İki katlı pencerelerinden bir sürü renkli ışık saçılan binaya baktım. Sonra da birbirine geçmiş harflerle binanın en üstüne boyanmış yazıya. Duvar boyamasında iyi olan birine bunu yaptırmıştı yani bana. Daha çok neon yeşil ve pembenin birbirine geçmesiyle oluşmuş, gölge detayları eklenmiş bir yazıydı. Geçen sene nadiren gündüz geldiğim bu semte gelmiş ve bir hafta boyunca yazıyı çizip boyamıştım. Oldukça yorucuydu ama Büyük Patron bana ömrüm boyu bu bardan sınırsız yararlanabileceğimi söylemişti. Gürültülü yere adım atmadan önce motosikleti mekânın diğer bina ile olan aralığına park etmek için motosikletten indim. Bu aralığın sadece beni motosikleti park etmem gibi masum şeyler amacıyla kullanılmadığına emindim.
Etrafı kolaçan ettikten sonra kontağı kapattım ve kaskı çıkardım. Arkadaki küçük bagajda her zaman duran göz bandını aldım. Fosforlu pembe göz bandını yüzüme geçirip sağ gözümün üstüne hizaladım. Sonra fulara benzeyen neon yeşili kumaşı burnumun ve kulakların üstünden geçirip arkada bağladım. Buraya Motosiklet yarışçısı olarak girmiyordum. Kimsenin kim olduğumdan emin olmadıkları için gelip konuşamadıkları o olarak giriyordum. En iyi saklanma yöntemlerinden biri olan o şeyi "en orta yere koyma" metodunu uygulardım genelde.
Ağır metal kapıları iki yana itmeden önce son kere kafamı kaldırıp yazıya baktım. Büyük Patronun Mekânı
Ellerim tekrar ceplerine giderken içeriye girdim. Burası birçoğu barın aksine basık tavanlı değildi. Kulakları sağır etmeyecek kadar yükseklikte bir müzik vardı. Alkol ve ter kokusu her zamanki gibi nefes alamıyormuş gibi hissetmeme neden olsa da dişimi sıkarak üst kata çıktım. Aşağıdaki bara kıyasla burada daha büyük ve çeşidin daha bol olduğu bir bar vardı. Arkasında da renkleri sizi büyüleyecek kokteyller hazırlayan Büyük Patron.
Bar sandalyelerinden birine yerleştiğimde bana kafasıyla selam verdi ve elindeki kokteyli tamamladı. Siyaha kaçan bordo renkli içeceği alan kadın bardan uzaklaşırken ban da garip bir bakış atmaktan geri durmadı. Haklıydı. Kim bir bara eşofman ve tişörtle gelirdi ki?
Dirseğimi bara yaslayıp yumruğumu da yanağıma yerleştirdim.
"Selam, tatlım!" diyerek neşeli bir şekilde yanıma geldi. Üzerinde yukarıdan birkaç düğmesini açık bıraktığı kot bir gömlek vardı. Kot gömlek, mavi gözleri ile yarışır haldeydi. Kumral kısa saçlarını geriye taradı.
"Selam," diye mırıldandım halsizce. Başımı bir anda tümden bara bırakmıştım. Alnım soğuk tahta tarafından karşılaşınca sıkıntıyla nefesimi vermiştim. Arka planda çalan şarkı barın çevresine oldukça az ulaştığında rahatlıkla konuşabiliyorduk.
Barın loş ışığı ile yüzündeki kızgın ifadeyi seçebildim. Bana neden çatık kaşarla baktığını sormak için kafamı geri kaldırdım.
"Neden öyle bakıyorsun?"
"Son zamanlarda bir problemin var ama sebebini söylemiyorsun!" dedi sertçe çıkışarak. Keşke... Diye geçirdim içimden keşke belli bir problemim olsa da çözüm bulup devam etsem. Muhtemelen kafam çok fazla dolu olduğundan ve geçmiş pençesini uçurumdan çıkardığından bu haldeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dışarıda Kalanlar
Teen Fictionİki buçuk yıl önceki geçmişinden pistlerde yaptığı hızla kaçan Sahil, gerçek kimliğini de iki buçuk sene öncesine gömmüştü. Birden ona ulaşan gizemli notlar ve kazandığı yarışın gecesinde yaralı bir şekilde kapısına dayanan Atlas. Atlas neden notla...