2 ay sonra
Laney Johns, duvarları olan bir kızdı. Yıkılmaz sandığı duvarları olan. Ve o duvarları bir gülüşüyle yıkan birine sahipti. Park Seonghwa.
Hayat, hiç ummadığın anda yaşananlardı. Ve Laney Johns, hiç ummadığı anda çok şey yaşamıştı.
Güneş ışıkları tüm kasabayı aydınlatıyordu. Laney pedalları ağır ağır çevirerek hafif esen rüzgarda yoluna devam etti. Bugün tatilin en güzel günüydü ona göre.
Laney bisikletinin pedallarını durdurup indi. Bisikleti bahçenin duvarına yaslayıp kapıyı çaldı. Kapıyı Bayan Park'ın açmasıyla o güzel gülümsemesini sunması bir oldu. "Laney, hoşgeldin."
"Hoşbuldum Bayan Park." Laney içeri geçip beyaz ayakkabılarını çıkardı. "Hwa, Laney geldi."
Bayan Park'ın Korece kurduğu cümle ile Laney kaşlarını çattı. "Seonghwa'ya geldiğimi söylediniz, değil mi?" Bayan Park başını olumlu anlamda salladı. "Koreceni git gide geliştiriyorsun Laney, seninle gurur duyuyorum."
Laney gülerek merdivenlere ilerledi. "En iyisi ben gidip bakayım." Bayan Park da o sırada mutfağa girdi.
Laney basamakları hızlı hızlı çıkıp Seonghwa'nın odasının önüne geldi. "Hwa?" Kapıyı bir iki kere tıklattıktan sonra ses gelmeyince hâlâ uyuduğunu düşünüp kapıyı açtı.
Fakat karşısında yarı çıplak, saçları ıslak bir Seonghwa vardı. Elindeki havluyla saçını kurularken su damlaları vücudunda geziniyordu.
"Uyanmışsın." Laney sesi içine kaçmış gibi kısık sesle konuştu. Seonghwa da üstüne bir tişört geçirip yatağa oturdu. "Niye ayakta dikiliyorsun?"
Laney kapının ağzında durmayı bırakıp yanına oturdu. "Saçlarını kurut, hasta olacaksın." Laney havluyu elinden alıp, Seonghwa'nın saçlarında gezdirdi.
"Yüzüme bakıp durmayı keser misin? Dikkatim dağılıyor." Seonghwa hafifçe kıkırdadı. "Bu dikkatinizi yerine getirir bence."
Laney'nin dudağına bir öpücük kondurdu. Sonra bir tane daha ve bir tane daha. "Hwa!" Laney durmasını ima ediyordu fakat Seonghwa aldırış etmedi. "Senin için bir kez daha duş alabilirim, biliyorsun değil mi?"
"Park Seonghwa!" Laney koluna vururken Seonghwa öpmeye devam ediyordu. Ta ki Bayan Park'ın sesi odayı dolduruna dek.
"Çocuklar, gittiniz gelmediniz." Bayan Park'ın açık kapıdan içeri girmesiyle sona doğru sesi kısılmıştı.
Laney'nin Seonghwa'yı sesi duyar duymaz istermesinden ötürü, Seonghwa yataktan yere düşmüştü. Bayan Park şaşkın şaşkın onlara bakarken Seonghwa yerden kalkıp kızın elini tuttu. "Bizde tam gidiyorduk."
"İyi de çocuklar, kahvaltı yapsaydınız?" Bayan Park arkalarından seslenirken onlar çoktan çıkmıştı.
Bahçeye çıktıklarında güneş parıl parıl parlıyordu. "Hadi gidelim." Seonghwa kendi bisikletini garajdan getirirken Laney çoktan yola çıkmıştı. "Önce giden kazanır!"
Laney pedalları hızla çevirirken nasıl olduğunu anlayamadan Seonghwa'nın gerisinde kalmıştı. "Hey, bu haksızlık! Kestirme yolu kullandın."
"Savaşta her yol mübahtır güzelim." Laney pedalları yavaş yavaş çevirirken Seonghwa çoktan gidecekleri tepeye varmıştı.
Laney de sonunda geldiğinde Seonghwa yere uzanmış onu bekliyordu. "Sonunda!"
Laney hiç istifini bozmadan ağır ağır yanına gelip onun gibi yere uzandı. Bir dirseğine yere dayayıp bedenini yan çevirdi ve ona döndü. Seonghwa da aynı pozisyonda olduğu için yüzleri dip dibeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer, park seonghwa
Fanfiction"Sen benim yörüngeme girmiştin ama ben senin evreninde kayboldum." [dram×detective×fanfiction] seonghwa × girl