1.4

4K 101 13
                                    


-Kabullenmek-

-

Akın'dan;

Siz hiç kanatları kırılmış bir güvercin gördünüz mü? Ben gördüm. Küçücükken ellerimin arasında eve getirdim ve tedavi ettim. İyileşirken her anını izlemeye çabaladım. Hayat mücadelesi veren her canlının bir başka anlamı vardı, bunu anlayabilmiştim o zamanlar.

Güvercini tedavi ederken babamın aslında yeniden kanadının kırılmaya müsait olacağını demesiyle aklımda o zaman neden tedavi ediyoruz ki diye çocukça bir soru belirmişti. Bana göre çocuksu olan bu soru aslında çoğu şeyin özeti değil miydi hayatta?

Güvercin bir kere kanatlarıyla sınanmıştı ve artık zayıflığı oydu. Aldığı darbelerden en çok etkilenecek bir noktaya sahipti. Kimse bilmese bile kendisi bunu biliyordu.

Kendimi o güvercin gibi hissediyordum. Kollarında hayat vermeye çalışan üç adam sevmiştim. Her biri çok özeldi. Her biri canımdan candı. Biri olmasa olmazdı.Ama ben şu an onlardan biriyle hiç olmamasını tercih edeceğim bir konuşma gerçekleştirmiştim.

Gerçekleri duymak ağır geldiğinde yalanları dinlemeyi tercih ederiz. Ben de bana ağır gelen gerçeklere kulaklarımı kapamak istiyordum. Keşke gerçekten yapabilseydim ve o masadan kalkmak yerine sakinliğimi koruyabilseydim.

Sizi siz yapan her şeyin bir hikayesi vardır. Eskiden olsa belki de bu kadar hassas olmazdım bu konulara. Sahi insanlar başlarına bir şeyler gelmeden çoğu şeye duyarsız olmaz mı?

Başıma gelen onca felaket olmasa gerçekten duyarlı olur muydum Mirza ve yaptıklarına? Belki evet, belki hayır. Ama bunu bilmek imkansız. Elimde olan şu andı. Duyduklarımı hazmetmek için odamıza gelmiştim. Onlardan kaçıp yine onlarla dolu odaya gelmem çok ironik bir durumdu ama takılmam gereken bu değildi.

Atlatamadığım travmalarımın esiriydim yıllardır. Bitmek bilmeyen kabuslarımın sebebi tam olarak silahlardı. Aklımdan bir an olsun çıkmayan o anlar yeniden canlanıyordu adeta.

Bu noktaya kolay gelmemiştim. İyileşmek için dahi kendime şans vermem neredeyse iki yılımı almıştı. Onlarca, hatta yüzlerce seans, çeşitli antidepresanlar ve ilaçlar bu süreçte yanı başımdan asla ayrılmamıştı.

Tükenmiştim ve yine aynı duygular ruhumu aralıyordu. Mutlu ve güzel giden bir hayata sahipken ardında olanlara bakmak istememiştim belki. Herbirinin geçmişinde bir hikaye olduğunun farkındaydım ama Mirza her zaman en yaralı olup susanımızdı. Kanatları altına aldığı bizleri korumak için çırpınıp dururdu.

Surat ifadesi aklıma geldikçe yerimde daha da küçüldüğümü hissettim. Bana dürüst davranmamıştı. Bu kırsa bile verdiğim tepki ortadayken sebebini anlamak zor değildi. Mirza bu tepkiyi vereceğimi bildiği için olabildiğince geç söylemişti. Anlamak zor değildi ama ben bunca zaman hiçbir şey görememiştim. Bu da garipti. Yanında defalarca bulunmuştum. Korumaları, çevresi hep karanlık bir aura elbette vermişti ama Mirza'nın kendisi de karanlıktı. Çevresinde neşe saçan adamlar aramak ya da beklemek garip olmaz mıydı?

Dışarıya ördüğü duvarları bizimle aşan birinden bunları beklemek doğru olmazdı. Ben de beklememiştim. Diğer ikisine diyecek bir şeyim zaten yoktu. Benim tepkimden korksalar dahi Mirza'nın anlattıklarınk hazmedebilmişlerdi.

Buna kızmaya hakkım yoktu ama kabul ettim dememi beklemelerine kızabilirdim.
Çünkü bu işlerde olmasını istemiyordum. Bu şekilde olmazdı. Denize düşüp yılana sarılmak gibi hissettiren bir ilişki istemiyordum.

Korkumun bana hayat olmasıydı bu. Benim gibi biri için bu zordu. Çok zordu. Kabullenme konusunda belki de içlerinde en fazla zorluk yaşayan benken nasıl bir yaklaşım göstermeliyim bilmiyordum.

İçimdeki kasvete karşı direnecek gücüm yoktu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığım sıra kapı açıldı ve içeri Aslan girdi. Kriz anlarını en iyi yöneten o iken diğer ikisinin gelmeyeceğini tahmin etmek zor değildi.

Yanıma ilerleyip sarılmak istediğinde ne ittim ne de tepki verdim. İçimdeki duygu karmaşası sanki beni esir etmiş gibiydi.
İçimden bir şey yapmak gelmiyordu. Ruhum taşıyordu sanki bedenimden.

Ben mutluluk için yeterince bedel ödememiş miydim? Neden şu an mutluluğum bozuluyordu?

Lanet bir insan olduğumu fısıldayan sese karşı kayıtsız kalmaya çalışmıştım. Aslan boynumu öperken ona odaklandım ve sonunda tüm fırtınalara rağmen limanıma sığındım.

Tereddütsüz beni saran kollarıyla kucağındaki yerimi almıştım. Benim bu dünyadaki tüm varlığım onlardı. Tepkilerim ne kadar boktan, gereksiz ve salakça olursa olsun beni sevecek tek kişi de onlardı. Sakinleşmemi ister gibi saçlarımı sevmesine izin verdim. O okşadıkça ruhumu saran kasvet sanki yavaş yavaş bedenimi terk ediyordu.

Üzerimdeki yük ağırlığını kaybederken daha fazla ona sindim ve kokusunu içime çektim.

''Ne düşünüyorsun bebeğim?'' kulağıma gelen yumuşak sesle elimi yakasına götürdüm ve destek almak istercesine kavradım.

''Aslan, bu işlerden uzak dursun.'' diyerek kendimce tepkimi verirken Aslan'ın elleri saçlarımdan belime inmişti. Belimde gezinen elleri ile mayışmak istercesine kıpırdanmıştım.

Beni nasıl etkisi altına alacağını bilen bu adama karşı savunmasızdım ve buna direnecek hiçbir şeye sahip değildim. Beni mayıştırıp kendi kokusuyla sakinleştiren Aslan'a ayak uydurdum ve sonunda o da konuşmaya başladı.

''Mirza yaşadığı hayatı seçmedi. Hepimiz gibi.'' dediğini içten bir şekilde onaylasam bile bunu belli etmedim. İstemiyordum. Yanımdaki adamın korku duyduğum işlerle var olmasını istemiyordum. Sakince yerimde doğrulduğum sıra Aslan göz göze geldiğimiz an dudaklarıma kapandı.

Bunu beklemediğim için karşılık veremesem de öpücüğünü uzun tutmuştu. Geri çekildiğinde alnımdan öptü.

''Biliyorum sevgilim, korkun yanı başındayken huzurlu olamazsın ama seçim yaparsa, ölüm peşini bırakmayacak.''

Gözlerindeki çaresizlik karşında ne diyebilirdim? Hiçbir şey.Kabullen demiyordu ama kabullenmezsem ne olacağını söylüyordu.

Onu kaybetme fikri bile göz pınarlarımdan akan yaşlara sebep olurken, ölümüne nasıl dayanabilirdim?

Dayanamazdım. Göz yaşlarımın akmasına izin verdim. Mirza belki de benden ilk defa bir şeyi kabullenmemi istiyordu. Onu kabul etmem için uğraşmamı istiyordu.

Dudaklarımda hissettiğim tuz tadına aldırmadan alnımı Aslan'ın omzuna dayadım.

''Her koşulda severim derken bu koşul da dahildi.'' dediğimde Aslan saçlarımdan öptü.

''Ne yapacaksın peki şimdi? Konuşacak mısın yanına gidip?''

''Konuşmam anlamsız. Kabulleneceğim.''

Aslan'ın sesi çıkmazken sessizlikle kalbimi dinlemeye çalıştım. Mirza'ya sarılıp dudaklarında soluklanmak isteyen tarafım şu an her şeyden daha baskın bir güce sahipti. Bunu hissedebiliyordum.

-

Akın, üzümlü kekim🥺

-Ayaz

ELEZZ-GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin