile umutsuzluğa kapılmamıştı. Bugün 3. ayın üstünden 121 gün geçmişti. Minho ayırt edemiyordu , gerçekliği kavrayamıyordu. Bilmiyordu , nereye ait bilmiyordu. Korkuyordu belki , Jisungun kayıplarından korkuyordu. Belki de hissizleşen kalbini yalnızca umuyordu , Minho biliyordu , hisleri her geçen saniye güçleniyordu. Ancak farkındaydı , bu onların sonuydu. Ve Minho çabalayamayacak kadar yorulmuştu.
Kalktı , saatlerce meydan okuduğu rüzgâra kaybettiğini kabullenmişti. İlerledi ve bir süre boş sokaktaki lambaları izledi. Yolunu aydınlattıkları birisi yoktu onlar için , bu sokak bomboştu ancak onlar yine de parlıyordu. Bir süreliğine sokak lambalarını kıskandı , onlar gibi parlayabilmek isterdi. Kapatmak için kalktığı pencereyi sonuna kadar açtı , sigarasını çıkardı usulca dudaklarının arasına yerleştirdi. Beyaz boş masasında duran çakmağına uzandı , sigarasını tereddütle yaktı ve derince içine çekti. Sokak lambası olsa böyle olmazdı diye düşündü , bir kişiyi kaybetse bile yanmaya devam ederdi belki. Hayatına bir kaç lanet okuduktan sonra içtiği sigarayı söndürüp aşağı attı. Pencereyi kapattı ve masasına ilerleyip oturdu.
Jisungsuz geçirdiği ayları sayesinde kazandığı bir alışkanlıktı bu , her zaman bloguna girer eski postlarını okur , yeni sevgilisine küfreder ve Jisungun görmemesini umarak çıkardı. Bilgisayarın açılmasıyla Minhonun üşüyen parmakları heyecanıyla ısınmış , artık ezberledikleri blogu tuşlamıştı. Minho ne göreceğini bilmiyordu , yalnızca o şerefsizin suratını görmemek istiyordu. Sayfanın yüklenmesiyle ilk önüne çıkan postu incelemeye başladı.
Jisungiehan
Bugün güzel bir gündü , sevgilimin durumunu soran herkese çok teşekkür ederim. Yalnızca küçük bir soğuk algınlığıymış boşuna çok endişelendirdim hepinizi. Lütfen düşünmeyin şu an ikimiz de çok mutluyuz. Bu fotoğrafı bugün çektim , su tatlı surata bakın."Neresi tatlı bunun? Bunda mı bulmuş bende bulamadığı aşkı!" Minho küfürler ederek bilgisayarını kapattı , telefonuna uzandı. Chandan gelen bir kaç mesaj vardı.
-
Chan
Minho lütfen buluşmaya gelir misin?
Aylardır ekiyorsun bizi biraz görüşelim artık.
Siktiğimin biraları aylardır evimde almam için o kadar ağladın gelmek zorundasın.Minho
Saat ve gün ver yaşlı bunak.Chan
Perşembe saat iki gibi seni alırım.
(görüldü)-
Aylardır kaçmaya çalıştığı arkadaşları , sonunda onu yakalamıştı. Artık gitmek zorundaydı. Bir bahanesi kalmamıştı en fazla 2 saat kalıp dönecekti , bu sekilde fazla konuşmazlardı değil mi?
Perşembe günü gelmiş , Chan kapının önünde beklemeye başlamıştı. Minho üstüne odaklanacak gibi değildi , bir eşofman ve önüne çıkan ilk tişörtü üstüne geçirmiş , sigarasını almış ve evden çıkmıştı.
"Sonunda dostum , yüzünü gören cennetlik!" Chan uzun zamandır görmediği dostunu özlemişti , Jisungun başına gelenlerden sonra görüşmemişler , konuşmamışlardı. Minhonun bir kaç ay içerisinde dönüştüğü kişiye şok olmuştu Chan. Suratı solmuş , gözlerinin ışığı gitmişti. Önceden ağzına sürmediği alkol ve tütün ürünlerini yanından ayırmamaya başlamıştı. İnanamamıştı Chan , önündeki bu kişi tanıdığı Minho muydu cidden? Çok değişmişti belki , ancak Minho her zaman Minhoydu. Bir kaç saniye üzüldü Chan , Minho bunları hak etmişti belki ama yine de üzülmeden edemiyordu.
Gergindi ikisi de ancak birisi sırlarını bilen üç kişiyle aynı ortama gireceği için , diğeri ise arkadaşının yapacaklarını bildiği içindi. Pişmandı ikisi de , ikisi de günahkâr olduklarının farkındalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blogger - Minsung
Hayran KurguBazı başlangıçlar , cidden başlangıç mıdır? Yoksa geç mi başlarız yarışmaya?