0.2

1.1K 105 46
                                    

Mucize olsun diye birisini istemiyorum.
Hayatımın mucizesi zaten benim.

_________________________________________________________

"Hadi adını söyle." yanımda ki uzun saçlı kız gittikçe sinir bozucu olurken yerimden kıpırdamamakta karar kıldım. Ben sinir sorunları olan bir kızdım ve bir şeyleri bana sürekli tekrar ettikleri zaman kendime engel olamazdım.

Ve kalbini kırmamak için o konuştukça ben uyuyacaktım.

Gözlerim uykusuzluğa yenik düşerken gözlerimi sıkıca yumdum. Son zamanlarda işten sürekli geç çıktığım için uyku düzenim boktu.

Yani yastık niyetine kullanabileceğim bir şey  bulduğum her yerde uyuyabilirim.

Uyku hissi üzerime çökerken kendimi kasmayı bıraktım.

"Hey! Uyansana artık" kulağıma gelen sesler gözlerimi hafifçe aralamama sebep olsada olduğum pozisyonu hiç bozmadan yatmaya devam ettim.

Birden yüzümün Jisoo'ya dönük olduğunu fark edince hemen çevirmeye çalıştım.

O an hissettiğim acı anlatılamaz.

Boynum yerinden çıkmış gibi kötü hissettirdi bana. Gözlerim acı yüzünden hızlıca yumulur iken arkadan gelen kıkırtı sesi bozuk olan sinirlerimi arttırmıştı.

Hızla ayağa kalktım ve arkama bakmadan yürümeye başladım. Bu sınıftan çıkmazsa ya kendimi ya da o kızı öldürecektim.

Dışarıya çıkıp biraz nefes almanın iyi geleceğini düşünüyorum. Adımlarımı hızlandırıp bahçeye doğru ilerlemeye başladım.

Kapşonumu kafama atarak yürümeye devam ederken bana bakan gözlerin farkındaydım.

Bu hep böyle olurdu.
Ben umursamaz ve sessiz onlar ise bu sessizliğin ardında olan kızı merak ederdi.

O kız her zaman soğuk ve her şeyden uzak duran bir tipti. Her zaman olduğu gibi.

Bahçeye çıktığım zaman dışarısının sakin olduğunu görmek beni rahatlattı.

Bu aralar girdiğim stres yüzünden her şeye karşı sinirleniyorum. Bazen yaprakların hareket etmesi bile beni çıldırtıyor. Ergenliğin verdiği ağır duygular olduğunu düşünüp bunları arka plana atıyorum.

Hala ayakta durduğumu farkettim. Boş olan banklardan birine ilerleyip oturdum.

Gözlerim yere inerken müzik dinlemek yerine sessizliği dinlemeyi tercih ettim bu sefer.

Kısa bir süre oturduktan sonra gelen zil sesiyle yüzümü buruşturup okula ilerledim.

Yapışkan olduğunu hissetmek acaba can sıkıyor mudur diye düşündüm yüzüncü kez.

İlk derste kendini zorla tanıştıran kız iki derstir peşimde geziyor.

Tanrı aşkına derdi ne?

Oturduğum yerde sinir sistemimin bozulduğunu hissediyorum. Ama o hala konuşmaya devam ediyor.

"... bu yüzden kesinlikle o mağazaya gitmeliyiz." sonlara doğru kulağımın yanlışlıkla devreye girmesi yüzünden duyduğum şey ile dayanamayarak ayağa kalktım.

"Şaka mısın? Kovuyorum seni kızım kovuyorum gitsene lan peşimden." söylediğim şeyler sanki onu daha fazla memnun etmiş gibi gülümsedi.

Bu gülümseme sinirlerimi bozarken ellerimi saçlarımın arasından geçirdim.

"Beni kovsanda ismini söylemeden gitmeyeceğim" gülümseyerek söylediği şey  ondan kurtulmak için ne yapmam gerektiğinin çaresiydi.

Tüm duygularımı bir kenara bırakarak konuştum.

"Jennie, Kim Jennie oldu mu?" söylediğim sözler ile tatmin olmuş bir şekilde ayağa kalktı.

Arkamı dönüp uzaklaştığım zaman gitmiş olduğu için rahatlamıştım.

Bu kız nedensizce beni hem geriyor hem de... Bilmiyorum açıkçası.

Belki sert davranmıştım ama bu benim için sorun değildi.

Tekrarlamaktan nefret ederim.

Açıkçası bu uzun zaman sonra başıma gelen bir şey. Yani yanıma birilerinin gelmesi.

Arkadaş duygusundan yoksun bir çocuk olarak büyüdüm ve benim için çok önemli bir şey değil.

Yaşamamış olabilirim. Asla yaşayamayacak da olabilirim ama umrumda değil.

Tanrı'nın bana verdiği iğrenç bir kaderi yaşamak zorundayım.

Zorundalığın gittiği birkaç zaman oluyor. O zamanlar beni mahvediyor. Boktan olan hayatımı daha da beter ediyor.

Gerçekten merak ediyorum bir gün gerçek bir mutluluğa ulaşabilecek miyim?

Bunun için ne gerekiyor?
Mucize falan mı?

Üzgünüm ama benim hayatımda mucizelere yer yok.

O mucizeler, geçmişte üstünde anılarım olan yıldızlar gibi kayıp gittiler.

Daldığım derin düşünceleri bozan şey iğrenç zilin çalmasıydı.

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Belki mucizem hiçbir zaman gelmeyecekti. Ama bu mucizeyi yaratabilirdim.

Yaratmak, sadece Tanrıya mahsus değildir.

Yavaş adımlarla ilerledim, sınıfa doğru.

Her zaman ki sırama yerleştiğim zaman istemsizce yan tarafıma baktım.

Çanta yoktu.

Gitmişti belki de.
Bunu neden bu kadar çok kafaya taktığımı bilmiyorum ama merak etmiştim.

Zaten son ders diyerek geçiştirmeye çalıştım kendi kendime.

Kafamı pencereye çevirip soluk olan havayı izlemeye başladım.

Dışarıda olan siyah Audi A7 model araba dikkatimi çekmişti. Rengi çok hoş ve bir o kadar soğuktu.

İstemeyerek gözlerimi oradan çekip bahçeye yönlendirdim.

Bahçe de kimse yoktu.
Ta ki kadrajıma benimle konuşan kız girene kadar.
Elinde tuttuğu çantası ile hızla koşuyordu.

Onu gözlerimle takip etmeye devam ettim. Sağını solunu kontrol ettikten sonra hızla az önce hayran kalarak baktığım arabaya bindi ve çabucak uzaklaştı.

Gördüğüm on beş saniyelik görüntü beynimde yer edinirken umursamayarak önüme döndüm.

Klasik zengin züppe kızlardan biriydi.

Hocanın içeri girmesi ile ayağa kalkarak selam verdik.

İstemeyerek yaptığım bu seye karşı göz devirdim.

Karşılık verdikten sonra bizi yerimize oturttu ve kitaplarımızı açmamız için talimat verdi.

Donuk gözlerle kitabın kapağını incelmeyi bırakıp söylediği sayfayı açtım.

Açtığım sayfa da olan küçük bir not kağıdı dikkatimi çekmişti.

Elime alarak okumaya başladım.

"Saat 23:56' da ****** barın önünde ol!"

-Jisoo

Tell Me About Love |TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin