üç

2K 68 3
                                    

dorukhan.

İdil ile yaptığım ikinci telefon konuşmasının üzerinden 2 hafta geçmişti. Ben iki haftada ligin başlamasına fazlasıyla az kaldığı için idmanlarımı arttırıp zorlaştırmış, İdil ise bürosunun sadece 2 haftalık iznindeki işlerini yetiştirmeye çalışmıştı.

Geçtiğimiz bu iki haftada boş zamanlarımızı yakalayıp saatlerce telefonla konuşmuş, instagramdan takipleşmeye başlamıştık.

Anlattığı kadarıyla babası İdil 14 yaşındayken bir kadın ile evlenmiş, babası Eskişehir'den Artvine taşınmış. İdil de lise için İstanbul'a gitmiş, lise, üniversite ve işini de İstanbul'da devam ettirmişti.

Trabzon'a izin alabildiği zamanlar üvey kız kardeşinin yanına geliyordu, yani iki veya üç ayda bir yalnızca 3 günlüğüne.

İdil ile tanışmamız fazlasıyla garip olmasına rağmen beni kendine 1 haftada çok alıştırmıştı. Bizim çocuklara da İdil'den bahsetmiştim. Hepsi başta salaklığıma dalga geçtiler, sonra da kader olabilir dediler.

İdil fazlasıyla narin,zarif ve güzel bir kızdı. Siyah saçlarına yakışan kar beyaz teni, ormandaki yaprakları andıran açık yeşil gözleri, fazla belli olmayan ama benim fotoğrafını görür görmez fark ettiğim çilleri, uzun boyu, ince beli, seyrek kirpik ve kaşları onu muazzam kılıyordu.

Bana göre İdil'in kusuru, kusursuzluğuydu.

Kibar bir insandı. Düşünce yapısı olgun, fakat içinde bir çocuk yaşıyordu. Her telefon konuşmamızda gün boyunca neler yaptığını, ve iş yerindeki dedikodularını anlatıyordu. Onu dinlemek fazlasıyla eğlenceliydi, ben de ona antrenmanlarda olanları anlatıyordum. Günler geçtikçe birbirimizi daha iyi tanıyorduk.

Şuan ise antrenmandan çıkmıştık, kendi aramızda halısaha maçı yapacaktık. 4 saat süren antrenmanımız yetmezmiş gibi, ligin başlamasına yalnızca 3 gün kala halısaha fikri çıkartmıştık.

Terli üstlerimizin yerine farklı bir antrenman üstü geçirip, takımlarımızı belli eden yeleklerimizi de giymiştik.

Benim attığım 2 gol 1 asist, maçı 3-2 bitirmemize yardımcı olmuştu. Herkes birbiriyle vedalaştıktan sonra havlumu kafama, elime de soğuk suyumu atıp telefonuma gelen bildirimlere baktım. İdil'den bir mesaj yoktu, aklıma gelen fikir ile İdil'in numarasına tıklayıp facetime konuşma başlattım.

Çok çalmadan telefon açıldı, İdil üzerinde lacivert oversize bir tişört ve dağınık at kuyruğu ile belirgin gamzeleriyle gülümseyerek telefonu açtı. Dudakları ruj sürmüşcesine pespembeydi, İdil'in çocukluk fotoğraflarını görmemiş olsam doğal olduğuna inanmayacaktım.

"Dorukhan Bey, bakıyorum da aklınıza gelmişiz sonunda?"

Soğuk suyumu kafama dikip, üç yudumda bitirince kızgın bakışlar atan İdil'i gördüm.

"Hadi tamam, sabahtan beri idmandasın. Bari sözümü dinle de soğuk suyu hemen içme. Bak maça 3 gün, hatta bugünü sayma 2 gün kalmış sen ne yapıyorsun."

Bir anne edasıyla söylediklerine kulak verince kocaman bir kahkaha savurdum.

"Tamam anne, söz bir daha terli soğuk su içmem."

Ben eve geçesiye kadar, yaklaşık 20 dakikada İdil'in genel müdürü ile çalıştığı bölümün müdürünün nasıl flörtleştiklerini dinledim. Normalde özel hayat der geçerdim, fakat İdil anlatınca bir şey diyemiyordum.

Eve gelince ben daha fazla konuşmak istesem de, biraz dinlenmemi, uyuyamazsam arayabileceğimi söyleyip kapatmıştı.

Ben de anne sözü dinleyip, elime kumanda ile koltuğa uzandım. Yorgunluktan gözlerim kapanırken TRT Spor'un liglerin başlaması ile yaptığı haberi gördüm.

Ligin ilk maçı Trabzonspor-Sivasspor'du. Maç Trabzon'da oynanacaktı.

Hem ligin, hem benim ilk maçımız olduğu için annemler gelemese bile bana destek olacak biri gelmesi lazımdı, ve ben bu kişiyi tanıyordum.

Aklıma gelen dahiyane fikir ile menajerimi arayıp aile ve özel davetliler için ayırılan kısımdan 1 kişilik bilet aldırdım.

Sona tek bir şey kaldı, hemen ayağa kalktım ve giyinme odama girdim. Büyük dolabı açıp, 8 numaralı arkasında Toköz yazan formayı aldım. Güzelce katladım ve saat fazla geç olmadan formayı ve küçük bir kağıda yazdığım notu poşetleyip kargoya vermek için evden çıktım.

İdil bana bazen ulaşamayacağı durumlar olabildiği için yakın arkadaşı Melis'in numarasını da vermişti. Ben arabayı çarşıya doğru sürerken hemen Melis'i aradım ve ona söylememesini tembihleyerek adresini istedim.

Yarına doğru kargonun varacağını da öğrenince rahatça evime geldim. Kağıda eğer maça gelmek isterse benim formamı giymesini istediğimi, müsait olup olmadığını bilmediğim için uçak bileti almadığımı ve stadyuma gelirken de isim soy isim verirse onu yönlendireceklerini yazdım.

Gelir miydi? Emin değildim. Sanırım o kadar samimiyetimiz yoktu, ikimiz de birbirimizi arkadaş olarak görüp, arkadaş olarak konuşuyorduk. Ama,

Arkadaşlar bugünler için yok muydu?

fırtınalar, dorukhan toközHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin