Vazgeçtim, istediğiniz kadar oy verin istediğiniz kadar yorum yapın, tek tük kişi hariç gerçekten değmiyorsunuz
***
"Jiwon ile tanışmış mıydınız?"
Innie aldığı çikolataları masanın üstüne bırakırken sohbet eden iki babasına bakıp Jisung'un şaşkın bakışları altında sorusunu yineledi. "Jiwon ile daha önce hiç tanışmış mıydınız?"
"Yani bir kere hep beraber tanışmıştık da," dedi Jisung şaşkınca, kaşlarını kaldırdı. "Aşkım sen onu nereden öğrendin ki?"
"Çünkü onunla tanıştım," dedi, ekledi. "Tanıştığımız gibi de bana hayat dersi verdi. Amcam onunla ne zamandır tanışıyor?"
Minho eşine baktı. "On yıl oldu mu? Chan çok uzun zamandır onun bakımını üstlenmişti."
"Evet. Chan hyung kendisi çok küçükken Jiwon'un yetimhanedeki bakımını üstlenmişti, böyle burslar, yardımlar, öyle öyle on yıl oldu ve voah, tanışmanızı beklemiyordum."
Innie göz devirdi. "İkisi gökten inip beni bulmadı ya, parkta olduğumu sizin söylediğinizi biliyorum."
Şaşkın numarası yapan babalarını bıraktığı gibi üst kata çıkmış, odasına girdiği gibi de kapıyı kapatmıştı. "Çocuk kandırıyorlar sanki," diye söylenip üstündeki ceketi çıkardı ve yatağa uzandı.
Ders çalışmak istemiyordu zaten bugün oldukça geç saatte uyanmış ve okulu kaçırdığını fark etmişti, kitaplarını alıp bahçeye Minho ve Jisung'un gözü önüne çıksa da aklı sadece düşüncelerle doluydu bu yüzden ne bir not çıkarmış ne de bir soru çözmüştü.
"Aksat aksat," dedi kendi kendine. "Bok doktor olursun."
Alnını kaşıdı. "Geri zekalı."
Jiwon'un sözleri aklına düştüğü gibi başını salladı, kafasında yeteri kadar düşünce yokmuş gibi bir de onu düşünmek istemiyordu, patlayası vardı ama patladıktan sonra gelen pişmanlık duygusundan nefret ediyordu.
Keza zamanında sırf bu yüzden çok hata yapmıştı ve bir kere daha kaldıramazdı. Gözlerini kapatıp sadece uyuyup kafasındaki yüzlerce sesi susturmaya çalışırken Yejoon akşam onlara gelecek Jisunglar için heyecanlıydı.
Tüm gün Innie'yi okulda görmemiş olabilirdi ama şimdi burada görmek ona yeterdi hem belki bir konuşma şansı elde edebilirdi diye düşünüyordu. Felix ile neşeli neşeli kurabiye hazırlayıp dün gece sabaha kadar ağlayan sanki o değilmiş gibi oradan oraya koştururken eve gelen Changbin'in boynuna atladı.
"Hoş geldin babacım!"
Changbin gülerek beline sarıldı. "Hoş buldum bebeğim, nasılsın?"
Sırıttı. "Süperim, süper! Babamla kurabiye yaptık, bakmak ister misin?"
"Reddeder miyim hiç?" dedi Changbin. Çocuğuna gülerek onunla beraber mutfağa geçmiş, Felix gelen eşiyle gülümsemişti. "Hoş geldin hayatım."
Changbin dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. "Hoş buldum güzelim, mis gibi kokuyor mutfak ayrıca kurabiyeler de yemekler de harika gözüküyor. Elinize sağlık."
İki sevdiği kişide kocaman gülümsemeleri ile teşekkür etmiş, Changbin üstünü değiştirmeye giderken Yejoon da heyecanla bir bardak su içmişti. O suyunu içerken çalan kapı ile bardağı dudaklarından çekip tezgahın üzerine bıraktı ve kapıya doğru koştu.
"Ben bakarım!"
Beyaz kapıyı tutup açmış, gördüğü kişilere gülümsemişti. "Hoş geldiniz."