Sadece kollarının arasına al beni.
Orada beni karanlıktan kurtar.
Güneşi bulmama yardım et.
_________________________________________________________Jisoo, ile geçirdiğimiz o günün ardından iki gün geçmişti. Bugün pazartesi ve ben hala bara gidemiyorum. Bir bar için çok fazla kapalı kalmıştı.
Onun dışında çalışacak bir yer bulmam gerekiyordu.Sıram da huysuzlanarak düşündüğüm bu şeyler ile kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Öğlen arası olduğu için kimsecikler yoktu ortalıkta. Jisoo, bile. Garipti onun olmaması ama rahat hissediyorum. En azından sürekli yanımda konuşan biri yoktu. Şuanlık.
Yerimden kalkarak sınıf kapısından çıkmak için sıraların arasından geçmeye başladım. Sınıftan çıktıktan sonra etrafta olanları umursamadan üst kata çıkmaya başladım. İki kat kadar yukarı çıktıktan sonra önümde ki kapıyı gülümseyerek açtım ve koca manzaraya baktım.
Burası okulda iyi gelen tek yerdi. Belki de bunu seviyordum yani ayaklarımın altında koca bir manzara görmeyi. Çatının uç kısmına oturduğum zaman karşımda ki ormana bakmaya başladım. Gözlerim ağaçların arasında kanat çırpan kuşlara takıldı. Bir süre onları izledikten sonra bir yerlere daldığımı hissettim. Zihnimde silik olan görüntülerin bazıları netleşmişti. Gözlerimi yumarak zihnimde olan görüntülere odaklandım.
İstemiyorum.
Bunu yapma bana.Gözlerim zihnimde ki sesler ile birden açıldı. Bu sefer önümü bulanık görüyordum. Elimde olmadan gözümden aşağıya bir yaş damla indi. Daha fazlası benim için yoktu. Ben ağlamam. Uzun zaman önce bu duyguyu terk etmiştim. Ağlamak zayıflıktır bana göre. Ama bu sadece benim için geçerli. Başkası ağladığında böyle düşünmem ama başkasının yanında ağlarsam bana acıyacak olması yüzünden bunu kendi zayıflığım olarak kabul ederim.
Kollarımla gözlerimi sildikten sonra aşağıya bakmaya başladım. Çoğu kişi güneşi dışarıda parlarken gördüğü için kendini bahçeye atmıştı. Gözlerim etrafta gezinirken birden bir nokta da sabitlendi.
Kızıl saçları güneş yüzünden parlar iken o karşısında ki kızın üstüne yürüyordu. Bunun Jisoo olduğunu anlamak zor değildi. İyi şeyler olmadığını anlayınca ayağa kalkarak merdivenlere doğru ilerledim.
Hızla merdivenleri inip bahçeye doğru çıktığım zaman az önce ki yerde bir kalabalık olduğunu gördüm. Gözlerimi devirerek oraya yürümeye başladım.
Yaklaştıkça artan bağırma sesleri ile yüzümü buruşturup olan şeyi görmeye çalıştım. Bir kaç kişiyi ittikten sonra karşımda okulun zenginlerinden Lalisa Manoban'ı görmeyi beklemiyordum. Uzun sarı saçları rüzgar ile savruluyordu. Büyük gözleri Jisoo'ya kötü bakarken beni görmesi ile baştan aşağı beni süzüp yeniden Jisoo'ya çevirdi bakışlarını. Sonrasında ise küstah bir şekilde konuşmaya başladı.
"Yakın arkadaşın da gelmiş." bana hitaben söylediği şey ile kaşlarımı çattım. Yakın arkadaş derken? Sadece bir gün beraber geçirmiştik. Bunları bir kenara atarak Lalisa'yı dinlemeye başladım.
"O da senin gibi sür-" devamını getirememesinin sebebi ise Jisoo'nun onun saçlarını tutmasıydı. Dediği lafı kavradığım zaman kendime geldim. Bana sürtük demeye nasıl cesaret ederdi. Jisoo'yu kenara iterek bu sefer ben saçlarını tuttum. Elimin altında çığlık atarken konuşmaya başladım. "Bana ne cesaretle sürtük demeye çalışırsın?" öfkeyle sorduğum soru ile çığırmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell Me About Love |Taennie
Fanfiction❝Kimseye boyun eğmedim ama sana yerle bir oldum, Kim Jennie...❞ ༄taennie ©2022 |Mochipastah