1 gün sonra
Günlerden Salı, saat 12.30'u gösteriyor. İlk haberimiz kaybolan çanta. Ünlü iş ad-
Norah radyoyu kapatıp elindeki kızarmış ekmeyi mideye indirdi. Yarın için güç toplamaları gerekiyordu ki bu her kimse onu bir an önce durdursunlar.
Koyu kahve saçlarını tepeden rastgele toplayıp bol kot pantolonunu üstüne geçirdi. Kırmızı bluzu üstüne giyip kot ceketini de aldı.
Anahtarı sırt çantasına rastgele atıp evden çıktı. Kapının önünde abisininkine benzeyen bir araba vardı fakat abisi çoktan çıkmıştı. Daha sonra aklına gelen şeyle hafifçe gülümsedi. Tabi ya, Woo
Arabanın camına iki kere vurup açılmasını izledi. "Woo, ne işin var burada?" Wooyoung ellerini direksiyondan çekip açık cama yaklaştı. "Atla hadi."
Norah kapıyı açıp ön koltuğa oturdu. Kemerini takmak için çekiştirside olmamıştı. Wooyoung yardım için uzanınca böyle klişe bir sahnenin içine düştüğüne lanet etti. Aptal kemer
Wooyoung arabayı çalıştırıp ters yöne sürerken Norah kaşlarını çattı. "Okul diğer yönde seni şaşkın."
"Okula gideceğimizi nereden çıkardın?" Norah eliyle alnını ovaladı. "Cidden, nereye gidiyoruz acaba?"
"Korkularını yenmeye." Norah göz devirip, "Ne korkusunu seni aptal?" dedi. Wooyoung böyle diyeceğini tahmin etmiş ki güldü. "Karanlık korkun diyorum. Okula gizlice girdiğimizde fark etmiştim."
Norah dizlerini kendine çekip koltukta bağdaş kurmuş, kollarını birbirine bağlamıştı. "Ben karanlıktan korkmam, bu bir. Korksam bile nasıl yenmemi bekliyorsun, bu iki. Ayrıca ben okula gitmek istiyorum, bu da üç."
Wooyoung ona gözünü çokta yoldan ayırmadan baktı. "Cidden şimdi de küstün mü? Çocuk gibisin Norah."
Norah ellerini indirip Wooyoung'a baktı. Normalde çocuk gibi davranan o, uyaran ise kendisi olurdu. Bugün ise tam tersi olmuştu.
Wooyoung arabayı durdurup kapıyı açarken Norah onu izledi. Arabadan inen Wooyoung, Norah'ın kapısını açıp inmesini bekledi. Norah da gönülsüzce inip karşılarındaki binayı inceledi.
"Burası neresi?" Wooyoung da onun gibi kafasını kaldırıp baktı. "Burası, korku evi. Karanlık korkunu yenmeye birebir."
Norah gergince yutkundu. Wooyoung önden içeri girerken Norah tedirgince onu takip etti. "Woo, beni bekle."
İçeri girip gözlerini etrafta gezdirdi. "Bir fener alsaydık bari." Norah olduğu yerde dururken Wooyoung yanına geldi. "Fener alsaydık bir anlamı olmazdı."
Wooyoung gitmek için ilerlerken Norah yerinde kalmakta ısrarcıydı. Wooyoung, Norah'ın hala girişte durduğunu görünce "Bak ben gidiyorum." diye seslendi.
Norah, etrafına göz gezdirdikten sonra hızlı hızlı ilerledi. Kaybolmamak için annesinin kıyafetini tutan çocuklar gibi Wooyoung'un üstündeki sweatshirt'ünün ucunu tuttu.
Koridarlarda ilerlerken Norah'ı korkutan hayalet tarzı hazırlanmış şeyler değil karanlıktı. İlerledikçe Norah daha çok tedirgindi. Bunu fark eden Wooyoung, Norah'ın elini tuttu.
Norah, Wooyoung'un tuttuğu ele bakıp gülümsedi. Bu onu daha iyi hissettirmişti.
⭐️
San sırt çantasını omzuna atıp spor salonundan çıktı. Koridorda yavaş yavaş yürürken sevdiği bir şarkıyı mırıldanıyordu.
Saçlarını eliyle düzeltip kantinden bir kahve aldı. "Choi San!"
Gelen sesle arkasına dönüp etrafına baktı. Kimin ona seslendiğini düşünürken gördüğü biri ona doğru yaklaştı. Bu resim kulübünde ki Lee Minho değil mi?
"Biraz konuşabilir miyiz?" San kaşlarını çattı. Şaşırmıştı fakat ne olduğunu merak ediyordu. "Peki, gel oturalım şöyle."
Minho, San'ın işaret ettiği masaya geçip bir sandalye çekti. San da karşısına oturdu. "Ne oldu Minho?"
"Steve'in ölümü hakkında, konuşmak istedim. O gün oradaymışsınız." San tek kaşını kaldırarak ona baktı. "Senin nereden haberin oldu?"
Minho gözlerini etrafta gezdirdi. "Herkes bunu konuşuyor." dedi. San yan bir gülüş sundu. "Steve hakkında bu kadar endişeli olduğunu bilmiyordum, Lee Know."
Minho alt dudağını dişledi. "Demek öğrendin." San keyifle arkasına yaslandı. "Kendini zeki sanıyorsun Minho. Her neyse, ben gitsem iyi olacak."
San kahvesini eline alıp masadan kalktı. Arkasından bakan Minho kendi kendine mırıldandı. Kendini zeki sanıyorsun Choi San. İpucu bulduğunu ve kendimi ele verdiğimi sanıyorsun. Bilmiyorsun ki ben hedef şaşırtmakta çok iyiyim.
O sırada kahvesi ile adımlayan San, arşiv odasına girdi. Jane, Laney ve Seonghwa çoktan gelmişlerdi. "Selam millet."
Çantasını öylece bırakıp boş yerlerden birine oturdu. "Az önce Minho benimle konuştu. Steve'in öldüğü gece nedenorada olduğumuzu sordu. Ayrıca dün aldığım bilgiye göre de Lee Know oymuş."
Jane, "Lee Know? O da ne?" dedi. Seonghwa notu Jane'e uzattı. "Steve'e bizim katil olduğumuzu söyleyen notu o yazmış."
Jane anladığına dair mırıldanırken Laney sindiği köşeden kalktı. "Neden bizim katil olduğumuzu düşünüyor?"
San omzunu silkti. "Bilmem, belki de hedef şaşırtmaya çalışıyordur." Laney kafasını salladı. San haklı olabilirdi.
"Hem Woo ve Norah nerede? Okula niye gelmediler?" San'ın sorusu üstüne konu dağılırken Laney'in kafası iyice karışmıştı. Öte yandan da, adım adım cevaba yaklaştığını hissediyordu.
⭐️
"Saçmalama, gayet iyi kayıyorum." Wooyoung ve Norah gülerek ayaklarındaki patenleri çıkardılar.
"Sana stres atacağız demiştim." Norah patenleri dolaba koyup ayakkabılarını ayağına geçirdi. Daha sonra ayağa kalktı. Önünde durduğu kısa dolaba yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi.
Ayakkabısını giyen Wooyoung yanına gelip önünde durdu. "Gayet iyi bir patencisin." Norah gülmeye başladı. "Hadi ama Woo, bana bilmediğim bir şey söyle."
Wooyoung dudaklarını yalayıp, "Senden hoşlanıyorum." dedi. Norah hafif bir tebessüm ile karşıladı. "Bilmediğim bir şey demiştim."
Wooyoung iki elini Norah'ın iki yanından dolaba koyup kızı dolap ile arasına sıkıştırdı. "Sende benden hoşlanıyorsun."
Wooyoung, Norah'ın yüzüne yaklaştı. Norah sakince yutkunup aralarındaki mesafeyi açmak için kafasını geriye atarken, Wooyoung o arayı dudaklarıyla örttü.
Norah dudaklarında gezinen yumuşak dudaklarla irkilmişti. Daha sonra elini Wooyoung'un çenesine yerleştirdi. Wooyoung da Norah'ı belinden tutup kaldırdı ve dolabın üstüne oturmasını sağladı.
Wooyoung, Norah'ın belindeki elini kalçasına indirdi. Boynunda gezinen Norah'ın elleri ve yüzünü örten saçları şuan onu huylandırsa da ses etmedi.
Saçlarını bir eliyle geriye atan Norah açılan kapı ile bakışlarını çevirdi. Norah'ın dudaklarını ayırması üzerine Wooyoung da aynı yöne döndü.
İçeri elinde pateniyle giren kız gülmemek için kendini zor tutuyordu. Pateni bırakıp "Size kolay gelsin." dedi ve çıktı.
Norah eliyle Wooyoung'un dudağına bulaşan ruju temizlemeye çalışıyordu. "Rezil olduk." Wooyoung da aynı şekilde Norah'ın dudağını sildi. "Çıkalım artık şuradan, daraldım."
Beraber odadan çıkıp eğlence merkezinin çıkışına yürüdüler. "Bugün senin yüzünden okula da gidemedik." Wooyoung kolundaki saate baktı. "Bunu söylemek için biraz geç değil mi? Çünkü okul biteli bir saat oluyor."
Gülerek arabaya ilerlerken Norah gördüğü kişi ile duraksadı. Wooyoung'un kolunu dürtüp onu da durdurdu. "Şuraya bak."
Wooyoung, Norah'ın gösterdiği yere baktı. Kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Bunlar Alex ve Jane mi yoksa ben mi yanlış görüyorum?"
Norah başını salladı. "Ta kendileri."
Hi bitches!!!
Nasıl buldunuz bölümü?
Daha sık bölüm atmaya çalışacağım. Hoşçakalın!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
killer, park seonghwa
Fanfiction"Sen benim yörüngeme girmiştin ama ben senin evreninde kayboldum." [dram×detective×fanfiction] seonghwa × girl