Sabah ışıklarının yüzüne vurmasıyla uyanmıştı Jane. Yatağından kalkıp terliklerini giydi. Yüzünü yıkamak için banyoya yöneldi. Belliki annesi her zamanki sabah kreplerinden yapmıştı, kokusu burnuna geliyordu.
Banyodaki işlerini halledip odasına döndü ve üstünü değiştirdi. Daha sonra salona geçti. Salondaki masada annesi, kardeşi Jack ve Victoria vardı. "Victoria?"
"İşte bizim uykucu da uyanmış." Masadakiler Jane'e bakıyordu fakat o sabah sabah neden burada olduğunu anlamlandıramadığı kuzenine bakıyordu. Jane, Jack'in yanındaki sandalyeye oturdu. Annesi mutfaktan krep getirip önündeki tabağa koydu.
Jane önündeki krepten yerken Victoria Jane'in annesinin anlattıklarını dinliyordu. "Bir keresinde de hep beraber pikniğe gitmiştik. Sen ve Jane daha 5 yaşında falansınız. O zamanlar Jack'e hamile olduğumu bile bilmiyordum."
Jack krepten bir ısırık alıp, "Zaten doğana kadar haberin olmamış." dedi. Jack'in sözüne hepsi gülerken Jane sadece tebessüm etmişti.
"Neyse işte biz örtü serdik, yemekleri sepetten çıkardık. Sen ve Jane de oyun oynuyordunuz, en azından biz öyle sanıyorduk. Meğer çalıların oradaki bütün dutları yemişsiniz. Geldiğiniz de her tarafınız kırmızıya bulanmıştı."
Victoria çatalını elinden bırakıp Jane'e döndü. "Hayal meyal de olsa hatırlıyorum. Hatta iki tane çocuk gelip bizim dutlarımızı almaya çalışmıştı. Jane'in sepetini çekiştiren çocuğa tekme attığımı hatırlıyorum."
Jane de elindeki çatalı bırakıp ayağa kalktı. "Doydum ben. Victoria, odaya geçelim mi?" Victoria da ayağa kalkıp Jane ile odaya gitti. Annesi ise az yedikleri konusunda söyleniyordu.
Victoria, Jane'in yatağına oturup kollarını birbirine bağladı. Jane de kapının önünden çekilip pencereyi açtı. "Geleceğini bilmiyordum."
Victoria dudaklarını yalayıp, "Canım sıkıldı, geldim. Kuzenimi özleyemez miyim?" dedi. Bu sözler basit görünsede Jane'in kaşlarını çatmasına neden oldu. Çünkü kuzenim kelimesini yersiz bir vurguyla dillendirmişti.
Jane Victoria'yaya dönük bir şekilde yanına oturdu. Victoria'nın bağladığı kollarını açıp ellerini tuttu. "Vic, bana herşeyi anlatabilirsin. Biliyorsun değil mi?"
Victoria'nın gözünden bir damla yaş süzülürken Jane ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Jane, galiba ben birinden hoşlanıyorum."
Jane'in ağzı şaşkınlıkla açılmıştı. Açıkçası daha önce hiç bu konuda bir şeu sezmemişti. "Sorun ne peki Vic, neden o kişi kimse ona duygularını açmıyorsun?"
Victoria hafif bir tebessüm edip, "Yapamam, çünkü o bir kız." dedi. Jane tekrar bir şaşkınlık içine girmişti. Victoria'nın eşcinsel olduğunu ya da bir kızdan hoşlanacağını düşünmemişti.
Jane ona sımsıkı sarıldı. Victoria bir yandan başını Jane'in omzuna gömerken bir yandan da, "Lütfen kimseye söyleme. Annem duyarsa ne olur biliyorsun." dedi.
"Merak etme, peki sen bu kızın kim olduğunu söyleyecek misin?" Victoria başını Jane'in omzundan kaldırdı. "Şuan değil, ama yakında. Yakında sadece sen değil, herkes öğrenecek."
"O zaman kalk hadi, okula gitmeliyiz."
⭐️
Laney ve Seonghwa alt kata inmek için merdivenlere yöneldi. Yan yana oldukları için değen ellerini Seonghwa birleştirmişti. Laney ellerine bir kaç saniye baktıktan sonra gülümsedi. Sanırım bu his hoşuna gitmişti.
"Sonunda geldiniz."
Norah resmen iç çekmişti. Wooyoung ve San ise ortalıklarda görünmüyordu. "Diğerleri nerede?" Norah omuz silkip arkasına yaslandı. Laney ve Seonghwa da ayakta dikilmeyi bırakıp oturdu.
Selam millet." Abby'nin neşeli sesi masadakileri birazda olsa gülümsetmişti. Tom, Max, Abby ve Christin masaya oturup adeta dedikodunun dibine vurmuşlardı.
