Bölüme başlamadan demek istediklerim var
Bu çocuklar artık büyüdü, on sekiz, on dokuz yaşlarında insanlar öncelikle bu yüzden nerede, ne yaptıklarını, hangi halde olduklarını ve kimin 'onları yargılaması gerektiğini' biliyorlar
Bu yüzden ana odaklanmak yerine, yok şuradasınız, yok buradasınız, yok o görür, yok bu görür gibi bir tepki vermeyin çünkü bu çocuklar sokakta veya evde olduklarını biliyorlar, sizin uyarınıza gerek yok, wybde saçma sapan smut sahnesinde yok ınnie duyar, yok görür aynen kardeşim pislik olmak istemiyorum, susuyorum, yoksa çok güzel cevap veririm ben kardeşi olanlara
İyi okumalar
***
Jiwon'un üniversitesi hala bitmediği için Busan'a geri dönmesi gerekliydi, geç saatte olan trene binmek için Innie ile ikisi gara gelmişti. Seul'de geçirdikleri bir haftadan sonra onun geri dönmesi ve sınavlarını vermesi gerekiyordu.
Innie kollarını ona sardı. "Dikkat et kendine ve ayrıca finaller bittiği gibi buraya geliyorsun, seninle alemlere akacağız."
Jiwon kıkırdayıp ona karşılık verdi. "Ben gelene kadar sen de Yejoon'u yeniden tavlamaya bak yoksa yemin ederim üniversiteden birilerini ayarlarım ona."
"Döverim seni."
Yumruğunu kaldırdı. "Fight!" Sonra da kahkaha attı Jiwon. "Neyse şakayı falan geçiyorum aylar sonra evde tek kalacağım, garip geliyor. Kırık kapımıza bakar ağlarım artık."
"Ya sus salak."
Innie de kahkaha attığında Jiwon'un gülüşü daha da büyümüştü çünkü ikisinin bağıra bağıra kavga ettiği ve sinirden kapıya tekmesini geçirip kapıya delik açan Jiwon'du ve o delik hala orada duruyordu.
Trene artık binmesi gerekliydi. "İki buçuk üç hafta sonra yanındayım, özleme beni canım. Öptüm."
Innie'ye öpücük atıp sırt çantasını omuzlarına geçirdiğinde Innie kıkırdayıp el salladı. "Görüşürüz aşkım," deyip aynı Jiwon'un ona yaptığı gibi öpücük atmış, Jiwon trene binip tren kalkınca da o da gardan ayrılmıştı.
Bir otobüse atlayıp Yejoon'a, Jiwon'un gittiğini mesaj atmıştı ki saniyeler sonra çalan telefonu ile gülerek telefonu kulağına götürdü. "Joon? Uyumuşsundur diye düşünüyordum, saat epey geç oldu."
Yejoon bacaklarını kendine çekti. "Senin eve döndüğünü öğrenmeden uyumak istemedim, saat de geç, sen diyorsun." İç çekti. "Jiwon'a çok alışmıştım, insanı kendisine çeken bir yapısı var. Umarım üç hafta çabuk geçer."
"Ben de öyle ama geçer, sınavlarını ve projelerini bir teslim etsin sonra rahatız."
"Öyle. Sen neredesin peki, eve var mı hala?"
Kıkırdadı Innie. "Az kaldı, uyu sen uykun varsa. Gidince mesaj atarım ben."
"I, ıh. Aklım kalıyor, olmaz."
"Pekala. Muhabbet edelim, saçlarımı beğendin mi, hiçbir şey demedin onun hakkında?"
Yejoon gülerek oyuncağına sarıldı. Sanki birkaç sene önce arkadaşlıktan vazgeçip ilk defa flört etmeye başladıkları o anlardaymış gibi hissediyordu. "Saçların çok yakışmış ama," deyip adeta çığlık atmamak için kendini tuttu. "Daha çok şaşırdığım ve daha çok beğendiğim şey diş tellerin, Innie çok tatlısın onlarla! Tanrım..."
"O diş telleri için sürekli Busan'a gitmek zorundayım..."
"Orasına bir şey diyemem ama o kadar yakışmış ki of, çok tatlısın."