iki

2.6K 86 29
                                    

dorukhan.

Yanlışlıkla olan bir aramanın beni bu denli heyecanlandırması,tekrar arama isteği oluşturması oldukça şaşırtıyordu.

Telefonumda gördüğüm o numaraya basarsam, tanımadığım o kişinin akıcı konuşması ve zarif ses tonunu tekrar duyacaktım. Fakat bahanem ne olacaktı?

Bahaneyi o an uydururum diye kendimi geçiştirip numaraya tıklayacakken, elektriklerin gidip tüm sokak lambalarının sönmesi ile şarjımın bitmesi bir oldu. Akşam karanlığından dolayı içeri girdim ve bu aramayı aklımın bir köşesine yazarak sohbete katıldım.

yazar

Dorukhan'ın Trabzona gelmesinin, yani tanımadığı o kadını aramasının üzerinden 5 gün geçmişti. Beş günde takım antrenmanlarına katılmış, kolayca uyum sağlayıp evine yerleşmişti.

idil.

Tekrar yorucu iş hayatıma, İstanbul'a geri dönmüştüm. Yoğunluktan kendime bile vakit ayıramadığım iş yerime geri dönmüş, bana iyi gelen karadeniz havasından eser kalmamıştı.

Türkiye'nin her bölgesinde bulunan bir tercümanlık bürosunda çalışıyordum. Her ne kadar yoğunluktan dolayı elemana ihtiyacımız fazlasıyla olsa da, şirketi zarara uğratanlar hiç acınmadan atılıyordu.

Annemden kalan mirasım sayesinde oldukça iyi bir geçimim vardı, lakin işimi sevdiğim için atılmak istemezdim.

İşten gelir gelmez kendimi yatağa atıp, dağınık odama bakmıştım. Kabaca odamı toparlayıp rahat kıyafetler giydim. Alt kata inip mutfaktan soğuk kolamı aldım ve kendimi koltuğa attım.

Aklıma 5 gün önceki arama geldi, 15 yıldır kullandığım hattım ilk defa yanlış bir aramaya şahit olmuştu.

Öylece numaraya baktım, sonunda 26 vardı. Memleketim olan Eskişehir'in plakası olduğunu fark edince gülümsedim, telefonumu kitleyip televizyon kumandasından rastgele bir kanal açtım.

Bir spor kanalı açılmıştı, spor takip etmeyi severdim. Hatta çok küçüklüğümde babam ile Beşiktaş maçlarına gidermişim. Fakat şu aralar NBA takip ediyordum.

Ekranda, üzerinde Trabzonspor amblemi olan bir oyuncu çıktı. Beyaz boyalı saçları ve şen şakrak halleri ile oldukça dikkat çekiyordu. Koltuğumun bir köşesinde duran iki haftalık cipsimden ağzıma atıp, kolamdan da bir yudum alıp programı izlemeye devam ettim.

O sırada hem Eskişehirli olan, hem de Beşiktaş'ın eski futbolcusu Dorukhan kadraja girmişti. Yavaşça elindeki buzlu su şişesini adı Berat olan çocuğa doğru yaklaştırıyordu. Berat her şeyden habersiz ciddiyetini koruyarak konuşurken, Dorukhan aniden suyu kafasından aşağı boşaltıp kaçmaya başladı.

Son zamanlarda futbolu takip etmesem bile, bu ikili bana 2020-2021 senesindeki Rosier-Dorukhan ikilisini hatırlatmıştı.

Televizyonu kapatıp odama doğru çıktım, yakın arkadaşım Melis'i aramak için arama geçmişime girdim. Melis'in isminin üzerine tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm.

Çaldı, çaldı, çaldı..

Sonunda telefon açılmıştı.

"Kızım niye açmıyorsun telefonu? Hadi anladık tatildesin geziyorsun tamam. Yine de bana zaman ayırmayıp üstüne üstlük telefonu açmaman biraz kırıcı oluyor kusura bakma."

Melis'in bu dediklerime kahkaha atması gerekirken, bir erkek kıkırtısı duymuştum.