"Son sınıflardan Jessie Werst, Carla Cery ile sevgiliymiş. Tüm okul onları konuşuyor."
Laney başını Abby'nin son söyledikler üstüne kaldırdı. Norah göz devirip "Okulda bir seri katil dolaşıyor ama nedesende milletin derdi o kimle çıkmış, o kiminle yatmış. Cidden bu okula her bok müstahak." dedi.
Max, "Evet ama bu ilişkinin bu kadar konuşulmasının sebebi, lez ilişkisi olması sanırım. Hatta duyduğuma göre Jessie'nin annesi bilmiyormuş." dedi.
Abby de ona dönerek, "Çok saçma sanki ilk defa hayatlarında eşcinsel ilişkisi duydular. Victoria bile biseksüel. 20. yüzyılın insanları bu kadar geri kafalı olmamalı." dedi.
Bunun üstüne Norah ve Laney birbirilerine baktı. Daha sonra Norah, Laney'in içini okumuş gibi konuştu. "Victoria biseksüel mi?"
Abby ve Max başını salladı. "Bilmiyor muydunuz?" dedi. Norah ve Laney'in ve masadaki sessiz oturanların şaşkın ifadelerinden belliydi bilmedikleri.
Laney çok umursamadı. Zaten Victoria ile çok yakın değillerdi. Jane'in kuzeni olmasından ötürü tanışmış sonra da arkadaş olmuşlardı. Pekte bir yakınlıkları yoktu.
"Her neyse, Steve de geberdiğine göre rahat rahat uyuyabilirim." Abby ve Christin'in ayaklanması ile Tom ve Max'te kalkmıştı.
Onlar sınıflarına giderken Victoria ve Jane kol kola geldiler. "Hey!"
Jane elindeki meyve suyunu içerken bir yandan da bir şeyler anlatıyordu. Norah ve Seonghwa onu dinlerken Laney'in bakışları, Jane'i pür dikkat dinleyen Victoriadaydı.
⭐️
Laney olduğu yerde zıplayıp bacaklarını açtı. Antrenman için hazırlanıyorlardı. O sırada gözleri tribünde oturan kişiye takıldı. Tribün resmen boştu o yüzden tek başına oturan bu kişi onun dikkatini çekmişti.
"Norah." Laney Norah'ı yanına çağırırken Norah yanına gelip yere çöktü. Bağcıklarını bağlarken Laney onu dürttü. "Şu tribünde oturan kim?"
Norah göz ucuyla belli etmeden baktı. Daha sonra ayağa kalkıp, "Lee Minho, Abby'lerin sınıfında." dedi.
Laney tribünde oturan ve adının Lee Minho olduğunu öğrendiği çocuğa bakmaya devam etti. Fakat fark ettiği şeyle gözleri büyüdü. Lee Minho, Jane'e mi bakıyor yoksa bana mı öyle geliyor?
Minho gözlerini Jane'in üzerinden çekip ayaklandı. Merdivenleri inip sahadan çıktı. Son bir kaç gündür kafası oldukça doluydu ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Koridor da hızlı hızlı ilerleyip yemekhaneye girdi. Amigo takımı her zamanki masalarında oturuyordu. Tabiki takım kaptanı Alice de.
Minho diğerlerine aldırmadan Alice'in yanına gelip omzuna dokundu. Alice anında başını çevirip Minho'ya baktı. "Ne var?" Minho ciddi durmaya çalışırken içinden Arsız kız diye mırıldandı.
"Alice, seninle biraz konuşabilir miyim?" Alice iç çekip ayaklandı. Minho da onun peşinden gitti. Sessiz bir yere geçince Minho cebinden bir bilet çıkardı. Alice eline alıp, "Ne bu böyle?" dedi.
Minho kısa boylu, sarı saçlı kıza göz ucuyla bakıp göz devirmemek için kendini zor tuttu. Ardından cana yakın olmasını umduğu bir ses tonuyla, "Arkadaşlarının katilinin kim olduğunu öğrenmek istiyorsan, bu gösteriye kesinlikle gelmesin. Ayrıca bundan kimseye bahsetme."
Alice bir elindeki bilete birde karşısındaki çocuğa baktı. Daha sonra bileti şortunun cebine koyup arkadaşlarının yanına döndü.
Minho onun ardından bakarken bir süredir tuttuğu kahkahasını attı. "Cidden bu okuldaki herkes, neden bu kadar aptal?"
Minho kendi kendine söylenirken kendisini izleyen Laney'den habersizdi. Laney ise bazı şeyleri çözmeye başlamıştı.
Hi guyss, uzun bir aradan sonra yine ben!!
Lee Minho yine yargı dağıtıyor diuelim.
Neyse, öptüm sizi. Bye!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer, park seonghwa
Fanfiction"Sen benim yörüngeme girmiştin ama ben senin evreninde kayboldum." [dram×detective×fanfiction] seonghwa × girl