19

402 51 46
                                    

Ne yapacağını, nasıl toparlayacağını ve düzelteceğini bilmese de bir şekilde bunca zamanlık gerginliği telafi etmeliydi.

🦋

Günler günleri kovalamış ve yavaş yavaş okuldaki gerginlik tamamen kaybolmuştu.

Bay Kim'in gidişiyle okula yeni bir müdür gelmişti. Uzun bir konuşmayla düzenin ufak değişikliklerle iyileştirileceğinden ve daha iyi şartlar altında beraber olacaklarından bahsetmişti.

Seoho'nun videoları öğrenciler tarafından konferans salonunda izlenmiş ve her şey öğrenilmişti. Çoğunun şaşıracağı üzere Seoho videonun sonunda bir süredir psikolojik destek aldığını söylemiş ve kısaca, üstü kapalı bir biçimde özür dilemişti.

Kendince intikamını alıp içini rahatlatmıştı işte. Dışarıya yansıttığı hırçınlığın arkasında büyük bir kırgınlık vardı aslında.

Küçük bir çocuğun kalbi kırılmıştı zamanında.

Tabii bir müddet sonra kırgınlık, hüzün ve özlem yerini çok büyük bir öfkeye bırakmıştı.

En azından intikam isteğini bastırmayı başarmıştı fakat içinde bir yerlerde zaman zaman "baba" kavramının eksikliğini ve bu üzüntüyü hissedeceğinin kendisi de farkındaydı.

Yine de bunu düşünerek hayatını geçiremezdi. İstediğini elde etmiş ve artık herkesi rahat bırakmanın zamanı gelmişti. Bir yerden başlaması gerekiyordu.

Şimdi arkadaşlarını, çevresini ve okulunu değiştirerek hem kendine hem de çevresine iyilik yaptığını düşünüyordu. Arkasında bıraktıklarının fikirleri de çok farklı sayılmazdı zaten.

Seungmin hep Seoho'nun nasıl bir psikolojide olduğunu merak ediyordu. Şimdi birden gelişen bu olaylar sayesinde aşağı yukarı bir fikri vardı ve içten içe onun için üzülmekten kendini alamıyordu.

Aslında daha çok acıma duygusu da denebilirdi buna. Söz konusu kişi hiçbir sebep yokken kolunu kırmıştı, insanlara ve okula zarar verip türlü türlü huzursuzluklar çıkarmıştı. Hiçbir şey bunların savunması olamazdı fakat yine de küçük bir çocukken bunun öfkesini içinde tuttuğunu bilmek onu üzüyordu.

"Ne düşünüyorsun?"

Dalgınlığını yanına oturan Chris sayesinde dağıtırken omuz silkti.

"Hiçbir şey." Kaşlarını çatarak başını salladı iki yana yavaşça. "Şu an beraber oynuyor olabilirdik."

Chris gülümseyerek yanındaki çocuğun saçlarını karıştırdı. "Dayan, az kaldı."

Seungmin oflayarak omuzlarını düşürdü. Kolundaki alçı yüzünden hayatı kaçırdığını hissediyordu. Voleybol oynayamamak tüm moralini altüst ediyordu.

Çoktan iki hafta geçmişti fakat doktor bir süre daha kalması gerektiğini söylemişti. Seungmin zaten uzun süreceğini biliyordu fakat yine de hayal kırıklığı yaşamıştı.

Şimdi Chris seçmeleri geçmişken onun kenarda oturup izlemesi oldukça can sıkıcıydı.

"Dayanıyorum fakat artık sıkıldım." diye yakındı Seungmin. "Beraber çalışıyor olabilirdik."

"Canını sıkan kısım beraber oynayamamamız m?" diye sordu Chris yüzünde belli belirsiz bir sırıtmayla. "Eğer öyleyse merak etme, iyileştiğinde her gün oynayabiliriz."

Seungmin sevinçle kocaman gülümsedi.

"Kesin boş muhabbeti de toparlanın." diye seslendi sahanın ortasından Hyunjin. "Yürü hyung, daha duş alacağız."

kelebek | chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin