2 gün sonra
Laney elindeki tabağı masaya koyarak sofrayı kurmayı bitirmişti. Hırkasını almak için odasına yürüdü. O sırada telefon çaldı. Annesi Bayan Jonhs telefonu açıp kulağına dayadı.
"Alo, iyi günler." Telefonun diğer ucundan gelen sesle Bayan Jonhs kaşlarını çattı. "İyi günler, kimsiniz siz?"
"Ben Seonghwa, Laney'in sınıf arkadaşı. Kendisi müsaitse konuşabilir miyim?" Seonghwa tüm kibarlığıyla konuşmaya çalışmıştı bir yandan da gerginlikle dudaklarını dişliyordu.
"Tabi, bir saniye." Bayan Jonhs etrafına baktı. "Laney Johns, telefon sana." Laney hırkasını eline alıp salona geldi. Telefonu eline alıp kulağına dayadı. "Alo?"
"Laney, benim Seonghwa. Yarım saate okulun ilerisindeki parkta buluşuyoruz. Diğerleride geliyor."
"Tamam, yarım saate oradayım." Laney telefonu kapatıp yerine koydu. Annesi ise ona bakıyordu. "Kim bu Seonghwa? Adına bakılırsa yabancı. Neyin oluyor senin?"
Laney annesine bakarken Bayan Jonhs güldü. "Yoksa sevgilin mi? Bir gün getir tanışalım."
Laney bir yandan hazırlanmak için odasına girerken seslendi. "Mom!"⭐️
"Evet millet bugün büyük gün. Katili bulacağız." Wooyoung komuoyuna duyuru yapar gibi konuşuyordu. Laney ve yanındaki Seonghwa okul gazetesini okumayı sürdürürken Norah ve San deftere okulun krokisini çiziyordu. Onu dinleyen kimsenin olmadığını fark edince yüzü düştü.
"Beni niye dinlemiyorsunuz?" Elindeki kutu kolanın dibini içen Jane kahkaha attı. "Anlat ben dilerim." Wooyoung iç çekip yerine oturdu.
"Hwa?" Laney öyle sessizce mırıldanmıştı ki yanında ki Seonghwa onu zar zor işitti. "Efendim?"
"Wooyoung ve San, biliyorlar mı?" Laney gergince konuştu. Seonghwa ise neyden bahsettiğini anlamıştı fakat anlamamalıktan gelecekti. "Neyi?"
Laney kafasına önlerinde masaya gömdü. "Cidden! Ne demek istediğimi çok iyi anladın Hwa." Seonghwa gülerek ellerini Laney'in saçlarına koydu. "Norah ve Jane gibi onların da bilmeye hakkı var diye düşünüp söyledim."
Laney kafasını masadan kaldırmadan utancını yaşarken Wooyoung yanlarına geldi. "Sizi gidi çifte kumrular, ne yapıyorsunuz?"
Laney kafasını kaldırıp Wooyoung'un koluna vurdu. "Tanrı aşkına bir de yenge de tam olsun." Wooyoung elini şıklattı. "You're right!"
Laney ve Wooyoung didişmeye devam ederken Seonghwa okuduğu yazıyla gülümsedi. "Şuna bakın. Millet, gelin." Jane, Norah ve San da yanlarına gelip Seonghwa'nın gösterdiği yazıyı okumaya başladılar.
Polis'in incelemeri sürerken ilginç bir gelişme saptandı. Kurbanların ve cinayetlerin incelenmesi sonucu katilin cinsiyetinin kadın olduğu düşünülmektedir.
"O zaman erkek adaylarımızı eleyebiliriz, değil mi?" Norah Wooyoung'un koluna vurdu. "Aferin şimdi geriye okuldaki bilmem kaç yüz kız adayımız kaldı."
"Aslında sadece partideki 70 kız. Bunlardan da yarısının Steve ve tayfasıyla bir ilişkisi olmadığını düşünürsek, geriye 35 kalır. Birde sizi elersek yaklaşık 30 adayımız var. Gerçi polisin bu kanısının gerçek çıkma ihtimalide düşük."
Tüm gözler San'a dönmüş onu pür dikkat dinlerken Wooyoung alkışa başladı. "İşte benim kankam. Harikasın Choi San."
Son söylediğini Korece söylediği için sadece üçü anlamıştı. Kızlar ise birbirine bakıyordu. "Biz varken İngilizce konuşsanız, anlamıyoruz ya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer, park seonghwa
Fanfiction"Sen benim yörüngeme girmiştin ama ben senin evreninde kayboldum." [dram×detective×fanfiction] seonghwa × girl