"Küçük kız elmaya aşık olmuş,
Ama elma onun farkında bile değilmiş.""Hayır, hala anlam veremediğim birkaç şey var." diyen Merve'nin yüzüne bakmadan elimdeki elmadan bir dilim daha kesip kuvvetlice nefesimi bıraktım.
"Yine ne var Merve? Daha kaç kere anlatacağım, hala neyi anlamadın."
"Ne yaptığını anladım, Ezgi. Sadece yaptıklarına anlam veremiyorum." dediğinde sıkıntıyla kestiğim elma dilimlerinden birini ağzıma attım.
"İlk olarak," dedi ve arkasına yaslanıp sol bacağını sağ bacağının üstüne attı. "tebrik ederim, işin içinden sıyrılabilmişsin. E biraz da şansın yaver gitmiş. Neden 'Ben elmaları kapının önüne bırakanı bulmana yardım ederim.' deyip işleri tekrar tepetaklak ediyorsun?"
"Ya ne yapabilirim?" dedim ve tüm vücudumu Merve'ye döndürdüm. "Mert'i her hafta hatta belki her gün görme fırsatı elime geçmiş. Sence nasıl 'hayır' diyebilirdim?"
"Yalnız şurayı bir düzeltelim, çocuk sana bana yardım et dememiş sen teklif etmişsin. Yani teknik olarak evet de dememişsin." dediğinde koluna küçük bir tokat attım.
"Ya tamam, hadi onu geç. Neden çocuğa elmaları bırakanın kız olduğundan emin olduğunu söylüyorsun? Kendi kendini ele verecekmişsin Ezgi, neredeyse." demesiyle haklı olduğunu fark edip yalandan ağlayarak kafamı omzuna yasladım.
"Ben şimdi ne yapacağım, Merve?" dedim kafamı omzundan kaldırmadan, boğuk bir sesle.
"Tamam, bak sana birkaç tavsiye vereceğim ama harfiyen uyacaksın. Tamam mı?" dediğinde hızla başımı kaldırıp onaylar şekilde yukarı aşağı salladım.
"Birincisi, bundan sonra elmaları kapısına öyle süslü püslü aşırı özenilmiş şekilde bırakmak yok. Hem kendini ele vereceksin, hem de her hafta bunlara harcayacağın paraya yazık. Basit bir karton kutu, düz herkeste olabilecek bir not kağıdı kafi." dediğinde başımı salladım.
"Bu kadar mı?" dediğimde reddedip devam etti.
"İkincisi, çocuğa öyle sürekli doğru direktifler vermek yok. En fazla yol ayrımında gitmesi gereken yol için ipucu vereceksin. Devamını bırak kendisi halletmeye çalışsın."
"Üçüncüsü," dedi benim lafını keseceğimi bilip engellerken. "Çocuğa doğrudan yürümek yok, tabii eğer amacın ona 'Mert, kapının önüne elmaları bırakan sapık benim ve sana çok aşığım.' demek değil-" dediğinde kaşlarımı çatıp ağzını kapattım. Gülüp elimi ağzından çekti.
"Anladığım kadarıyla değilmiş." diye mırıldanıp bir süre önce kesmeyi bıraktığım yarım elmayı alıp küçük bir ısırık aldı.
"Yani şimdi bunları yaparsam Mert bir ihtimal benden hoşlanabilir, öyle mi?"
"Hayır, Ezgi. Bunları yaparsan bir ihtimal her şey ortaya çıktığında Mert kalbini kırmaz." dediğinde moral bozukluğuyla arkama yaslandım. "Bak, Ezgi. durumlar şuan için biraz karışık ilerliyor, bu yüzden şimdilik yapman gereken şey kendi kendini açık etmeden o çok sevdiğin Mert ile vakit geçirmek. Anladın mı?" dediğinde başımı sallayarak Merve'yi onayladım.
"Elma ister misin? Duydum ki kalbin kırıkmış ve elma kalbe iyi geliyormuş." dediğinde gülümseyerek ısırdığı elmanın diğer tarafını çevirip ağzıma yaklaştırdı. Bende elmadan bir parça ısırıp biraz da olsa keyiflenerek Merve'nin koluna sarıldım.
***
Mert, o günkü notlarını loş ışığın altında bilgisayarına geçirirken düşüncelerini toparlamakta güçlük çekiyordu. Kafası Ezgi denen kız yüzünden epey bir karışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELMA TADINDA DÜŞLER
Novela JuvenilArtık ona çıkan kapılar kapanmak, kapıya koşmaya gücüm tükenmek üzereydi. Arkamda beni destekleyecek herkes toz olup uçmuş, tek başıma mücadele etmek durumunda bırakmıştı. Endişe ve korku kokan gözyaşlarım, kesilen nefeslerim ve tir tir titreyen bed...