"Hayatıma devam etmem gerekiyordu; kendim, annem, babam, hedeflerim, geleceğim ve küçük kız kardeşim için. Hayat dolu, neşe dolu küçük kız kardeşim için hayatıma devam etmeliydim. Ablasıyla gurur duymalıydı, onun için ne kadar çabaladığımı görüp beni affetmeliydi. Uykusuna huzurla devam etmeliydi. Ona bunu borçluydum. Hiçbir şey kız kardeşimden değerli değildi."
İşte yeniden buradayım; bu büyük, demir kapının önünde. Ayaklarım yerinden kıpırdamazken arkamdan esip saçlarımı bozan, beni iten rüzgarın gücüyle mücadele etmekteyim. Bugün öyle bir gün ki günlerdir süren İzmir'in bunaltıcı sıcağına inat rüzgar kendini belli etmekte. Hatta belki de bana inattır bu rüzgar. Öyle bir haldeyim ki doğa bile benim tarafımda değil.
Ve bende benim tarafımda olan tek insanın ısrarı üzerine bir hafta aradan sonra yeniden buradayım.
Geçtiğimiz hafta boyunca Yiğit o kadar çok ısrar etmişti ki ısrarlarından yorulup en sonunda bu sabah kendimi burada, okul kapısının önünde, bulmuştum. Ama sadece buraya kadar gelebilmekle kalmıştım. Ayaklarım gitmiyordu, dakikalardır koskoca bir kapının önünde dikiliyordum.
Yaşananlar hala bana ağırdı. İçimdeki siniri ve stresi bir parça olsun kontrol etmeyi başarabilmiş olsam da hala kabuğumdan çıkmaya arzum yoktu. Hafta sonu bile işten izin alıp gitmemiştim.
Derin nefesler alıp verdikten sonra okula girmeye güç bulamayıp arkamı döndüm ve okulun tam tersi yöne yürümeye başladım. Sadece bir iki adım atmamın ardından omzumdan tutulup hafifçe geri çekilmemle irkilerek omzumdaki ellerin sahibine çevirdim başımı.
"Ezgi? Ama ne konuştuk biz seninle? Okula devam edeceğine söz vermiştin." diyen Yiğit'i görmemle içim birkaç saniye de olsa rahatladı. Yiğit omuzlarımdaki elleriyle beni okula doğru çevirirken aynı anda da ellerini çekip tek kolunu omzuna doladı ve gözlerini okula dikerek konuşmaya devam etti. "O kadar korkunç bir yer mi burası gerçekten? 2 senedir buraya katlanıyorsun zaten. Birazcık daha dayanmaya çalışsan, olmaz mı?" dediğinde cevap vermedim. Sorun okul değildi, sorun insanların arasına karışmaktı. Sorun kalabalığın arasında nefessiz kalmak, boğulmaktı. Sevdiklerimin yakınında ama yanında olamamaktı.
"Bak Ezgi, neler yaşandığını tüm detaylarıyla bilmiyorum ama anlatmak istersen her zaman buradayım. Anlatmak istemezsen de... Söz veriyorum elimden geldiğince her an senin yanında olacağım, yalnız kalmayacaksın. Seni şu koskoca okulun içinde yalnız bırakmayacağım, söz. Ama şimdi okula girelim, olur mu?" dedi ve önüme geçip bileklerimden hafifçe tutup yüz hizama eğildi. "Problemlerinden kaçarak iyi ya da kötü bir sonuca varamazsın. Eğer kurtulmak istiyorsan üstüne gitmek zorundasın. En azından çabala, sonuç çok kötü bile olsa çabaladığın için pişman olmazsın." dedi ve bileklerimdeki ellerini çekip bir iki adım ilerledi. Başıyla benimde peşinden gelmemi işaret ettiğinde olduğum yerde iç çektim ve okula doğru ilerledim. Kalbim gümbür gümbür atarken okula giriş yaptım.
Yiğit ile kısa bir vedalaşmanın ardından dersimin olduğu amfiye doğru ilerlerken içimden dua etmekten başka bir şey yapmadım.
N'olur bugün sorunsuz geçsin.
N'olur bugün sorunsuz geçsin.
N'olur bugün sorunsuz geçsin.***
Sabahtan beri girdiğim birkaç dersin sonrasında deli gibi acıkarak kendimi mecburen yemekhanedeki curcunanın içine atmıştım. Girdiğim yemek sırasının ilerlemesini büyük bir sabırla bekledikten sonra hızla yemeğimi alıp boş bir masa aramaya başladım. Yemekhanedeki masalar büyük ölçüde kalabalıktı ve birazdan dersten çıkıp gelecek olan Yiğit'e de yer bulmam gerekiyordu. Uzakta kalan karşılıklı 2 boş sandalyeyi gözüme kestirmemle hızlıca ilerlemeye başladım. Neredeyse koşar adımlarla masaya ulaştığımda hızla tepsimi bıraktım ve karşımdaki sandalyeye çantamı bırakıp kendi sandalyeme oturdum. Yer bulmanın ufak mutluluğuyla iç çektiğimde hızla çorbama kaşığımı daldırdım. Çorbanın henüz ikinci kaşığını ağzıma götürürken üzerimde hissettiğim bakışlarla gözlerimi yan tarafımda oturan arkadaş grubuna çevirdim ve göz göze geldiğim yüzle beraber içtiğim çorbanın boğazımda kalması bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA TADINDA DÜŞLER
Teen FictionArtık ona çıkan kapılar kapanmak, kapıya koşmaya gücüm tükenmek üzereydi. Arkamda beni destekleyecek herkes toz olup uçmuş, tek başıma mücadele etmek durumunda bırakmıştı. Endişe ve korku kokan gözyaşlarım, kesilen nefeslerim ve tir tir titreyen bed...