"Yok artık Melis, ben sana demedim mi daha ilk günden kimsenin odasına gitme diye. Allahtan çantana ertesi gün hapı koydum gizlice. En ön gözde siyah kapta bak."

"Öncelikle günaydın, ismini bilmediğim hanımefendi. Fakat aradığınız numara Melis'e değil bana, Dorukhan Toköz'e ait. Yanlış aradınız sanırım."

Duyduklarım işe şoka girdim, hemen telefon ekranıma baktım. Numaranın sonunda 26 hanesini görmem ile içimden küfür etmem bir oldu. Melis'in ismine tıklayacakken parmağım numaraya değmiş olmalıydı.

"Çok çok özür dilerim Dorukhan Bey, dün beni yanlışlıkla aramıştınız sanırım. Ben arkadaşımın numarasına tıklayacakken sizinkine değmiş olmalıyım."

"Hayır sorun değil, ayrıca bey demenize gerek yok.." ne diye hitap edeceğini sorarcasına duraksadı.

"İdil, ismim İdil."

"Evet İdil, dediğim gibi bey demene hiç gerek yok. Ben de seni yanlışlıkla aramıştım,bir nevi ödeşmiş olduk."
dedikten sonra ufak bir kahkaha patlattı.

"Ayrıca yakın arkadaşının çantasına ertesi gün hapı atman hiç etik değil."

Söylediğim şeyler aklıma gelince avucumu alnıma vurdum, ve ben de rezilliğime gülmeye başladım.

"Gerçekten özür dilerim, artık birini aradığımda önce alo diyip, sonra konuşmam gerektiği hakkında ders çıkardım."

"Özür dilemene gerek yok, antrenmanıma ara vermiş ve sıkılmış boş boş otururken neşemi yerine getirdin teşekkürler."

Ağzımı tutamadım ve pot kırdım.

"Berat'ın kafasından aşağı su dökerken pek sıkılmış gibi gözükmüyordun ama."

"Hııı, İdil beni izliyordun yani?"

"Hayır." nasıl toparlayacağımı düşündüm.

"Spor kanalı açıkken denk geldi, ben de sana teşekkür ederim sıkılmış otururken yaptığın haraket ile neşemi yerine getirdiğin için."

dorukhan.

İdil'in beni yanlışlıkla araması ile deja vu olmuş, yaklaşık 25 dakikadır çimlerin üzerinde konuşurken Berat, Uğurcan, Erce ve Abdülkadir yanıma oturup konuşmamızı dinliyorlardı.

Aniden Berat beni dürttü, eli ile kahve içermişcesine bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Kaşlarımı çattım, ne dediğini anlamaya çalıştım.

idil.

İşi gücü bırakmış, yarım saattir Dorukhan ile havadan sudan muhabbet ediyordum. Yanlışlıklar aramam, 4 ay önceki evimdeki su borusunun patlamasının muhabbetine kadar ilerlemişti. Onu rahatsız etmek istemediğimi söylediğimde, zaten kişisel antrenmanda olduğunu, ve bitirdiğini söylemişti.

Bir süre aramıza anlamadığım bir sessizlik girmişti. Dorukhan boğazını temizledi.

"İdil, yanlış anlamanı istemem ama. Seni daha çok tanımak istiyorum, benimle kahve içer misin?"

Aldığım teklif ile sesli bir şekilde hıçkırmaya başladım, Dorukhan ufak bir kıkırtı sundu. İstemediğimi düşünmemesi için çok geçmeden yanıt verdim.

"Dorukhan, senin beni yanlışıkla aradığın gün ben Trabzon'dan dönüyordum, beş gündür İstanbuldayım. Keşke önceden arasaymışsın ya beni."

"İdil belki Trabzona gelmene gerek yoktur?"

"Anlamadım?"

"Antrenmana devam etmem gerekiyor İdil, muhabbetin için teşekkür ederim. Uzun zamandır bu kadar uzun ve güzel bir muhabbette bulunmamıştım. Kahve işini de konuşuruz."

"Görüşürüz o zaman?"

"Görüşeceğiz İdil."

fırtınalar, dorukhan toközHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin