Kalabalıktan alkışlar koparken Chris Seoho'nun tam önüne dikildi. "O çocuğa el kaldırmaya cesaret ettin ya, işte o zaman kendi sonunu getirdin."
🦋
"Yürüyün." diyerek ayaklandı Hyunjin. Felix ve Seungmin de oturdukları yerden kalkarak peşine takıldı.
Kalabalığın arasından zorlukla da olsa geçip diğerlerinin yanına ulaştılar.
"Sanırım artık kahraman falansınız." diye alayla mırıldandı Seungmin Chris'in yanına vardığında.
Güldü büyük olan. "Geç bile kaldık, ha?"
Seungmin birkaç saniye yüzünde gezdirdi bakışlarını. "Kötü durumdasın. Pansuman yapılması gerek."
"Halledilir." dedi Chris omuz silkerek.
"Neyse yine dayağımı yemedin, şanslısın." diyerek ellerini temizler gibi birbirine sürttü Jisung.
Zorlukla ayağa kalkan Seoho'nun yaşlı gözleri Seungmin'inkilerle buluştu. Acısından çok yaşadığı rezilliği düşünüyordu. Bunu ona nasıl yapabilirlerdi?
"Demek hemen arkadaşlarına ağladın." dedi hafifçe sırıtarak.
Seungmin haline gülmeden edemedi. Bu durumda bile sırf onlara güç gösterisi yapabilmek için sırıtmasından ödün vermiyordu. Fakat dudaklarının titremesi ve gözlerinin kızarıklığı tüm duygularını çoktan ele vermişti.
"Aynen öyle yaptım." dedi keyifle. "Bir sorun mu var?"
"Hem de öyle büyük bir sorun var ki..." diyerek başını iki yana salladı Seoho. "Bu sefer seni öyle bir hale getireceğim ki bırakmam için ağlayarak yalvaracaksın."
"Sesini kesip siktir olup git, yoksa sen gitmek için bana yalvaracaksın." diyerek öfkeyle üzerine yürüdü Chris.
"Yürü, gidelim." dedi yanındaki çocuklardan biri Seoho'ya. Kolunu çekiştirerek hareket etmesi için zorladı. "Biz bunun cezasını sonra keseriz."
Seoho kolunu kurtarıp güçlükle yürürken Seungmin'e döndü. "İşin bitti Seungmin."
Seungmin çatık kaşlarıyla birkaç saniye hiçbir şey söylemeden yüzüne baktı öylece. Gözlerindeki saklamaya tenezzül bile etmediği saf nefreti görebiliyordu çok net bir şekilde.
İş fiziksel acıyı geçerek küçük duruma düşmeye dönmüştü. Bugün yaptıkları Seoho'nun gururunu fazlasıyla kırmıştı. Öğrencilerin önünde düştüğü bu durum içinde oluşan rezillik hissiyle beraber büyük bir öfkeye dönüşüyordu.
Arkasını dönüp gittiği sırada Seungmin gözünden düşen bir yaşı sildiğine yemin edebilirdi.
"Evet, umarım artık tatmin olmuşsunuzdur." dedi Felix hafifçe kaşlarını çatarak. Hâlâ ortalıkta öğretmen olmamasına oldukça şaşırmıştı.
"Hem de nasıl..." diyerek sırıttı Minho.
"Bir zahmet." diyerek Minho'nun koluna hafifçe vurdu Jeongin. "En çok sen eğlendin."
"Cidden eğlendim bu arada." diyerek iyice gülmeye başladı Minho. "Sürekli serserilik yaparken takındığı sırıtmayla tam karşısında dikilmek ve ağlamasını izlemek müthişti."
"Hyung..." diye mırıldandı Hyunjin. Çatık kaşları ve aralanmış gözleriyle hayret içinde tam yanındaki Minho'ya bakıyordu. "Sadist gibi konuşuyorsun."
"Gibi..." diye mırıldandı Minho ciddi bir ifadeyle. Daha sonra Hyunjin'in git gide çatılan kaşlarını görünce ifadesini yumuşatarak kolunu omuzuna attı ve gülmeye başladı. "Şaka lan, korkma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kelebek | chanmin
Short Story"Bu tür şeylere kelebek etkisi denildiğini duymuştum. Düzenin başında gerçekleşen küçük değişiklikler, beklenilmeyen büyük sonuçlara yol açabiliyormuş." mel, 22.