-Kahkahası bol olan insanların yüzüne iyi bakın.
-Neden?
-Onların gözleri mezar taşı gibidir...
_________________________________________________________
Gecenin karanlığında yol göstermek istercesine parlayan yıldızlara baktım, pencereden.
"Bana bir yol gösterin." diyerek küçük bir kız çocuğu gibi kendi kendime fısıldadım, aciz bir şekilde.Buna ihtiyacım olduğu reddedilecek bir düşünce değildi.
Savunmasız kalmıştım.Öğlen ki olan konuşmadan sonra hala kendimi toparlayamamıştım.
Ellerim hızla saçlarımın arasından geçerken tek başıma olduğun minik odaya baktım.
Gözlerim dolmuştu silik anılarla.
Lakin dolmasının sebebi mutlu, güzel anılar değildi.
Yıllardır en acı şekilde hissettiğim bitmişlik hissinin açıklamasıydı.Kışın soğuğu bedenimi yakıp geçerken "Daha ne kadar fazla yanabilirim ki?" diye kendime bir soru yönelttim.
Gerçekten daha ne kadar fazla yanabilirdim?
Bu iğrenç hayat, yaşanılmaya hatta nefes almaya bile değmeyecek hayat için daha ne kadar yanmam gerekiyordu.
Bu gelgitlerin arasında bir yol ararken birden telefonumun çalmasıyla sanki kötü bir şey yapıyormuşum da yakalanmışım gibi hissettim. Kendime gelmeye çalışarak telefona baktığım zaman arayan kişinin kim olduğunu tahmin etmek zor olmuyordu. Teyit etmek için parlayan ekrana baktığımda 'Kim Jisoo' yazısını gördüm.
Yanılmamıştım.Sessiz olmaya çalışarak telefonu açtığımda karşıdan bir ses gelmesini bekledim.
Bir kaç saniyenin ardından "Hey, Jennie! Konuşmamız gereken önemli konular var." diyerekten konuşmuştu."Anlat, dinliyorum." diyerek karşılık verdiğim zaman "Telefonda olmaz buluşmamız lazım." dedi.
Her ne kadar imkansız olduğunu bilsem de ona bunu açıklamak için bir kaç kelime kullanmaya çalıştım.
"Şuan yurtta durumlar fazlasıyla karışık ve ben bir hata daha yaparsam burada kalabileceğimi zannetmiyorum." sonlara doğru kısılan sesimle kendimden bir kez daha nefret ettim.
Sanki ben kendi ayaklarımın üstünde durmaya çalıştıkça hayat bacaklarıma sopayı ardı arkasına geçiriyordu."Ne sorunu?"
"Şuan anlatamam." diyerek onu geçiştirmeye çalıştım. Ama o hiç memnun olmamış bir şekilde konuşmaya başladı.
"Sana bunu şuan telefonda söylediğim için üzgünüm ama seni o sikik yetimhaneden çıkartmanın bir yolunu biliyorum."෴
Soğuk ilmeklerime kadar işlerken karşımda duran cafeye hızlı adımlarla girdim. Jisoo'nun beni bu saatte çağırmasının sebebini biliyor olsamda herşeyi göze alıp yine çıkmıştım.
Bana bir çözüm yolu bulduğunu söylemişti.
Bu bile benim oradan tekraren kaçmam için yeterli bir sebepti.İçeriye ilerleyerek gözüme ilk ilişen masaya doğru ilerledim. Üstümde ki montu çıkartıp sandalyenin üzerine bıraktıktan sonra oturdum.
Başımı masaya koyduğum zaman gözlerimi kapattım bir kaç saniyeliğine.
Bugün o kadar çok olay yaşamıştım ki. Sadece bugün de değil. Son iki gündür.
On yıl boyunca yaşayabileceğim tüm olayları iki gün içerisinde yaşamıştım sanki.Ruhum bunların daha beterini yaşadığı halde bugün olanlar daha ağır gelmişti.
Aynı sırada düşüncelerimi bu sefer Kai'nin dediği şeyler doldurdu. Bana bir fırsat sunmuştu Jisoo'nun ima ettiği gibi, ama bu bana nedensizce hiçbir şekilde mantıklı gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell Me About Love |Taennie
Fanfiction❝Kimseye boyun eğmedim ama sana yerle bir oldum, Kim Jennie...❞ ༄taennie ©2022 |Mochipastah