Kavga

37 8 2
                                    

Doruk'un arkasından koşmama rağmen ona yetişememiştim. Bir anda sinirle uzaklaşmıştı yanımızdan. Defne de bunu fırsat bilip peşinden gitmişti tabi ki. Rüzgarın sesiyle duraksadım. 

"Lal, iyi misin, neler oluyor?"

 Biraz bekledikten sonra cevap verdim "Doruk bizi öyle görünce sinirlendi, anlamadım" Acaba kıskanmış miydi? Yok canım daha neler niye kıskanacak ki beni. İyice saçmalamaya başlamıştım. Acaba Rüzgar ile aralarında bir sorun mu vardı. Sormadan edemedim. "Rüzgar bir şey sorabilir miyim?"

 "Tabi buyur" diye yanıtladı beni. 

"Doruk ile aranızda bir problem mi var? İkinizde birbirinizden pek hoşlanmıyorsunuz gibi." Gerçekten öyleydi. Onları ilk gördüğümden beri kanlı bıçaklı gibilerdi. 

"Yani birbirimizi pek sevmeyiz. Doruk biraz tuhaf birisi. Kendinden başka kimsenin iyi olmasını istemiyor. En iyisinin hep kendi olduğunu düşünüyor ama yanılıyor" diyerek sırıttı.

 Yanından uzaklaştım ve Doruk'u aramaya koyuldum tekrar. Hiç öyle birine benzemiyordu Doruk. Belki de yanılıyordum. Gerçekten öyle biriydi. Kafamdaki sorularla okulu aramaya devam ettim. En sonunda müzik odasına girdiğimde Doruk'u müzik dinlerken buldum. Başında kulaklığı ile müzik dinliyordu. Başındaki kulaklığı çıkardım. 

"Doruk sabahtan beri seni arıyorum neredesin?" diyerek başladım konuşmaya. 

Doruk ise yüzüme bile bakmıyordu. "Sen beni önemsiyor musun ki Lâl? Her teneffüs Rüzgar ile beraber gezmekten benim yokluğumu hiç fark ediyor musun ki?" diyerek trip atar gibi konuştu. Şok içinde bakakalmıştım Doruk'a. Oysa Rüzgar'dan çok Doruk ile geçiyordu günlerim

 çoğunlukla. Bu yaptığı kıskançlıktan başka bir şey değildi. Bu yaptığı çocukluktu. Çocuk gibi trip atıyordu bana. Sinirle konuşmaya başladım. "Doruk farkında mısın bilmiyorum ama bu okula geldiğimden beri en çok seninle vakit geçiriyorum. Bu yaptığın gerçekten çocukluk. Rüzgar da benim arkadaşım sen de. Bu neyin tribi anlamıyorum"

 "Çünkü" diyerek başladı Doruk. Ses tonundan sinirli olduğu belliydi. "Çünkü Rüzgar ile vakit geçirmeni istemiyorum Lâl. O iyi birisi değil ve sana zarar vermesinden korkuyorum."

Duyduklarım karşısında şok olmuştum. Rüzgar da Doruk için aynı şeyleri söylemişti. Kime inanacağımı şaşırmıştım. Ağır adımlarla koridora doğru ilerledim. Doruk'un arkamdan geldiğini hissediyordum. Okulda kimse yoktu. Sadece ben, Doruk ve Rüzgar vardı. Bahçede de birkaç kişi vardı. Kapıya doğru koştuğumda omzumda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde bu gelen Rüzgar idi. 

"Lâl nasılsın? İstersen seni ben bırakayım eve" Cevap bile veremeden arkamda başka bir ses hissettim. Bu gelen ise Doruk idi. O kadar öfkeli duruyordu ki aldığı nefesten belliydi. Hiç anlamadığım bir şekilde ve beklemediğim Bir anda birden Doruk Rüzgar'ın yüzüne doğru yumruk attı. Rüzgar'ın burnu kanıyordu. Ne kadar ayırmaya çalışsam da durmuyorlardı. Rüzgar'ın yumruğuyla Doruk yere düştü. Dudağının kenarından kan akıyordu. "Yardım edin!" diyerek bağırmaya başladım. Neyse ki sesimi duyan bir kaç kişi yardıma koştu. Uzun bir uğraş sonucunda ayırmayı başarmışlardı. Sinirle konuşmaya başladı Doruk "Bir daha bu kızla beraber görmeyeceğim seni. Görürsem sonunu sen düşün"

 "Kiminle beraber olacağımı sana sormayacağım Doruk. Ve inan dediklerinin hiçbiri umurumda değil."

