Bölüm 8

9 0 0
                                    

Bu kısacık cümlelerde bile nefes nefese kalmıştı. Muhtemelen yarası iyice kötüleşiyordu ve acı veriyordu. Yüzünü buruşturarak koltuğa geri oturdu.

Banyodaki ilk yardım dolabına ilerlerken başka bir soru sordum. "Neden buraya geldin ve o yarayı nasıl aldın?"

"Uzun hikaye..." diye mırıldandı. Bu sırada tentürdiyot ve sargı bezi ile bantları kollarıma yığmıştım. İçeri geçtiğimde onun kafasını arkaya doğru yaslandığın ve gözlerini kapattığını gördüm.

"Sana insanlık namına kan kaybından ölme diye yardım ediyorum ancak neden bir eczaneye veya hastaneye, hiç olmadı bir arkadaşına gitmediğini anlatacaksın," derken malzemeleri koltuğun yanına bırakmıştım.

Hızlıca eski ama temiz iki havlu alıp geldim. Birini koltuğa serdim ve diğerini de kenara bıraktım.

Gözlerini aralayıp kafasını kaldırırken cevap verdi. "Yemin ederim anlatacağım. Sadece son gücümü kapıyı yumruklamak ile harcadığım için fazla uykum var."

Ona havluyu gösterdiğinde yarasını havluyu getirecek şekilde uzandı. Hareketleri oldukça yavaştı. Kafasına koltuğun koluna dayalı yastığı yerleştirdim. Üzerindeki sweatshirtü sıyırarak açtım ve yukarıya doğru katladım. Yarası temin ettiğimden daha derindi. Dikiş gerekir miydi? Yoksa sadece sarmam yeterli olur muydu? Sürmem gereken bir krem var mıydı? Ama elimde yanık ve ufak sürtünmeler için kullandıklarım dışında yara kremi yoktu sanırım. Derin bir nefes aldım ve getirdiğim diğer havluyu birkaç kez katlayıp karnına götürdüm. Yara göbek deliğini aşağısında ve solda kalıyordu.

Çok zayıf ve ince yapılıydı X. Kaburgalarını rahatlıkla sayılabilirdi muhtemelen. Zayıflığının sağlıksız derecede olduğunu düşünürken havlunun başka bir tarafını düzgünce bastırdım. İstemsizce bu sefer çok bastırmış olmalıyım ki ağzından ufak bir inilti çıkmıştı.

"Yaraya dikiş gerekir mi bilmiyorum. Şimdilik sadece yarayı saracağım. Kan akışının biraz azalmasını sağlamaya çalışıyorum," dedim. Koltuğun yanına çökmüş bir halde yapacaklarını ona anlatıyordum. Ağzından onayladığına dair ufak bir mırıltı çıktı.

Kafamda birbirini kovalayan onlarca soru işaretini rafa kaldırdım ve yaptığım işe odaklandım. Önümde çok kan kaybeden bir hasta vardı ve ilk olarak kan kaybını azaltacaktım. Sonra ise sıkıca yarayı -dört parmak uzunluğundaki kesiği- saracaktım.

"Dikelebilir misin?" diye sordum. Üzerindeki kana bulanmış sweatshirtü çıkartmam gerekiyordu. Sonra ise saracaktım. Gözlerini zorlukla araladı. Başıyla onayladı. O kollarından destek alırken havluyu bir elimle yaraya bastırılan diğeriyle omuzlarından ona destek oldum. Sırtını koltuğa yasladığımda bir kolunu bileğinden tutarak elini havlunun üstüne koydum. Kafasını dik tutarak bana baktı.

"Sweatshirtünü çıkartacağım," dedim. Bir yandan da ellerimi sweatshirtünün eteklerine götürmüştüm. Tekrar onaylayınca kıyafetini ayağa kalkarak sıyırdım ve başından çıkardım. Bu sırada öne doğru eğildiğinden yarası ve karnı kasılmış olmalıydı.

Kıyafetini yere bıraktım ve havluyu çekmesini istedim. Tentürdiyodu yarasının etrafına dikkatlice sürdüm. Ancak yarası hâlâ biraz kanıyordu.

"Havluyu ver, biraz öne kay ve sırtını olabildiğince dikleştir," dedim. Dediklerimi yapmaya çalıştı. Ama gözleri sımsıkı kapanmıştı ve ellerini yumruk yapmıştı. Sırtını dikleştiremiyordu, bu da yaranın daha çok kanamasına sebep oluyordu.

"Bir dakika bekle," diyerek odama geri döndüm. Sigara kokusu burnumu işgal ederken yüzüme yapışmış saçlarımı geri toplamak için elime bir toka geçirdim. Kıskaçlı tokayı saçıma taktım. Ve elime bir sigara alıp yaktım. Sigarayı iki dudağımın arasına sıkıştırıp bir nefes çektim. Oturma odasına geri dönünce X'in gözleri bana doğru döndü. Gözlerindeki ifadeyi okumak oldukça mümkündü. Şimdi sigaranın sırası mıydı? Yine de ağzını açıp hiçbir şey demedi. Ben de bir nefes daha alıp soluğumu dışarı bıraktım. Onun olduğu konumu inceleyerek yarası için hızlı bir plan yaptım.

Dışarıda KalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin