Victoria ile Jane, okulun kapısından çıkıp bahçedeki banklara yöneldi. Victoria, Jane'in gözyaşlarını siliyordu. "Neden hep suçlu ben oluyorum Vic?"
Jane tekrar ağlamaya başlamıştı ki Victoria ona sarıldı. Victoria, Jane'in elini sımsıkı tutuyordu. "Geçecek Jane, artık seni üzmesine izin vermeyeceğim."
Victoria güven dolu sesle konuşuyordu. Jane ona sarılmaya devam ederek, "Teşekkür ederim Victoria, seni seviyorum."
Victoria gülümseyerek başını salladı. "Bende seni Jane, bende seni seviyorum."
⭐️
Lee Minho, arşiv odasının önünden ayrılıp arka bahçeye doğru yürüdü. Seonghwa ve diğerlerinin katili ciddi ciddi arıyor olması onu güldürmüştü. Bulacaklarına inanıyorlardı, ne komik ama?
Anahtarlığını sallayarak yürürken aklına dün geldi. Dün akşamki olaylar şuan gibi gözün önüne geliyordu.
Perşembe akşamı, 20.02
Minho, unuttuğu defterini sınıfından alıp merdivenlere yöneldi. Yarınki ödev için defterine ihtiyacı vardı ama o okulda unutmuştu ve bu saatte okula gelmek zorunda kalmıştı. Bu aptallığına lanet edip eve gitmek için yola koyulacakken alt kattan gelen ses onu duraksattı.
Kantinden geldiğini düşündüğü sesi merak edip alt kata indi. Kantine doğru ilerlerken gördüğü manzara onu korkuttu.
"Lütfen bırak beni." Veronica can çekişirken son gücüyle konuştu. Siyah giyimli bu kişi ise sinsi bir gülüş sundu. "Sona geldik Veronica. Elveda de."
Minho ne yapacağını şaşırmıştı. Yardım etmek istiyordu ama bir yandan da tedirgindi. Veronica'nın başında dikilen bu kişi tabancayı Veronica'nın kafasına dayadı. Soğuk namluyu alnında hisseden Veronica çığlını bastı ama çoktan tetik çekilmişti. Veronica çığlıklar içinde, Minho'nun gözleri önünde can verdi.
Bir sesler geldiğini duyan bu kişi koşarak çıkarken Minho peşinden koştu. "Dur, dur dedim sana!" Minho okulun arka kapısından kaçan kişiyi bir kaç sokak takip etmişti ki en sonunda kolundan yakalamayı başardı.
Yüzünden ellerine kadar her yerini siyaha kamule etmiş bu kişinin bir tek gözleri ortadaydı. Minho bir eliyle kaçmak için çırpınan bu kişiyi tutup diğer eliyle yüzündeki siyah maskeyi indirdi. Fakat gördüğü yüz hiç beklemediği biriydi.
"Sobe!" Minho'nun sözleriyle karşısındakinin gerilimi daha da artmıştı. "Yakaladım seni."
Minho, bahçenin ortasında yürürken sarılan Jane ve Victoria'yı gördü. "Ne drama ama?" dedi kendi kendine.
⭐️
Norah, Wooyoung ve San odadan çıkmışlardı fakat Seonghwa ve Laney hala içerideydi. "Artık gitsek iyi olacak."
Laney ayağa kalkarken Seonghwa'nın kolundan tutmasıyla sandalyeye oturdu. "Biraz daha kalsak?"
Laney tekrar hareketlendi. "Cidden Seonghwa, iflah olmazsın." Seonghwa arkasından bakarken Laney odadan çıktı.
Laney spor salonuna antreman için yürüyordu ki amigo takımı kaptanı Alice'i görmesiyle kafasını çevirdi. "Hey, Laney Johns!"
Laney tekrar ona döndü. "Ne var Alice?" Alice masadan kalkıp saçını savurarak geldi. "Eskiden seni farklı sanardım. Sanırım sende Abby, Max, Jane ve diğerleri gibi sürtükmüşsün. Voleybol takımı şaşırtmıyor."
Laney sinirle nefes verip ona bir adım attı. Boy farkından dolayı Alice'e yukarıdan bakıyordu. "Bana bak yerden bitme, sen neyin sürtüklüğünden bahsediyorsun? Pardon da asıl sürtük sensin."
Alice kısa bir kahkaha attı. "Seonghwa'nın etrafında fahişe gibi dolaşmanı diyorum. Daha iki gün önce beni öptüğünü unuttun herhalde."
Laney ona bir adım daha attı. "Sevgilisiyle dolaşan ben mi, yoksa başkasının sevgilisini öpen sen mi sürtüksün konuşmayalım istersen."
Laney'in sözleriyle yüzü düşen Alice bozuntuya vermemeye çalışıyordu. Laney, Alice'in saçlarından bir iki tutam tuttu ve "Eğer bu çakma sarı saçlarını tek tek yolmamı istemiyorsan; benden, sevgilimden ve arkadaşlarımdan uzak dur. Yoksa olacaklardan sen sorumlu olursun Alice. Şimdi çekil yolumdan." dedi.
Alice asık suratıyla geçip giderken Laney arkasından güldü, tabi Seonghwa gelene kadar. "O bahsettiğiniz sevgili ben mi oluyorum?"
Seonghwa'nın aniden gelmesiyle Laney irkildi. "Tanrı aşkına nereden çıktın sen?" Seonghwa gülerek elini Laney'in omzuna attı. "Senin antrenmanın yok muydu? Hadi gidelim."
Laney gergince yürüyordu ama Seonghwa'nın tek yaptığı sırıtmaktı ve bu Laney'i daha da zora sokuyordu.
Spor salonunun kapısı açılıp Laney ve Seonghwa ikisilisi girdi. Abby ve Max üstlerini çoktan değiştirmiş sahanın kenarında oturuyordu. Seonghwa tribünlere ilerlerken Laney onların yanına geldi.
"LJ, Norah'ı gördün mü?" Laney hayır anlamında kafasını salladı. Fakat o sırada Norah içeri girdi. "Bebekler, ben geldim."
Norah Laney'in yanına oturunca Laney kulağına fısıldadı. "Neredeydin sen?" Norah kolunu dürttü. "Wooyoung'un yanındaydım." Laney ona imalı imalı baktı.
Koç antreman hakkında konuşuyordu ki Steve öfkeyle içeri girdi. "Siz yaptınız, Veronica'yı siz öldürdünüz."
"Steve, neler oluyor?" Koç onu sakinleştirmek için bağırmıştı ki Steve, Norah ve Laney'e bakıyordu. Tribünlerdeki Seonghwa onların yanına geldi, olayı duyan Wooyoung ve San da gelmişti. "Ne saçmalıyorsun Steve?"
Steve öfkeyle San'ın yakasına yapıştı. "Dün gece Veronica öldüğünde oradaymışsınız. Siz yaptınız!" Steve cebindeki notu çıkarıp gösterdi. "Biri sırama bırakmış. Yalan mı değil mi siz söyleyin."
Norah notu alıp okudu. "Seonghwa ve diğerleri dün gece okuldaydı. Veronica'nın katili onlar.
- Lee Know."
Laney kağıdı alıp yırttı ve Steve'in yüzüne savurdu. "Biz insanları kurtarmaya çalışırken senin bize suç atman, komik."
Steve kafası karışmış fakat hala öfkeyle nefes alırken Minho kapının önünde onları izliyordu. Minho yüzüne garip bir tebessüm yerleştirip yanındaki kişiye ithafen konuştu. "Birbirilerine girdiler. Ne drama ama?"
Minho King döktürüyor. Fav karakterim kesinlikle o ve Norah. Neyse bu kitabı yapımcılar görsede netflix'e böyle bir dizi koysalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer, park seonghwa
Fanfiction"Sen benim yörüngeme girmiştin ama ben senin evreninde kayboldum." [dram×detective×fanfiction] seonghwa × girl