1.1

5.8K 131 15
                                    



- Geçmeyen Geçmiş -


-

Boğazımda hissettiğim el ile sinirle gözlerimi yumdum. Bu durumdan nefret ediyordum. Her seferinde aynı şeyleri yaşıyor olmak sinirimi bozuyordu.Boynumu sıkan elin beni atarcasına itmesiyle sırtımı duvarın sivri kısmına çarptım. Kemiğimin sırtıma battığını net bir şekilde hissetmiştim.

Gözlerimi kapatıp elimden bir kaza çıkmaması için içimden ona kadar saydım. Lanet bir durumdaydım. Dudağımın kenarından akan kan sonunda çenemi de geçti. Duyduğum çığlık sesiyle gözlerimi sıkıca yumdum. Bakmak istemiyordum. Görmek istemiyordum. Neler olup bittiğini görürsen zihnim tekrar ediyordu.

Annemin çığlık sesi artmaya devam etti. Engel olmak istedim tüm bu yaşananlara, içinde bulunduğumuz bu hayatta olacaklara engel olmak istedim. Daha fazla görmemezlikten gelemedim ve gözlerimi açtım. Sesler kulağımda çınlıyor net anlaşılmıyordu. Gözüme ilişen silahla kendime geldiğimi hissettim. Ama bu sefer korkuyordum. Titreyerek yerimde durdum. Sesler artmaya ve anlam kazanmaya başladı.

''Para ver! Altınlarını ver! Olduğunu biliyorum!'' abimin anneme silah dayayarak dediği sözler kalbimi acıttı. Ne zaman bu hale gelmişti benim abim? Neşe saçan, bir dediğimizi iki etmeyen adam ne ara silah ile eve girer olmuştu? Bana kıyamayan, üzerime titreyen, küçükken yok parasıyla bana çikolata alan abim şimdi nasıl bu kadar acımasız ve gözü kör olabilirdi?

Aklım almıyordu ancak aklım alsa dahi ruhum almayacaktı. Annem korkuyla bakıyordu can verdiği bedene. Gözlerindeki duygu tarif edilemez bir okyanustu o an benim için. Çaresizlikle paranın yerini söyledi. Abim odadan çıktığında ikimiz kalmıştık. Gözlerini odadan çıkan abimden çekip bana çevirdiğinde bakışları kanayan dudağıma kaydı. Büyük bir telaşla yanıma geldi. Hasar kontrolü yapıyordu. Derin bir iç çektiğinde yaralarımın büyük olmadığını düşündü sanırım.

Ama asıl kanayan yara içimdeydi benim. Yaşadıklarımın üzerimde bıraktığı izlerdi. Yaralarımın iyileşeceğini ben de biliyordum. Bundan yana bir şüphem yoktu. Endişe duyduğum fiziksel yaralarım değildi. O an bunu demek istedim. Anne, ruhum kanıyor demek istedim. Ama diyemedim.

Kapının sertçe çarpılmasıyla abimin evden çıktığını fark ettik.Kapıyı sertçe vurup gitmişti. Odaya baktığımda geriye kaymış koltuğu gördüm önce. Sonra yere itilmiş küçük masamızı. Ayağı kırılmıştı. O masada ders çalışmayı severdim. Artık çalışamayacaktım. Takılmadım, gözlerim odayı turlamaya devam etti. Kırılan vazoyu gördüm. Babamın anneme hediye getirdiği vazoydu bu. Yıl dönümlerinde çiçekle gelmişti.

Annem on senedir özenle korurdu o vazoyu. İçimin daraldığını hissettim. İçime çöken kasvetin nedeni özlemdi sanırım. Anlamak için uğraştım. Sonunda özlem olduğuna karar verdim. Babamı özlemiştim. Çok olmuştu gideli, beş yıldan fazlaydı. Babasız kalışım altıncı yılına doğru gidiyordu kısaca. Abim babam olsaydı böyle olur muydu diye sordum içimden. Olmazdı. Babam  varken sorumluluğu çocuk olmak olmuştu. Babam yokken ise ister istemez sorumlu bir çocuk oldu. Annem böyle olsun istemezdi. O da bu yolda yorgundu, yıpranmıştı. Ama abim başka bir boyuttu.