 Rüzgar cevap verdikten sonra arabasına binip uzaklaştı. Doruk ise beni kolumdan sertçe tutup arabasına bindirdi. "Ne yapmaya çalışıyorsun Doruk?" diyerek öfkeyle bağırdım. Cevap vermeden arabayı sürmeye başladı. Dudağının kenarı kanamaya devam ediyordu. Eliyle silmeye çalışsa da hala kötü görünüyordu. "Doruk dudağın çok kötü gözüküyor. Hadi hastaneye gidelim" diyerek teklifte bulundum. Cevap vermeden arabayı sürmeye devam etti.

Yaklaşık beş dakika sonra lüks bir villanın önünde durduk. Doruk'un evi olduğunu düşünmüyordum. Dışı ona benzemiyordu. Doruk yaklaşarak kapımı açtı. Eve doğru yürüdük ve Doruk cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. 

Eve girdiğimizde ev siyah tonlarıyla döşeliydi. Neredeyse her odada siyah bir eşya vardı. Çok asil duruyordu gerçekten. "Otur" diyerek koltuğu işaret etti Doruk. Yavaş adımlarla yürüyüp oturdum. 

Kısa bir aradan sonra Doruk elinde iki fincan sıcak çikolata ile yanıma geldi. Uzun bir süre öylece oturduktan sonra Doruk konuşmaya başladı. "Bugün olanlar için özür dilerim Lâl."

"Çok korkuttun beni Doruk." diyerek cevap verdim ona. 

"Korktuğunu hiç düşünmemiştim gerçekten. Tekrardan çok özür dilerim Lâl. İnan bana seni üzmek en son istediğim şey. Bugün olanları unutup sıcak çikolata içmeye ne dersin?" diyerek gözlerimin içine uzun uzun bakıp güldü. Bende aynı tepkiyi vererek kupayı elime aldım. Sıcak çikolata gerçekten iyi gelmişti.

"Burası senin evin sanırım değil mi?"

"Evet benim evim. Canım sıkıldığı zaman bu eve gelirim genelde." diyerek yanıtladı beni. O anda aklıma bir şey geldi. Doruk'un dudağı gerçekten kötü görünüyordu. "Çok acıyor mu?"
"Biraz." dedi. 

"Pansuman malzemeleri var mı ben yapabilirim." diyerek devam ettim."

 Olur, var getireyim" diyerek ayağa kalktı. Yaklaşık 2 dakika sonra elinde pansuman malzemeleriyle yanıma geldi. Dudağının kenarına doğru ağrı kesici krem olduğunu düşündüğüm kremi sürdüm. Sonra minik bir yara bandı alıp kanayan yerine doğru yapıştırdım. Derken Doruk'un gözlerini bana bakarken buldum. Uzun bir süre böylece birbirimize baktık. Gözleri çok güzeldi Doruk'un. Kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp kendimi geri çektim. 

Ne oluyordu böyle? Bir anda Doruk'tan etkilenmiştim sanki. Yavaş yavaş gözlerimin kapandığını hissettim. Gözümün önüne Doruk'un gözleri geldi yine. Masmavi denizi andırıyordu. Git artık dedim kendi kendime. Etkilenmek istemiyordum. Çünkü bir kere o hatayı yapmıştım ve sonu kötü olmuştu. Sevmekten korkuyordum. Bu yüzden sevmeyecektim kimseyi. İstemiyordum kimseyi hayatımda. Ama bu bir yanılgıydı. Yanılıyordum...

DUYGULARIN RENGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin