Beynim vücudumu terk etmiş bir vaziyette embesil olmaya ilerlerken annem gelip, bir kaseti gözüme sokarak bağırdı.
- Jungkook bu ne!?
Annemi bu kadar şaşırtan şey kasetin üzerindeki müstehcen kızdı ancak kafam hiç de burada değildi.
- Anne, Jimin.
- Yavrum saçmalama. Kız resmi gösteriyorum.
Elbette kasetin üzerindeki müstehcen kıza Jimin demedim. Annem baktığım yere baktığında Jimin'in de tam olarak bize baktığını gördüm. Üzerinde ilk gün gördüğüm çıplak kadın resimli tişört ve altında yılan desenli fazla uzun ve fazla bol bir pantolon vardı. Sırtında yine aynı çanta ve kafasını çıkarmış bir kedi. Bileklikleri, yüzükleri aynı. Kırmızı gözlüğünü ensesine takmıştı ve rengarenk çorapları giydiği şeffaf ayakkabıdan dolayı göz önündeydi. Geçen Taehyung'da gördüğüm kaykay kolunun altında duruyordu. Ve tüm bunların birleşiminde dudağındaki parlatıcı, elindeki oyun ile bana bakıyordu.
O an annemin tişört hakkında ne düşüneceğini umursamıyordum. Jimin, iyiydi. Ne olmuştu bilmiyordum ama Jimin iyiydi işte.
Bakışları şapkama çıkıp da bariz şekilde şaşırdığında yüzüm kızardı.
- Güzel çocukmuş.
Annem bunları söyledikten hemen sonra pişman olup bana dönmüştü.
- Ne biçim tişört.
Beni tutup gerisin geri sürüklerken o peri tozlarından kendi adımı duydum.
- Jungkook.
Halüsinasyon olmalıydı. Hem de en güzelinden. Yine de döndüm ve bana yaklaştığını gördüm. Transta gibiydim, bu vücut kimindi?
- İşte. Lazım değil herhalde.
Eskiye gönderme yapıp elinde tuttuğu telefonu bana uzattı. Düzeltme: elinde tuttuğu benim telefonumu.
Ağzım iki karış açılıp telefonu aldım.
- Dairemin önünde yerdeydi. Kilit ekranı şey... Değiştir lütfen. Ve-
Parmaklarının ucuna çıkıp başımdaki şapkayı aldı. Ölüyorum, Tanrım.
- Seni bir daha görürsem bu kadar nazik olmam.
- Hoseok sevgilisinin yanına gitti-
Taehyung ile göz göze geldik ve eğer kedi olsaydı şuan tüm tüylerini kabartmış bana tıslıyor olurdu. Jimin aniden arkasına dönüp uzaklaştığında güzelliğinin gölgelediği bazı şeyleri fark etmeye başladım. İlk seferde benimle konuşuşunun aksine bakışlarındaki soğukluk, çatık kaşları ve aramızda bıraktığı en az 3 adım.
Bunu kendime ben yaptım.
- Seni tanımadığını söylemiştin.
- Öyle bağırırsan kasiyer bile tanır anne.
Sinirle kasaya yürüyordum ki peşime takılan annem söylenmeye başladı.
- O tarz bir tişört giymiş birini mi beğendin yani Kook? Nerden baksan serserinin teki. Ayrıca telefonunu unutuşuna şaşırmıyorum bile. Kilit ekranına da ne koydun, kim bilir? Rezilsin.
Annemin sövüşünü duymuyordum çünkü lanet olsun- kilit ekranım. O simli ceketiyle çektiğim masum fotoğraf. Tanrım, bana bahşettiğin bu aptallık da ne? Ayrıca Jimin karşımdaydıysa Hoseok sevgilim diye kime gidiyordu? Umrumda bile değil. Sonuç olarak ikisi sevgili değilmiş.
Dudaklarımı yiye yiye ödemeyi yapıp dışarı çıktım. Yürüyen merdivenlerden inerken annem ortamın garipleşmemesi için saçma bir programı anlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek İzi | Kookmin
FanfictionDört duvar arasında yaşam süren Jungkook'un gökyüzünü gözlerinde gördüğü Jimin'e olan takıntılı aşkı - ve bu aşkın Jungkook'un karakterinde yaptığı derin değişiklikler, izler hakkında bir kitap. 18 bölümü de Jungkook'un bakış açısıyla anlatılıyor v...