Ne ara elimizden kaydığını anlamadığımız bir yıldızdı adeta. Odanın dağınık ve savaş alanı gibi olması daha da kötü hissetmeme sebep oldu. O ara fark ettim. Annem dudağımdaki kanı siliyordu. Acısa da şu ana kadar fark etmemiştim.

''Akın, sen odana git oğlum. Hallederim burayı ben. Yemeği de öyle yeriz.''

Normalmiş gibi davranıyordu. Sesindeki hüznü, acıyı saklıyordu. Sanki bana yansıtırsa bu gerçekliği o zaman daha fazla yaşarmışım gibiydi. Haklı olduğunu biliyordu. Kafa salladım. Yanağımda gezinen elini çekti ve şevkatle baktı.Abim ona el kaldırmaya da başlamıştı. Sağa sola savururken o da benim gibi zarar görüyordu. Morarmış bileğine ilişti gözlerim. Abimin el izi vardı ince bileklerinde. Durdurmaya çalışırken aldığı hasardı bu. Daha ne kadar direnebilirdik bilmiyordum.

Odaya girdiğimde sessizce yatağıma uzandım ve bugünlerin bitmesini diledim. Bugünler bitecekti. Anneme güzel bir hayat sunacaktım. Abim düzelmezse o hayatımızda bizden uzak olacaktı.

Büyüyünce her şey düzelecekti...

-

Akın'ın sayıkladığını duyan Aslan yine kabus gördüğünün bilincinde yanına gitti. Yanaklarına hafifçe vurarak Akın diye seslendi. Tüm seslenmelerine rağmen Akın'dan bir tepki alamamıştı. Nefesleri hızlanan bedenle endişesi iki katına çıkmıştı. Kötü şeyler gördüğüne emin olduğu için telaşı da giderek artmıştı. Caner endişeli bir şekilde içeri girdiğinde sayıklayan beden ile ne olduğunu anlamıştı. Banyoya ilerleyip soğuk suyu açtı ve Aslan'ın Akın'ı suya yavaşça değdirmesini izledi. Bir yandan elini tutuyor, kendine gelmesi için çeşitli şeyler diyordu.

Akın aniden irkilerek gözlerini açtığında soğuk su ile üşüdüğünü hissetti. İçi titremişti resmen. Suyu ılık tarafa çeviren Aslan ile vücudunun rahatlaması bir olmuştu. Caner endişeli bakarken Aslan rahatlamıştı. Akın'ın kabusları ağır oluyordu. Travmalara bağlı kabuslar olduğu için hemen kendine getiremiyorlardı. Her ne kadar psikolojik destek almış olsalar bile işin Akın da bittiği bir gerçekti. Aslan Akın'ı soyarken Caner de havlusunu getirdi. Çıplak teninden sıcak suyun akmasına izin verdiler.

Ardından havluya sarıp yatağa geri götürdüler. Bu süre zarfınca Akın konuşmamış sessizce durmuştu. Hala aklında dönen gördüğü kabusun gerçekçi etkisiydi. Kabusu yaşarken yeniden orada olduğunu sanmıştı. Yaşadığı bu dünyanın hayal olup oranın gerçek olduğunu düşündü bir an. Yanağında hissettiği dudakların sıcaklığı hayal olamayacak kadar sıcakken dolan gözlerinden bir yaş aktı.

Caner elini sıkı sıkı tutup geçti diye fısıldıyordu. İkisinin ortasında güvende hissediyordu. Boynuna sinen Aslan iyi gelmişti. Öpüp sevmesine ihtiyacı vardı. Caner ise saçlarına minik öpücükler bırakıp geçtiğini demeye devam etti. Ara sıra bileklerini de öpüyordu.

Güne böyle güzel başlamak planları arasında asla yoktu oysaki...

-

Yazarınız ölmedi arkadaşlar. Sadece ders çalışıyor''(

-Ayaz

ELEZZ-GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin