final.

1.4K 47 49
                                    

"Bazen mesajlarımızı,konuşmalarımızı baştan sona okuyorum,her günü, teker teker. Keşke o günlerde kalabilseydik, keşke bana beni sevdiğini söylediğini günleri en baştan yaşasaydık İdil'im. Bana hiçbir şeyi söylemedin, ne kansere yakalandığını, ne de o kanserin tüm vücuduna yayılıp seni günden güne öldürdüğünü. Tedavi de olmamışsın, istememişsin yani. Hiç mi sevmedin beni, hiç mi değer vermedin bana İdil? Sen tedavi olmak istediğinde çoktan geç bile kalınmış, beyninden ciğerlerine kadar kanser yayılmış, geç kalınmış. Bana söyleseydin, seninle olan günlerimi daha doya doya yaşardım. Arkada bıraktıkların, teyzen, baban, kuman Berat, Dilay ve ben. Seni o kadar özledik ki İdil. Bir gün bana "Bilmiyorum, hem senden ayrı kalıp hem de hem de senden nefret etmek istemiyorum." demiştin. Şimdi benden ayrısın, benden çok uzaklardasın İdil. Canım çok acıyor, seni çok özlüyorum sevgilim. 96 güncük olmuş senin bu kötü ve çirkin dünyadan ayrılalı. Ama bizim dünyamız farklıydı, bu çirkin ve kötü dünyada biz bize yeteceğimiz çok güzel bir dünya kurmuştuk birbirimize. Artık dayanamıyorum, benim senden uzaklarda geçen bu 96 gün bana sanki yıllar gibi geliyor. Sesini hatırlamak çok zor geliyor artık, hayatımdan gittikçe daha çok siliniyorsun ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Elimden hiçbir şey gelmiyor İdil. Yalanlarım ve hatalarım başıma patladı, ama hatalarımdan ders çıkardım. Tek pişmanlığım seni kaybetmek oldu. Çok kızıyorum kendime ve sana, keşke söyleseydin de bu iğrenç hastalığın önüne beraber geçseydik. Hayatımda aldığım en büyük hasar, sensizliğin verdiği dolduramadığım o iğrenç boşluk oldu. Tanrı şahidim olsun ki beni affetsen, yeniden dünyaya gelsen asla tekrarlanmayacak hatalarımı nasıl telafi ederim? Özürünü nasıl dilemeliyim? Ölmem gerekirse bile beceremeyecek kadar aptal biri nasıl olur da kazanması gereken bir kalbi feth edebilir? Kalacak yüzüm de, gidecek kapım da kalmadı artık, hepsi sendin. Ben hala sana kör kütük bağlıyım, lakin sana söylediğim o kadar yalanları nasıl kendime yedireyim. Umarım yattığın yerde huzurlusundur, çünkü benim gibi bir cenabetten sonra huzur içinde yaşamak en çok senin hakkın sevgilim."

Derin bir nefes alırken hıçkırıklarıma boğuldum ve yanaklarımdaki ıslak göz yaşlarını sildim.

"Hadi İdil, yeniden ara beni. Yeniden başımın etini ye, yeniden bana kız. Yeniden beraber uyuyalım, yeniden bana trip at ama eskiden olduğu gibi bana kıyamayıp gel ve dizlerine yatır beni. Saçlarımı okşa, öp, kokla beni. Söz veriyorum sana asla trip atmayacağım. Geri dön İdil, ne olur geri dön."

Ellerimle İdil'in toprağını okşarken İdil'in en sevdiği şarkı ile gülümsedim ve başımı İdil'in toprağına yaslayıp mezarın mermer taşına uzandım ve gözlerimi kapattım.

"Senin gördüğün yanağımdan süzülenler, asıl içimde içinde yüzdüğüm bir deniz var."

Gözlerimi kapattım, sevdiğim kadının toprağında her şeyin bir rüya olduğuna inanmak için uykumdan uyanmaya çalıştım.

Yalnızca üç ay önce her günüm İdil'in yanında geçiyordu, bu üç ayda ise her gün İdil'in mezarında.
-son

asla ama asla final yapmak istemedigim, mutlu sonu hak eden bir kitaptı. fırtınalar benim ilk kıtabım, ilk göz ağrımdı. yazdığım ilk bölümdeki heyecanım hala aklımda. yalnızca iki ay önce başladığım bu kitap iki ay kadar kısa bir sürede yaklaşık dört bin okuma aldı. her kitapta olduğu gibi fırtınalar da bu bölümde sonuna ulaştı, her şey aniden gelişse de, böyle olmak zorundaydı ve de oldu. buraya kadar gelmemi sağlayan canımın en içleri heynisos zainsoldier efickalle 'ye cok tesekkur editorum. benim burada olmamı saglayan ve beni ayakta tutan sizlersiniz, bugune kadar da olan tum okuyucularıma da cok tesekkur ediyorum. hepiniz iyi ki varsınız, hep var olursunuz umarım. kendinize cok iyi bakın, diger kurgularıma da goz atmayı unutmayın🤍

fırtınalar, dorukhan toközHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin