10. Bölüm: Kanatlarını Göremeyen Güçlü Kelebekler

121 11 30
                                    

"Kelebek gibisin, narin durmana rağmen kimsenin göremediği çok güçlü kanatların var ve ben kanatlarını görüyorum."
"Benim bile göremediğim çok güçlü kanatlar mı görüyorsun?"
"Kelebekler kendi kanatlarını göremezler, Ezgi. O güzel ve güçlü kanatlarını göremezler."

"Ezgi, çıkalım hadi! Bunaldım beklemekten!" dedi Merve, bu sabah ki belki de onuncu bana seslenişiydi.

Salı günü partide Mert ile neredeyse öpüşmemizden sonra araya tekrardan bir mesafe gireceğini düşünmüştüm. Ancak bütün hafta boyunca Mert sürekli dibimdeydi. Okulun girişinde beni bekliyordu, yemeklerimizi beraber yiyorduk hatta beni iki kez okul çıkışı bir kafeye davet etmişti.

Ve bu kadar şeyden sonra şaşırtıcı bir şekilde ona alışmıştım. Bundan birkaç gün öncesine kadar yanında titremeden duramadığım çocuk şuan bütün heyecanımı alıp huzura çevirmişti.

Sanki elimde buruşturduğum bir kağıt parçasını almış ve bana bir origami olarak geri vermişti.

Duygularım aynıydı ama dışarıdaki görüntü değişmişti, heyecandan eli ayağı tutmayan o küçük kız gitmiş yerine huzurlu ve sakin biri gelmişti. Artık yaşadığım bütün duygular içimdeydi, her an hastaymış veya delirmiş gibi gözükmüyordum artık dışarıdan.

En azından arkadaşlarım öyle söylüyordu.

"Geldim, Merve! Giy ayakkabılarını sen, çıkalım." Derken lila eşofman altımın belini bağlayarak aşağı indim. Günler çoktan cumaya gelmişti ve geç kalmadan kampa giden servise yetişmemiz gerekiyordu.

"Çoktan giydim ben ayakkabılarımı, Ezgi!" dediğinde aynanın karşısında beyaz kısa tişörtümü ve lila şapkamı düzeltiyordum. "Ben senin çantanı da aldım, aşağı iniyorum. Yetiş bak bana!" dediğinde üstümü düzeltmeyi bırakıp Merve'ye döndüm ve öpücük attım. Sabır çekerek güldü ve kapıdan çıktı, bende son kez aynada kendime bakıp hızla ayakkabı dolabından beyaz spor ayakkabılarımı aldım ve giymeye koyuldum.

Mert serviste beraber oturmayı teklif etmişti!

Dün okul çıkışında beraber bir kafeye gitmiştik ve kafede sohbetin ortasında beraber oturmayı teklif etmişti. Hoşuma gittiğini belli eden bir gülümsemeyle ona baktığımda "Sarp'ın Merve ile konuşması gerekiyormuş." Gibi saçma bir bahaneyi ağzında gevelemişti. Ama bu beni bozmamıştı ve teklifini kabul etmiştim.

Sanki evlenme teklifi etmişti, neydi bu tepkim!

"Sonunda gelebildin, hayatım. Hadi, biraz hızlı olmamız lazım." Dedi ve beni beklerken çağırmış olduğunu düşündüğüm taksiye bindi Merve. Az önce hızla indiğim merdivenler nefesimi kesmiş olmasına rağmen duraksamadan kapıyı açtım ve taksiye bindim. Kendimi koltuğa bıraktığımda Merve halime gülmüştü.

"Niye güldün?" dedim onun gülüşünün hoşuma gitmesiyle gülümseyerek.

"Bundan 1 ay önce Ezgi, Mert konusunda şu boyuta gelecek deseler hayatta inanmazdım!" dedi ve aynı anda sağ eliyle beni baştan aşağı gösterdi. "Şu bir hafta içindeki yaptıkların gerçekten beni gururlandırıyor, inanılmaz büyük bir gelişme görüyorum sende." Dedi ve akmamasına rağmen gözyaşlarını siler gibi yaptı. Omzuna başımı koyup cevap verdim.

"Dinliyorum ve uyguluyorum bence sizin dediklerinizi." Dedim ve Merve ile birlikte gülümsedim. "Bu arada Sarp'ın sana ne diyeceğini de aşırı merak ediyorum. Bir ara bana anlat." Dedim aklıma gelen olayla.

Merve bir anda büyük bir kahkaha attı ve bana "ciddi misin?" der gibi baktı.

"Şaka yapıyorsun, değil mi?" dediğinde anlamaz şekilde baktım ve sonrasında aklıma gelen ihtimalle doğruldum.

ELMA TADINDA DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin