Chris taşı kimin attığını görmek için biraz daha ileri doğru yürüdü. Daha sonra kapının ötesinde duran genci fark etti.
Seoho dimdik ve keskin bakışlarıyla içeriyi izliyordu. Yanında da her zaman onunla olan iki arkadaşı vardı.
🦋
"İçeride miydiniz ya? Bilseydim birkaç tane daha atardım." diyerek öfkeyle seslendi.
Seungmin daha önce defalarca kez gördüğü gence baktı. Siyah saçları dağınıktı ve alnına dökülüyordu. Yüzünde hiç de sıcakkanlı olmayan bir ifade vardı.
"Sorunu ne bu manyağın?" diye söylendi Chris. Kendisi de aynı öfkeyle kapıyı açıp dışarı çıktı. "Sikik sokuk konuşma. Eğer çocuğa bir şey olsaydı o zaman görürdün kim kime ne atıyormuş." diyerek üzerine yürüdü.
"Bak sen, İngiliz bozuntusu küçüklerin yanında abicilik oynamak istiyor galiba." diyerek alayla güldü Seoho.
"Ne işin var lan burada, puşt?"
Seungmin duyduğu sesle kafasını çevirdi. Bağıran Changbin'di. Yanında Minho vardı ve hızlı adımlarla yanlarına geliyorlardı.
"Ben evcilik setime bakmaya gelmiştim, sizinkiler başkasının oyun alanına dadanmış. O yüzden bir sohbet edelim dedik."
"İşine bak Seoho." dedi Seungmin. "Derdinin ne olduğu umurumda değil fakat kiminleyse onunla çöz. Okulu ve öğrencileri bu işe karıştırma."
"Karışma lan o zaman!" diye bağırdı Seoho tekrar.
"Seoho, fazla bağırma." Yanındaki gençlerden biriydi konuşan.
Seoho hiç oralı bile olmadan düz bir ifadeyle Seungmin'e bakmayı sürdürdü. "Neyine güveniyorsun lan sen?"
Seungmin yüzünü buruşturdu. "Neyime güvenmem gerekiyor?" Birkaç adım atarak Chris'in yanına geldi ve küçümseyici bir ifadeyle karşısındakine baktı. "İnsanların senden korktuğunu falan mı zannediyorsun? Yalnızca yaptığın saçmalıklar yüzünden aptal olduğunu düşünüyoruz."
"Öyle mi dersin?" diyerek Seungmin'in üzerine doğru yürümek üzereydi ki Chris tarafından engellendi. Göğsünün üzerine koyduğu eliyle onu durdurup tam karşısına geçti.
"Siktir git. Seninle sorunu olmayan insanlara bulaşma."
"Şu an, şu şekilde karşımda durarak benimle sorunun olduğu yaşamına başlamış oluyorsun." dedi Seoho karşısındaki genci süzerken.
"Chris, bırak şu ruh hastasını. Ben Bay Yoo'yu çağırdım." dedi Minho telefonunu cebine koyarken.
"Bizi öğretmene mi şikayet edeceksin?" Bu sefer konuşan diğeriydi. Kollarını göğsünün üzerinde birleştirmiş, alaycı bir ifade takınmıştı.
Minho kaşını kaldırıp başını yana eğdi. "Evet, aynen öyle yapacağım. Ne oldu, bir sorun mu var?"
"Seoho, gidelim." dedi yanındaki çocuk.
Seoho hiçbir şey söylemeden yürümeye başladı ve yanlarından uzaklaştılar.
Bay Yoo geldiğinde bu durumla bizzat ilgileneceğini söylemiş ve Seoho'nun kışkırtmalarına karşılık vermemeleri konusunda hepsini uyarmıştı.
"Seungmin." dedi Chris, Seungmin sınıfına girmek üzereyken. Dönüp ona bakınca devam etti. "Yanlış anlamazsın umarım beni. Eminim kendini koruyabilirsin fakat yine de uyarmak istedim. Sürekli üçlü geziyorlar ve bugünden sonra mutlaka sana da bulaşacaklardır. Lütfen bir şey olursa bizden birine haber ver."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
kelebek | chanmin
Conto"Bu tür şeylere kelebek etkisi denildiğini duymuştum. Düzenin başında gerçekleşen küçük değişiklikler, beklenilmeyen büyük sonuçlara yol açabiliyormuş." mel, 22.