talk about me to them

90 10 8
                                    

Minho cezaevinin içerisindeki odada beklemeye başladı. İki aydır buraya düzenli olarak geldiği için tavandaki izlere kadar neredeyse her şeyi ezberlemişti. "Lino!"

Victoria gülerek yanına gelince hemen ayağa kalkıp kıza sarıldı. Yüzünü kızın saçlarına gömdü ve kokusunu içine çekti. "Vic, nasılsın?"

İkiside karşılıklı oturduklarında Victoria sevinçten yerinde duramıyordu. "Sayende gayet iyiyim. Sabah annemde görmeye geldi. Benim için börekte getirmişti."

Minho karşındaki kızın çocuksu heyecanla anlattıklarını dinlerken kendinden geçiyordu. Ona kavuşmak için gün sayıyordu adeta.

"Vic, hatırlıyor musun? Seni buradan çıkaracağımı söylemiştim. Sanırım hedefime ulaşıyorum."

"Nasıl yani?" Minho dudaklarını hafifçe yaladı. "Nasıl olduğunu boşver. Sadece bil diye söyledim. Herkese bunun hesabını soracağım ve sen buradan çıkacaksın."

Victoria ve Minho sohbet etmeye devam ediyorken tepelerindeki gardiyan sürelerinin dolduğunu söylüyordu. İkiside ayaklandı ve son kez birbirlerine sarıldılar. "Seni seviyorum Vic."

"Teşekkürler ve bende seni, Lee Know." Victoria'nın sözleri üstüne Minho'nun dudağına minik bir öpücük bırakıp kaçarcasına gitti. Anın şokuyla dona kalan Minho görevlilerin uyarıyla yerinde kıpırdandı ve cezaevinden çıktı.

Caddenin karşısına geçip bir telefon kulübesine girdi ve ezberindeki numarayı tuşladı. "Hazır mı?"

⭐️

Laney göz kapaklarına vuran ışıkla yerinde kıpırdandı. Gözlerini henüz açmamıştı ama sabah olduğunu tahmin ediyodu. Gözlerini kısık şekilde araladığında hava çoktan aydınlanmıştı.

Laney uzandığı kanepede doğrulup yanına döndü. Seonghwa hala uyuyordu. Üstüne tişörtünü geçirip ayakkabılarını giydi. Geceyi kulübede geçirdiklerinden ailesinin haberi yoktu, ve annesini aramalıydı.

Vitrinin yanındaki ankesörlü telefona ilerleyip eline aldı. Çalışmasını umut ettiği telefonun tuşlarına basarak beklemeye başladı. "Hello!"

"Laney, sabah Seonghwa'larda kalacağını neden söylemedin? Gece Seonghwa aramasa haberim olmayacak."

Laney annesinin sözleriyle kaşlarını çattı. Seonghwa annesini mi aramıştı? "Uyuya kalmışım, özür dilerim. Biliyorsun, bugün pikniğe gideceğiz."

"Biliyorum tatlım, kendine dikkat et ve güzel zaman geçir."

"Peki anne, görüşürüz. Seni seviyorum." Laney telefonu kapatmak için hareketlenirken annesi tekrar konuştu. "Seni seviyorum LJ, hoşçakal."

Laney telefonu kapatıp hala yatan Seonghwa'nın yanına oturdu. "Hwa, uyan."

Seonghwa bir kaç mırıltı çıkararak gözlerini açtı. "Kalk hadi, biri gelmeden gidelim."

Seonghwa gözleri uykulu hâlde üstünü giyerek çantasını topladı. Laney de eşyalarını topladı ve kulübeden çıktılar. İkiside bisikletlerine binip yola koyuldular.

Ormandaki geldikleri patikadan geri dönüp yeşillik alana ulaştılar, daha sonra yollarına diğer yönden devam edip piknik yapacakları alana yöneldiler.

Seonghwa önden ilerlerken Laney yavaş yavaş arkasından takip ediyordu. Her zamanki yerlerine gelince Seonghwa bisikletini durdurup indi. Laney de inip bisikletini kenara koydu.

"Kimse gelmemiş daha, erkenciyiz." Laney banka oturup başını masaya koydu. "Eğlenceli bir bekleyiş olacak." Seonghwa kısık sesle kıkırdadı. "Kesinlikle."

killer, park seonghwaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin