1.2

3.9K 604 378
                                    

Jisung'un Changbin ve Chan ile beraber gideceği iki haftalık Japonya turunun başladığı gün gelirken üçü de sabah erkenden aileleri ile beraber yola çıkmışlar, havalimanında şirket çalışanları ile buluşmuşlardı.

Minho arkadaşlarının yanında konuşurken Innie ve Jisung da koltuklara oturmuş, vaktin gelmesini bekliyorlar bu sırada da Jisung oğluna o yokken tavsiye veriyordu.

"Bak," dedi elini tutarak. "Minho evde yokken sakın mutfağa girme Innie, dışarıdan sipariş et çok acıkırsan ama mutfağa girme."

Aslında Innie iki sene öncesi kadar mutfakta kötü olmasa da kafasının aşırı derecede dalgın olması, sürekli bir şeyleri unutup durması ocağı da açık unutup kendisine zarar vermesini sağlayabilirdi veya en basitinden bıçakla bir şey keserken düşüncelere salsa kendisini yaralayabilirdi bu yüzden mutfağa girmesini istemiyordu.

"Of!" dedi Innie koluna girerek. Jisung'u devirip kendi göğsüne çekti ve ellerini etrafına sardı. "Ne pimpirikli çıktın, tamam mutfağa girmem yemek sipariş ederim."

"Sus, baba olunca anlarsın pimpirikliyi."

Jisung oğlunun göğsüne vurduğunda Innie gülmüş, başını eğip saçlarını öpmüştü. Jisung bu öpücükle mutlu olurken devam etti. "Kesinlikle kendini yoracak kadar ders çalışmıyorsun, Minho'nun evde olmamasını fırsat bilerek böyle bir şey yapma eğer burnun falan kanarsa ve Minho bunu yakalarsa yemin ederim kavga çıkarır." Kıkırdadı. "İkiniz de burnunun dikine gidiyorsunuz, ev yıkılır. O yüzden yapma bunu."

Innie ile Minho atıştığında genellikle onları dengeleyen Jisung oluyordu ve şimdi o yokken kesinlikle üçüncü dünya savaşını çıkarıp ardından da sanki evi yıkmamışlar gibi birbirlerine sarılarak uyuyan baba oğulun atışmasını istemiyordu.

Innie eğlenerek sordu. "Başka?"

"Başkaa... Kendine dikkat et, babanı uyar bazen kahvaltı etmeden dans etmeye gidiyor, kahvaltı etsin. Sen de aynı şekilde, öğünlerini aksatma. Ben arayamasam bile sen beni sık sık ara, gece yatmadan kapıları kilitleyin, camların emniyetini açın ve üstünüzü örtmeyi unutmayın. Kaldı mı başka, yok sanırım. Heh, bu kadardı. Şimdi öpücük!"

Innie'nin göğsünden başını kaldırdığı gibi oğlunu tutarak öpücükler boğarken Innie gülerek ondan kaçmaya çalışıyor, fan kameralarını umursamadan ikisi eğleniyordu.

Onlar durulduğunda Minho da yanlarına gelmişti. Jisung sadece Innie'ye sarılmış bir vaziyette dururken Innie'nin gözleri Yejoon'u aradı ama Felix varken o yoktu. Dediğini yapıyor, onun karşısına çıkmıyordu.

"3RACHA," diye seslendi Chan. "Gitmemiz gerek."

Changbin de, Jisung da kafa sallarken Jisung Minho ile sarılmış "Gözün Innie'nin üstünde olsun," demişti kulağına doğru. "Aklı bir karış havada ve mümkünse evde tek kalmamasını sağla sevgilim, olur mu?"

"Sen bana bırak." deyip omzunu öptü Minho. "Hallederim ben. Fight yaşarız en fazla, sıkıntı yok."

"Ya sus ya." diyen Jisung kahkaha atmış, Innie anında boks yapar gibi bir pozisyon almıştı. "Fight yapalım mı büyük adam, ister misin büyük adam?"

"Yaparız küçük adam."

"Fight!"

Innie yumruğunu havaya savurduğunda Minho ona gülmüş, Jisung da son kez eşini ve oğlunu öpmüş ilerlemeye başlamıştı arkadaşlarının yanında ama çıkış kapısına geldiğinde durakladı.

"Bana bir saniye izin verin."

İçi hiç rahat değildi, herkes onunla beraber dururken Jisung arkasını dönmesiyle onu izleyen oğluna baktı, kalabalığın arasından yanına ilerledi ve Innie'nin şaşkın bakışları altında kendi başındaki bereyi çıkarıp saçlarına taktı. "Üşüyeceksin, sabah serinliği var havada."

wish you back chapter: two, innie ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin