"Jiwon!" diye seslendi Innie odasından çıkarken. Elindeki test kitabı ile Jiwon'un odasına tekme atarak daldığında Jiwon gözündeki gözlükleri çıkardı. "Efendim, ayrıca yavaş hayvan."
Innie iç çekti. "Bunu bana sen mi diyorsun? Odamın kapısında delik var öküz!"
"Hak etmiştin! Ders çalışmayı yine abartmıştın!"
İkisi de ayakta durmuş, Innie'nin odasının Jiwon'un tekmesi sayesinde delik olan kapısına bakarlarken Innie koluna patlattı. "Abartmadım, konu eksiğim vardı! Eskisi gibi delirmiyorum artık, durmayı biliyorum. Abartıp kapıya tekme atan sendin."
"Tamam, kes."
"Fight!"
Innie, Jiwon'un üstüne atladığı gibi onu yatağa devirirken Jiwon bağırarak onu üstünden itmeye çalışmıştı ama Innie gün geçtikçe kaybettiği kilolarını geri aldığı için eskisi kadar kolay fırlatamıyordu onu. "Saçımı bırak!" deyip son kozunu kullanarak Innie'nin dudaklarını her iki yandan sıkıştırdığında Innie çığlık atarak geri kaçtı.
"Acıyor!"
"İyi oldu sana!"
"Diş telim yeni, döverim seni!"
Innie onun üstünden kalkarak acıyan yanaklarını okşamış, yeni yeni alıştığı diş tellerini kontrol etmişti. Jiwon da ona dil çıkarıp yataktan kalktı ve üstünü düzeltip geri masaya oturdu.
"Ne gösterecektin?"
"Şu soruyu anlat." dedi Innie, parmağı ile soruyu göstermiş Jiwon'un yanına eğilmişti. Jiwon okuduğu soruyu mala anlatır gibi ona anlatıp farklı yöntemlerini de gösterince Innie'ye bir tur çözdürmüş ardından da o, odadan çıkarken arkasından seslenmişti.
"Bugün tekrar günün! Eski konuları tekrar yapıp, o soruları çözeceksin!"
"Tamamdır!" dedi Innie reddetmeden. Odasına geçip masanın başına oturmuştu. Yeni sınıfında konuştuğu birkaç arkadaşı vardı, elbette kimseyi ilk arkadaşı Yejoon gibi görmüyordu ama onları da seviyordu.
Kendisine bir zararı yoktu çocukların.
Özellikle de eski okuluna kıyasla.
İlk haftalar oldukça salsa da zamanla kafasındaki tüm kötü şeyleri yok saymayı öğrenmişti, onları silmeye başlamış, sildikçe de kafasını gereğince derslerine vermişti. Onun iyi olduğunu gören Jisung ve Minho da artık haftasonu ziyaretlerinden mutlu bir şekilde ayrılırlarken bu seferki ziyarette kırık kapıyı nasıl saklayacaklarını düşünüyorlardı.
Sınavlarını toparlıyordu, derslerini, kafasını yastığa koyduğunda Yejoon'u düşünmeden edemiyordu, nasıldı, neler yapıyordu, o da kendini toparlamış mıydı, unutmuş muydu, bir şeyleri aşmış mıydı, konuşmak istiyordu ama kendine pek güvendiği söylenemezdi.
Bu stres ona karşısında kim olursa olsun tanımadan, görmeden laflarını yağdırmasını sağlıyordu. Yejoon'a değil, kendine güvenmiyordu. Eğer tekrardan kaybettiği o sınav rehabetine kapılırsa ve Yejoon ile araları iyiyken tekrardan bozarsa geri dönüşü olmayacağını biliyordu.
Kabul ettiği bir şey vardı, evet, Yejoon'un kurduğu cümleler çok haksızca olabilirdi ama Yejoon'un da aylardır içinde tuttuklarından dolayı sırf onun canını yakmak için bir anki öfkeyle söylediğini biliyordu. Başta aralarındaki haklılık çizgisinin farkları çok olsa da Innie'nin zamanla gösterdiği davranışlarla bu fark gözle görülebilir bir şekilde azalmıştı.
Özellikle bir yerden sonra kendisinin yaptığı hareketlerin yanlış olduğunu biliyordu, Yejoon yaptığı hatayı telafi etmek için çabaladıkça kendisi yaptığı hatayı da kabul etmeyip daha da kırıcı konuşmuştu. Innie bunu kabul ediyordu, Yejoon onu bir kere çok sağlam kırmıştı ama o da aylarca Yejoon'u kırmış, her yapışında da kırığın sağlamlığını arttırmıştı.