Medya; Caner (tabi gözükürse)
Çok beklettim farkındayım bu sebeple uzun bir bölüm olacak, keyifli okumalar.
✨
-Mirza'dan;
''Abi sakin olmayı dener misin?'' diyen Hakan'a ters bakışlar attım. Sabahtan beri aradığım her yer yüzüme kapatıyordu. Sinirlerim tepemde bitmesini beklediğim yolculuğa devam ettim.
Sakinleşmek için derin nefesler alırken bunun böyle olmayacağını anlamıştım. O an aklıma Akın'a dönmediğim geldi. Stresten aklımdan tamamen çıkmıştı. Muhtemelen o da müsait olmadığımı düşünüp ısrarcı olmamıştı. Onu düşünürken dudağımda beliren tebessüme engel olamadım. Sakinlemeye başladığımı hissederken ne yaptıklarını merak ediyordum. Saate baktığımda çoktan uyumuş olacaklarını düşündüm. Saat gecenin ikisiydi. Bu saatte Caner ayakta olabilirdi ama Aslan mutlaka uyumuştur diye düşünmeden edemedim. Erken kalkmak için geçe kalmazdı. Caner ise kaçta yatarsa yatsın bir şekilde erken kalkmayı başarırdı. Akın ise yorgunken küçük bir çocuk gibi son ana kadar direnirdi. Yaz akşamları uykumuz gelmediği için terasta oturur sohbet ederdik. Bazen okey de oynardık. Akın ile okey oynamak tam bir felaketti. Bebek gibi dursa da yenilince içinden canavar çıkıyordu. Üstelik taş çaldınız diyordu. Tam da bu saatlerde yaptığımız bir diğer güzel şey ise yıldızları izlemekti. Bana göre bir şeylere fazla anlam vermek veya vermemek diğerlerine nazaran daha belirgindi. Yıldızları severdim. Her baktığımda Aslan ile ilk zamanlarımız gelirdi aklıma. Birbirimize kapılmadan önce birimiz dünya diğeri ise yıldızdı. Bana kalırsa yıldız olan oydu. Ona uzaktan bakansa ben. Gökyüzüne dalmışken tanıdık gelen yol ile dikkatimi toparladım. Babam kaçta gelirsen gel yanıma uğra demişti. Gecenin bir körü bu sebeple yanında olacaktım.
Çocukluğumun geçtiği bahçeye baktığımda içimde sadece koca bir iyi ki vardı. Bu evde mahkum olmamayı iyi ki seçmiştim. Her şeye rağmen, aldığım her yaraya rağmen iyi ki pes etmemiştim. Bu ev başka birine belki yuva olabilirdi ama bana asla. Kendim olamadığım o kadar çok anım vardı ki bu evde. Çocukluğum sanki yabancı bir çocuğa aitti. Eve baktığımda çalışma odasının olduğu kısım aydınlıktı. Babam oradaydı muhtemelen. Yatak odalarının olduğu kısma kaydı gözüm ama karanlıktı. Annemin beni beklemesini beklemiyordum. Belki de haberi bile yoktu.
Korumalardan biri kapıyı açtığında eve girebilmiştim. Bir anahtara sahip değildim çünkü böyle bir isteğim olmamıştı. Bir iki kere teklif etseler de kabul etmemiştim. Bir eve girebiliyorsanız en azından benim için o evde size ait bir şeyler olmalıydı. Mesela sizin malınız olabilir, arkadaşınızın evi olabilir. Ama sizden bir şeyler mutlaka vardır. Benim için bu ev öyle değildi.
Odaya girdiğimda babamın düşünceli bir ifadeye sahip olduğu gözümden kaçmadı. Kendinden emin ve rahat durmuyordu. Demek ki durumlar basite alınamayacak kadar önemli bir noktadaydı. Otur demesini beklemedim. O da otur demedi. Direkt konuya girmek istediği aşikar bir şekilde konuşmaya başladı.
''Silahların yerini öğrenmişler.''
''Nasıl? Bulmaları imkansız diyordun.''
''Bulduklarına göre imkansız değilmiş. Bulunan yer benim adıma değil.''
''Kimin adına?''
''Senin.''
''Benim adıma? Benim adıma olan bir arazi var ve sen içini bir dünya silahla doldurdun öyle mi? Bir de buldular?''
''Senin üzerine olduğunu bilmiyorlar. Ama ihbar ederlerse baş tutuklu olursun.''
''O silahları ordan çıkar. Bir daha da benden habersiz benim adıma bir şeyler alma!''